siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Haziran 2025 Pazar

Darbeler 220625

Bu yazımızda "Darbe" kelimesini sözlükteki anlamlarından "Ülkede bir grup tarafından örgütlü bir biçimde silah zoruyla baskı kurularak veya seçim dışındaki demokratik usuller kötüye kullanılarak mevcut hükûmeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi" şeklinde olanı konu ettik.

Daha önce kaleme aldığımız* "Darbeler niçin yapılır, nasıl önlenir?" yazımızda ele alındığından darbe ile ilgili yapılan analizler burada tekrar edilmeyecektir.

Bu yazımızda Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde yapılan darbeler ve muhtıralara tarih sırasına göre özetlenmiş, akabinde önceki yazılarımızda yer almayan notlarımıza yer verilmiştir.

Osmanlı İmparatorluğunda darbeler genellikle silahlı gücü elinde bulunduran Yeniçeriler, daha sonraki dönemlerde ise İttihatçı-Ordu işbirliği ile yapılmıştır. Saray darbesi veya sivil darbe olarak adlandırılanlar da vardır. 

Türkiye Cumhuriyeti dönemindeki darbeler, Osmanlı döneminde olduğu gibi yine ordu eliyle yapılmış bazen siyasiler veya siyasi partiler de aynen ittihatçı-ordu işbirliği ile yapılan darbelere benzer yöntemlerle darbe yapılmıştır.

Gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet döneminde yapılan darbeleri hatırlamak, çoğu birbirine benzer darbelerin önlenmesi için tedbir yollarını da gösterecektir. 

Dış kaynaklı yönlendirmeler, darbe ortamı oluşturulması vb konularda istihbarat ve ona göre tedbir almak son derece önemlidir. 

Ancak asıl önleyici tedbir ülkenin maddi ve manevi olarak kalkınması olacaktır.

A. Osmanlı İmparatorluğunda darbeler: 

Osmanlı'da "askeri darbe" modern anlamda olmasa da, özellikle Yeniçeriler aracılığıyla birçok kez padişahların tahttan indirildiği olaylar yaşanmıştır:

1. 1622 yılında, yeniçeri ocağının kaldırılacağı gerekçesi ile Yeniçeri Ocağı tarafından II. Osman (Genç Osman) tahttan indirilerek öldürülmüştür.

2. 1687 yılında askeri başarısızlıklar ve ekonomik sebeplerle IV. Mehmet’in tahttan indirilmiştir.

3. 1807 yılında Nizam-ı Cedid reformları sebebiyle Yeniçeriler (Kabakçı Mustafa İsyanı) III. Selimi tahttan indirerek öldürmüşlerdir.

4. 1826 yılında karşı darbe ile II. Mahmud Yeniçeri Ocağını kaldırmıştır (Vaka-i Hayriye). Bu olay doğrudan bir darbe değil, tersine askeri güce (Yeniçerilere) karşı devlet darbesidir.

5. 1876'da Abdülaziz'in tahttan indirilmesi ve yerine V. Murat'ın geçirilmesi bir saray darbesi olarak değerlendirilir.

6. 1908 yılı II. Meşrutiyet’in İlanı (İttihatçı Müdahalesi): İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC), II. Abdülhamid'e karşı bir tür darbe niteliğinde hareket etmiştir. İttihat ve Terakki Cemiyeti, Meşrutiyet rejiminin yeniden ilanı için baskı kurdu. Makedonya’da bulunan subaylar (özellikle Enver) dağa çıkarak isyan başlattı. II. Abdülhamid, baskılara dayanamayarak 23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’i ilan etti. Bu olay modern anlamda bir "askeri darbe" olmasa da, dönemin koşullarında siyasi bir rejim değişikliği yarattığı için bu şekilde değerlendirilebilir. Bu olay, asker-sivil bürokrasi içindeki örgütlü bir yapının, padişaha siyasi bir sistem değişikliği dayatmasıdır. Rejimin otokratik yapısı kırılmış, parlamenter sistem yeniden canlandırılmıştır.

7. 1909 yılı, 31 Mart Vakası ve Abdülhamid’in Tahttan İndirilmesi: II. Abdülhamid’in Meşrutiyet’i ilan etmesine rağmen muhafazakâr çevreler (özellikle asker içindeki "alaylılar") bu sisteme karşı ayaklandı. Bu isyanın bastırılması için Selanik’ten gelen Hareket Ordusu, isyanı bastırdı. Ardından, II. Abdülhamid tahttan indirildi (27 Nisan 1909). Hareket Ordusu Komutanı Mahmud Şevket Paşa ve üyeleri arasında Mustafa Kemal (Atatürk) de yer alıyordu. İttihat ve Terakki Cemiyetinin desteğiyle yapılmıştır. Bu da dolaylı bir askerî müdahaledir. Tahttan indirme doğrudan bir rejim dayatmasıdır. Sonrasında İttihat ve Terakki devlete tamamen hâkim oldu; 1913 Bab-ı Âli Baskını ile tek parti yönetimine geçildi.

8. 1913 yılı, Bab-ı Âli Baskını (Gerçek Bir Darbe). 23 Ocak 1913'te Enver Bey ve Talat Paşa öncülüğündeki İttihatçılar, silahlı olarak Bab-ı Âli’yi bastı. Sadrazam Kamil Paşa silahla tehdit edildi ve istifa etti. Hükümet zorla İttihatçılar tarafından ele geçirildi. Bu olay, tam anlamıyla bir askerî darbe olarak kabul edilir. Osmanlı tarihinde meşru hükümete karşı yapılmış ilk doğrudan silahlı baskın ve iktidar devridir.

B. Türkiye Cumhuriyeti'nde darbeler ve muhtıralar, genellikle ordu merkezli siyasi müdahaleler olarak gerçekleşmiştir:

1.27 Mayıs 1960 Darbesi: Türk Silahlı Kuvvetleri, Demokrat Parti hükümetini devirerek yönetimi ele aldı. Başbakan Adnan Menderes ve bazı bakanlar idam edildi. Yeni bir anayasa hazırlandı (1961 Anayasası).

2.12 Mart 1971 Muhtırası: Ordu, Süleyman Demirel hükümetine muhtıra vererek istifa ettirdi. Siyasi kaos ve sol-sağ çatışmalarına müdahale amacıyla yapıldı, ancak doğrudan yönetim ele geçirilmedi.

3.12 Eylül 1980 Darbesi: Kenan Evren liderliğindeki ordu, siyasi istikrarsızlığı ve terörü gerekçe göstererek yönetimi ele aldı. Siyasi partiler kapatıldı, 1982 Anayasası kabul edildi.

4.28 Şubat 1997 Postmodern Darbe: Refah-Yol hükümetine karşı ordu, medya ve sivil toplumun desteğiyle baskı uyguladı. Necmettin Erbakan istifa etti, ancak doğrudan askeri yönetim kurulmadı.

5.27 Nisan 2007 E-Muhtıra: Genelkurmay, Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale ederek bir bildiri yayımladı. Hükümet bu muhtırayı tanımadı ve süreç sivil irade lehine sonuçlandı.

6.15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi: FETÖ bağlantılı bir grup asker, hükümeti devirmek için darbe girişiminde bulundu. Halkın ve hükümetin direnişiyle başarısız oldu, yüzlerce kişi hayatını kaybetti.

C. Darbe ile ilgili bazı notlarımız.

2016:
1.Şimdi sıra, istihbaratı, bilgi ve belgeleriyle darbe girişimini planlayan üst akılı köşeye sıkıştırma zamanıdır.

2.Bazı emekli askerlerin söylemleri İttihatçıları hatırlatıyor ve öngörülerinin de ne kadar kıt olduğunu da gösteriyor. Sadece bir kızgınlıkla söylenmiş sözler gibi. Ya bunlar karar merciinde olsalardı. Mazallah!  

"HDP ye bakanlık verilebilir" (17 May 2021), "Onları iktidardan indirin bakın biz onları nasıl yargılıyoruz" diyen başsavcılar var (14.09.2018), "Genelkurmay’daki bu yüzde 10’luk yapı, darbe yapabilir mi? "Ben buna güler geçerim". (23 Mart 2016)!


2018:
4.İnsanımız (bürokrat, siyasetçi, tüccar, yargıç, asker, çiftçi, öğrenci vb) eyyamcılığı terk edip, üretime yöneldikçe Ülke hızla kalkınacak, darbelere fırsat doğmayacaktır.

2019:
5.Kendi işi olmayan işleri, birilerinin yapmaya kalkışmasıdır 27 Mayıs. Bu sebeple sonuçları da acı olmuştur. Asker askerliğini, siyasetçi siyasetini, hülasa herkes kendi işini yapmalı ve bunu en iyi bir şekilde yapma gayreti içinde olmalıdır.

6.Türkiye'de 15 temmuz 2016 darbe girişiminin önlenmesi Bolivya'ya da örnek olmuş! Batının (ABD) darbe politikaları ters tepiyor gibi. Ülkeler bilinçlendikçe Batı'nın kandırmaca (fitne-fesat) politikaları da sökmeyecektir.

2021:
7.Yiğit bir Hacer ana, Diyarbakır HDP il binasına varıp evladını PKK nın elinden kurtarmış, Diyarbakır anneleri de aynı yerde nöbette iken, Ordu'dan emekli birileri, HDP ye bakanlık verileceğini nasıl dillendirir? İktidara gelmek için her şey mübah, yaklaşımı mı bu! Ya sonrası!

2022:
8.Burkino Faso da darbe girişiminde Fransa'nın adı geçiyor. Sömürge bitince darbe!

2023:
9.İttihatçılar Devleti askeri eksene çektiler, devletin ekseni tekrar adalet olmalıdır! Asker; askerlik işiyle uğraşmalı, siyasetten uzak durmalıdır. Kimse ABD ve batının fitnelerine alet olmamalıdır! Ülke olarak güçlü olmak zorundayız!

10.ABD yardım kozunu kullanarak, çeşitli yaptırım konularıyla tehdit ederek, darbe vb şekillerde ülkeleri zorla kendi tarafına mı çekiyor?

2024:
11.İttihatçıların ASKERİ eksene çektiği Devlet, tekrar ADALET eksenine çekilmelidir. Teğmenler dahil, rütbesi ne olursa olsun her asker ve herkes, kendi asli işiyle uğraşmalı ve işini geliştirmek için çalışmalıdır!

12.Darbeciler her zaman ağa babalarının döşediği raydan gittiler! Ağa babaları darbecileri koruyor/şemsiye oluyorlar. Bunlardan öne çıkan iki ülke; ABD ve Almanya'dır. Batı Türkiye'nin dostu değildir! Hiç de olmamıştır!

13.ABD elçisi Jeff Flake'in 15 temmuz 2016 ile ilgili açıklamaları samimiyetten uzaktır! Adete toplumun aklıyla dalga geçmektedir. Haber kanallarının bunu ballandırarak vermelerini doğru bulmuyorum, kale alınacak bir yönü yoktur! ABD Türkiye'nin dostu değildir!

14.ABD destekli 15 temmuz 2016 başarısız darbe girişiminden sonra, muhalefeti bir masa etrafında bir araya getirerek, güdümlü yönetim oluşturmak isteyen Biden, artık aday değil, hatta Biden'li ABD yönetimi SOS veriyor!

15.O teğmenler hakkında gereği yapılmalıdır! Darbe çağrışımı yapan hiçbir şeye müsamaha gösterilmemelidir! Herkes işiyle uğraşmalı, işinde başarı ve ürünleriyle gündeme gelmelidirler. Ülkenin ekseni asker değil ADALET olmalıdır.

2025:
16.27 Nisan 2007'de Genel Kurmayca verilen e-muhtıra demokrasi tarihinde kara bir lekedir, hükümet 28 Nisan'da cesur bir karşılık vermiştir. Vesayetçi tüm askeri ve sivil darbeleri unutmamak ve tedbir almak gerekir.

17.Ülkemizin yakaladığı kalkınma hamlesini, artık darbeler ile engelleyemeyen Batı, bunu ALGI MUHALEFETİ ile engellemeyi denemektedir. İstihbarat ve tedbir gerek!
...

*Konuya ilişkin aşağıda başlıkları verilenler ile diğer yazılarımız https://alinural.blogspot.com/ blog adresindedir.
1.Darbe! Niçin Yapılmak İstenir? Nasıl Önlenir? 220716*
2.Darbeyi Önleyen Halkın Mesajları 090816
3.104 Emekli, Bildiri ve Analizi 050421
4.ABD ve Batı’nın Emelleri! 250521
5.İttihatçılar (İTC, İTF) 121221
6.Osmanlıda ve Türkiye Cumhuriyetinde Anayasalar 291221
7.Osmanlı İmparatorluğunda Seçimler ve Meclisler 290821
8.İstihbarat! 090822
9.Toplum, halk, millet 011222
10.ABD ve Batı 111023




25 Nisan 2025 Cuma

ÜLKE'DEKİ BAZI TEMEL PROBLEMLER 250425:

Türkiye kalkınmanın kulvarına girmiş ve epeyce yol almış iken, kalkınmanın tamamlanmaması için, geçmişte olduğu gibi yine birileri ve/veya bir takım görünmeyen eller devreye girmektedir. 

Geçmişteki kalkınma hamleleri; kimi zaman kalkınma yolunda ilerleme sağlanan sektörler/alanlar sekteye uğratılarak, kimi zaman girişimciler engellenerek, kimi zaman itibarsızlaştırılarak, kimiz zaman ticaret yasağı getirilerek, kimi zaman kaos ve anarşi ortamları oluşturularak, kimi zaman darbe yapılarak engellenmiştir. 

Bu engellemelere zemin oluşturmak için önce YALAN ve ALGILARA başvurulmakta akabinde ise fırsat bulunan her uygun ortam kaosa çevrilmek istenilmektedir. 

Şimdilerde de aynı yöntemler denenmektedir.

Peki ne yapmak gerekir

Devlet, kurumlar, halk ve vatandaşların bu durumların da farkında olmalıdır. 

Dünya siyaseti iyi izlenmeli, istihbarat, bilgi sahibi olma, ona göre tedbirler alma, yozlaşma hastalığına kapılmadan ilk günkü gibi işini şevkle yapma önceliklenmelidir. 

Kurum ve sistemde aksayan veya hastalıklı alanlar tedavi edilmelidir. 

Birlik şuuru ile hareket edilmeli, algı ve yalanlara, fısıltı haberlerine itibar edilmemelidir. 

İstihbarat yoluyla etki ajanlığı alanlarının oluşması engellenmelidir. 

Doğru haber kanalları rehavete kapılmadan, sürekli yenilenerek üstlerine düşeni yapmalıdırlar. 

Bazıları kamuoyunda da gündem olan ve dikkatimizi çeken, tekrar eden ve önemli gördüğümüz konulardan bazılarına dikkat çekmek isteriz:

1.Yalan! Algı! Dezenformasyon! Tarihte okuduk! Yalan haberler fısıltı gazetesi denen söylenti yoluyla çok çabuk yayılmakta algılar gerçeğin önüne geçebilmekte, pek çok hizmet ve başarıyı gölgeleyebilmektedir. 

Bu gölgeleme olduğu sürece, ne yapılırsa yapılsın bırak takdir etmeyi ağzıyla kuş tutanlar dahi eleştirilmektedir. 

Yalan ve algının gerçeğin önüne geçmesi üzüntü vericidir ve zarar vericidir. 

Özellikle yalan ve algı siyaseti boşa düşürülmelidir. 

Aksi takdirde ülke hatta İmparatorlukların felaketiyle sonuçlanabilmektedir. 

Yalan, algı ve dezenformasyonla etkili olarak mücadele edilmelidir. 

Bu mücadele yöntemlerinden bazıları; sağlıklı haber kanallarının oluşturulması, üretmektir, başarıya başarı katmaktır, özellikle belli merkezlerden yayılan yalan haberleri önleyecek istihbarat ve buna göre tedbirler almaktır!

2.Cezasızlık algısı! Yapanın yanına kalıyor algısı! Bu algılar, yasaların mutlak suretle uygulanması, cezalara indirim veya af getirileceği beklentisinin yıkılması, yani infaz ve uygulamanın tam yapılması ile  yok edilebilir.

3.Tedbirsizlik! Gelişmiş ülkelerde olmayan kazaların çokça olması! Tabii ki bunun sebebi yasal bir düzenleme varsa bunlara uyulmaması ve/veya tedbirsizliktir! 

Tedbir almayıp "nasılsa bir şey olmaz, bize bir şey olmaz" söylem ve düşünceleriyle hareket edip, bir kaza olduğunda da "ya böyle olacağını düşünmemiştik", "daha önce hiç olmamıştı" gibi tamamen boş bahane ve söylemler çare değildir

Çare olan; yasalara uyulması, yasaların uygulanması ve tedbirsiz iş yapmayacak bir zihniyetin oluşturulmasıdır.

4.Uzun Dava Süreçleri! Mahkemelerde dava süreçlerinin çok uzun sürmesi! Süre uzadıkça dosyalar kabarmakta, savcı ve/veya hakim değişmekte, süreçler tekrar yaşanmaktadır. 

Adaletin gecikmeden tesis edilmesi için tedbirler alınmalıdır. 

Davaları azaltacak ve davaların kısa sürede adil bir şekilde karara bağlanması için tedbirler alınmalıdır. 

Belki de bu tedbirlerden biri de "adalet şurası" yapıp esaslı bir "yargı reformu" yapılmasıdır.

5.Vergi Adaletsizliği! Tüketim ile gelir beyanı arasındaki muazzam orantısızlık çok açık olduğu halde, vergi denetimleri ve uygulamaları ile bu konular yeterince ortaya çıkmamakta vergi olarak kamuya dönmemektedir. 

Bu orantısızlık mali denetim tarafından dikkate alınmalıdır. Ticari işletmelerde "biri gerçek biri resmi iki adet muhasebe sistemi işliyor" konusu olgu ise gereği yapılmalı, algı ise bu algı kırılmalıdır. 

Vergi reformu bir ihtiyaçtır. 

Bu reform yaygın ve gönüllü ödemeyi teşvik edecek düşük vergi oranları, vergi mükellefi ile birlikte muhasebecisinin müteselsilen sorumlu tutulması, risk analizi bazlı denetim gibi konuları da içermelidir. 

6.Liyakatsizlik! Liyakati olmayan kişilerin belli görevlilere seçilmesi veya atanması! Bunda seçenin ve atayanlar kadar, seçilenin ve atananın da vebali vardır! O halde çeşitli görev ve vazifelere talip olanlar ehliyetlerine göre talepte bulunmalı, bu talepleri değerlendirenler de bu hususu gözetmelidirler. 

Liyakat denince genelde bürokrasi akla gelse de siyaset ve her alanda söz konusudur. Sicillerinde hiç bir başarı olmayan kişilere bürokrasi, siyaset vb hiç bir alanda prim verilmemelidir. 

Bu kişiler de kendilerine beş on beden büyük elbise giymeye kalkmamalıdırlar. Yapamayacakları makamlara talip olmamalıdırlar. Önce olumlu yaptıkları işlerle kendilerini ispatlamalıdırlar.

Liyakatsizliklerini lobi faaliyetleri, sloganlarla vb bir şekilde kapatma, çeşitli kavram veya sloganları kendine kalkan yapma çabası güdenlere itibar edilmemelidir.

7.Gizli işsizlik! Maalesef çalışıyorum veya işe gidiyorum deyip çalıştığı kurum veya şirkete hiçbir katkısı olmayan sadece maliyet yükleyen kişiler az değildir. 

Bunlar mutlaka üretken hale getirilmelidir. 

Bunun için kişilerin vicdani muhasebe ve denetim yapmalarını sağlayacak farkındalık eğitimleri yapılabileceği gibi performans esaslı ücret verme gibi konular da düşünülmelidir.

8.Verimsizlik! Verimlilik konusu imalat, sanayi, tarım, bürokrasi (askeri, yargı, sivil), siyaset, gibi hayatın her alanında hayatımıza girmelidir. 

Şayet bir fabrika ise üretmek yetmez, sürdürülebilir olması için; üretim verimli mi, verimsiz mi ona bakmak gerekir. Siyaset te öyledir. 

Bürokrasi ise yapılan işler, vizyona ve çıktısına, tarım ise harcanan ile elde edilen ürüne, keza hayvancılık, keza sulama yatırımları her alanda maliyet fayda analizi mutlaka yapılmalıdır. 

Bunun için ölçülemeyenleri de ölçülebilir hale getirerek maliyet çıktı hesabı mutlaka yapılmalı ve verimliliği arttıracak adımlar atılmalıdır.

9.Ahlaki Yozlaşma! Maalesef eğitimsizlikten veya sorumsuzluktan veya yozlaşmadan veya şımarıklıktan veya şükürsüzlükten veya hasetten veya kıskançlıktan veya hırstan veya kibirden veya tamahtan veya bilmediğimiz bir şeyden kaynaklanan bir ahlak zafiyeti var! 

Bu zafiyet bireysel, aile, toplumsal, ticari, eğitim, siyasal vb hemen hemen her alanda bir şekilde tezahür ediyor. Ahlaki yozlaşma israfı, sorumsuzluğu, farkındasızlığı kısaca her alanda yozlaşmayı getirmektedir! 

Misal enflasyonist ortamı körükleyerek bundan rant elde etme çabasında olmak, keyfi zam yapmak, stokçuluk, fırsatçılık ticari ahlak zafiyetidir.

Keza Batının aparatı olan veya batının aparatlarının hamiliğini yapan siyasi partilerin veya siyasetçilerin ortaya çıkması yozlaşmanın işaretidir.

Her şeyden şikayetlenme ve şikayet döngüsü ahlaki yozlaşma belirtisidir.

Tekeri çevirmediği halde çeviriyormuş gibi yapmak üretmediği halde üretiyormuş gibi yapmak ahlaki yozlaşmanın tezahürüdür.

Ahlaki değerlerin tesisi aile, okul, çevre alanlarında ve bireysel anlamda ihmal edilmemelidir.

10.Öz güvensizlik! Yıllarca toplumun özgüveni; "biz yapamayız", "biz üretemeyiz", "biz başaramayız", "bizden bir şey olmaz" gibi algılar ile törpülenmiştir.
 
Oysa bir şey icat etmek, yapmak, üretmek, başarmak ve bir şey olmak kimsenin, hiçbir ülkenin, hiçbir devletin tekelinde değildir. 

Bir şey icat edenler, yapanlar, başaranlar, bir şey olanlar; çalışanlardır, çabalayanlardır, gayret gösterenlerdir. 

O halde ihtiyacımız olan her türlü akıl ve beden tembelliğini terk edip çalışmak, gayret etmek, çabalamaktır. Elde edilecek başarılar öz güveni yeniden getirecektir. Tarihi misyonu tekrar kazandıracaktır. 

Bütün bu olumsuzluklar maddi ve manevi kalkınma ile aşılacaktır. Kalkınma bu tür olumsuzlukları tümden yok etmese dahi minimuma indirecektir.

Konuya ilişkin aşağıda başlıkları verilenler ile diğer yazılarımız https://alinural.blogspot.com/ blog adresindedir.

1.Terk edilmeli! 120225
2.Zamlara "Standart Oran" Önerisi! 170125
3.Sessiz Reformlar ve İtibarsızlaştırma Söylemleri 140824
4.Tasarruf tedbirleri 180524
5.SADELİK 031223
6.Fitnecilik, Fesatçılık, Psikolojik Harp! 090923
7.Çünkü KALKINMA gibi bir beklentimiz var 240723
8.Ahlâk 120723
9.Avrupa Birliği (AB)! 210423
10.Sanayide üretimleri engellenenler! 170323
11.Çözüm, çözüm odaklı olmak 131122
12.Adalet 041122
13.Kalkınma-II 271022
14.Liyakat (yine, yeniden, her zaman) 181022
15.Üretim! Üretim! Üretim! 061022
16.İstihbarat! 090822
17.Ekonomide zam terörü 020422
18.Değerlere yabancılaşma, yabancılaştırma! 110322
19.“Efendim Yukarısı İstemiyor! (mu?)” 250222
20.Zihinsel Dönüşüm 280122
21.Vergi reformu 271221
22.Verimlilik 231221
23.Kurum ve Liyakat (Yükselme, Duraklama, Gerileme) 121021
24.Yönlendirme ve Algılara Dikkat! 051021






10 Kasım 2024 Pazar

KATKI 101124:

Hayata olumlu bir katkımız olsun diye, "katkı" ile ilgi bazı notlarımız, gözlem, tespit ve önerilerimizi bu yazımıza konu ettik. Yazıda "katkı"  kelimesini "bir işin yapılmasına, gerçekleşmesine emek, bilgi, para vb. ile katılma; yardım, pay" anlamında kullandık. Olumlu yöndeki tüm çabalar ile olumsuz olan hal tavır ve davranışları önleyecek çabaları da kastettik. Toplum olarak genelde şikayet eden ama, çözüme katkı sunmaktan imtina eden bir toplumuz! Bunu tersine çevirmek herkesin yararınadır. Bunun için de "katkı" sunmak istedik.

2024:
1.İnsanlık ve savaş suçu işleyen İsrail'e karşı Güney Afrika Cumhuriyetinin cesur ve onurlu çıkışını takdir ediyorum. Desteklenmelidir, katkı verilmelidir, insanlık ve savaş suçu işleyenler mutlaka cezalarını çekmelidirler.

2.Olaylara; makro açıdan analitik yaklaşarak, araçtan çöp atmayarak, piknik yerlerini çöpe boğmayarak, çöpleri çöp kutusuna atarak, kalkınma yönünde; çalışarak, maddi, manevi, fikri vb her alanda üreterek, hoşgörü yanında nezaketi koruyarak, Ülkeye Bir Katkım Olsun.

3.Olumlu olmak, olumlu düşünmek ve olumlu bakış açısının, insana katkı sağladığını, kendisini ve çevresini pozitif kıldığını, insanın kalkınmasını, gelişmesini ve ilerlemesini sağladığını unutmayalım.

4.Çalışan, üreten, çabalayan, eser ortaya koyanlara bir kulp bulanlar; lütfen siz de bir şeyler üretin, bir çabanız, bir faydanız, kalkınmaya olumlu bir katkınız olsun.

5.Çevrenizdeki olaylara; yapıcı ve çözüme katkı sunan tepkiler verin. Çevrenizdeki olumlu olaylara destek tepkileri verin. Böylece olumlu davranışlar ve olumsuz davranışlardan fazla olsun.

6.Belediyeler; güvenli, kaliteli ve konforlu toplu taşımacılığa öncelik vermelidirler. Bu tercih trafik ve park problemine de katkı sağlar. Ancak maalesef normal zamanda arıza veren, kaza yapan, yanan; yağmurda ilk aksayan toplu taşıma araçları olmaktadır.

2023:
7.İnsan muhasebesini yapmalıdır; işgal ettiği her koltuk ve her makama veya taşıdığı her unvan ya da etikete KATKI mı sunuyor, yoksa MALİYET mi yüklüyor? Katkı sunmalıdır.

8.Mazlumun yanında, zalimin karşısındayız! Orantısız savaşa hayır! Savaşa değil çözüme katkı sunmak gerekir!

9.Hal, tavır, söylem, eylem ve davranışlarımız; Ülkeye, topluma, dünyaya, insanlığa "bir KATKI sunsun".

10.Rabbim, çalışan, üreten ve kalkınmaya katkı sunanların yâr ve yardımcısı olsun, yalan, algı ve mandacı zihniyete fırsat vermesin!

11.Ülke akademisyenlerden; keşif, icat, katkı bekler! "2022'de akademisyen sayısı:184.702. Bunların 32.185'i profesör, 20.144'ü doçent, 41.484'ü doktor öğretim üyesi, 38.392'si öğretim görevlisi, 52.497'si araştırma görevlisi olarak çalışıyor." (Kynk:YÖK).

12.Ülkeye, Ülkenin sağladığı imkanlar ile edindiği zihni ve maddi sermayeyi alarak Ülkeyi terk edenler değil, çalışarak üreterek Ülkeyi güzelleştirme çabasında olan beyinler lazım. Zira onların gayreti kalkınmaya gelişmeye refaha katkı sağlar, terk edenlerin değil!

13.Suriye iç savaşında çokça eleştirdiğim Türkiye'nin TV'lerini Gazze konusunda tebrik etmem gerekir, gerçeklerin ortaya çıkasında katkıları vardır.

14.İş hayatında; çalışmak, üretmek, katkı sunmak, ortaya ürün çıkarmak amaç olmalı, istihdam olmak, bir iş, şirket sahibi olmak, bir etiket almak vb... ise araç olmalıdır!

15.İş sahibi olan herkes, "ben, bu gün ne ürettim, ne katkı sundum, ne fayda sağladım, kazancımı hakkettim mi?" gibi soruları kendisine sormalı ve cevaplar olumsuz ise olumluya çevirmeye bakmalıdır!

Misal; üretmeyen iş sahipleri, gizli işsizler, çalıştıkları (!), yönettikleri (!), kuruma katkı değil sadece maliyet yüklerler,

İşe gidip, bir işin ucundan tutar gibi yapıp hiç iş üretmeyenlerin katkıları sıfırdır, aslında gerçek manada hak edişleri de sıfırdır!

16.Maalesef deprem felaketinde de; katkı sunmayanlar, yalan söyleyenler, algı oluşturanlar, ihmali olanlar, suçlular da aynı şeyi yapıyorlar, yani sadece suçluyorlar!

17.Özlemimdir; "kalkınmış insan", "kalkınmış toplum", "kalkınmış devlet" ve buna herkes katkı sunabilir, sunmalıdır da!

18.İnsan öncelikle kendisini, kendi varlığına katkıda bulunan şeyleri sever.

19.Din sadece akıl ve zihin ile anlaşılmaz. Onun anlaşılmasında kalbin de büyük katkısı ve payı vardır (İhya).

20.Sivas'ta iki üniversite bulunmaktadır; Cumhuriyet Üniversitesi ile Bilim ve Teknoloji Üniversitesi. Özellikle saha çalışmaları ile ülkeye ve Sivas'a katkı sunmaları beklenir.

21.Maddi ve manevi kalkınmayı tamamladığımızda, emperyalistlerin, ABD'nin, Batı'nın bu tür oyunları artık işlemeyecek, terör örgütleri de kalmayacak herkes aklıselim dairesinde işiyle uğraşacak kalkınma ve refaha katkı sağlayacaktır.

22.AB’nin oyalayıcı tutumunun ülkenin kalkınmasına olumlu ve tetikleyici katkısı olmasını dilerim.

23."Mülteci istemiyoruz!" diye bağıran bu konuda Akdeniz'i mezarlık haline sokan AB ülkelerinin de katkı sunmaları beklenir!

24.Ülkeye hiç bir katkısı olmayacağı çok açık olan insanları, sürekli gündemde tutan ve alternatif gibi sunan güçlere, "her halde dalga geçiyorlar" diyerek kızıyorum! Ama bu dayatmaya inanan kitleyi görünce de üzülüyorum!

25.40 yıldır devam eden terörün bitirilmesinde önemli katkısı olan İHA SİHA"lar ile JÖH ve PÖH'ün bağlı olduğu kurumların hedef seçilmesi manidardır!

26.Altılı muhalefetin yapmak istediği, 2018 de yaptığının aynısı! Yani plan ve proje vb ile yarışarak değil de, rakibine kaybettirerek kazanmak derdinde! Bu tavır doğru değil! Ülkeye ve topluma bir katkısı olmaz! Doğrusu aday, proje, programla, yapacaklarınla yarışmaktır!

27.Hazırlık (proje) olmayınca kimin aday olduğu da çok önemli değil, çünkü önce sağlam temel lazım. Kaldı ki, kazansalar dahi, korkarım sadece sermayeden yiyecekler, ülkeyi kalkındıracak refaha götürecek katkı sunacak çabaları görülmeyecek! Aynı bazı belediyeleri gibi!

28.Muhalefet proje üretemiyor, çoğu zaman toplumun değerleriyle çatışıyor, kalkınmaya katkı sağlayacak ciddi bir çıkışları olmuyor, vizyon yok. Böyle giderse belki iflas! hatta konkordato! Olabilir!

29.Kendi çabası, gayreti, vizyonu, liyakati ile değil de, rakibinin bir şekilde devreden çıkması ile ipi göğüsleyen, yarışı başarılı bir şekilde kazanmış sayılmaz, kazansa dahi kalkınmaya bir katkısı olmaz. İnanarak, proje üretmek, çalışmak, yorulmak gerek.

30.Sürekli algı oluşturmak ve bunun gerçek olmadığı ilgililerce ispatlanınca, yeni algılarla bunu sürekli tekrarlamak, siyaset yapmak değildir, doğru da değildir! Bezdiricidir! Algıların kimsenin refah artışına da bir katkısı yoktur!

31.Dün aynı kapı aparatı için üç ayrı satıcının verdiği fiyatlar; 75 tl, 30 tl ve 150 tl. Bu kadar fark olmaz, fiyatlarda keyfilik devam ediyor! Piyasa istikrarı için satıcılar da katkı sunmalı! Kimse kendi ayağına sıkmamalı!

32.Piyasanın istikrara kavuşmasına katkısı olan ticaret erbabına ödül, plaket ve yatırım, vergi ve işlemlerinde kolaylıklar getirilerek vb şekillerde teşvik edilmesi piyasayı düzeltici ve istikrarı sağlayıcı etkiler sağlayacaktır.

33.Ülkeye pek çok eser kazandıran ilmi siyaset dehası Sultan Abdülhamid'i kim sevmez? Biz üretenleri, ülkeye katkı sunanları severiz.

2022:
34.İlk milli firkateyn suya indi. Katkısı olan herkesten Allah razı olsun. Bu güne kadar niçin üretilmedi? Oysa ürettikçe kalkınırız.

35.Ülke kalkınırsa, bu gün gündem olan ve topluma katkı sağlamayan pek çok konu (slogan, dizi, film, parti, STK, vb) kendiliğinden ortadan kalkacaktır. O halde geliniz gayretimiz, maddi ve manevi alanda kalkınmayı tamamlamak yönünde olsun.

36.İyi bir eğitim alan çocuk hayatı boyunca topluma faydalı, katkı sağlayan, yük bindirmeyen ve kalkınmayı sağlayan bir fert olurken, eğitilmeyen veya iyi eğitilmeden yetiştirilen çocuğun ise hayat boyunca topluma yük bindiren, zarar veren bir fert olma ihtimali yüksektir.

37.Kafkas cumhuriyetleri kendi aralarındaki sosyal, ekonomik ve kültürel ilişkileri en ileri düzeye taşımalıdırlar. Tüm Kafkas kökenliler de bu ilişkilerin kurulmasını engelleyecek, kurulmuş ilişkileri zedeleyecek söylemlerden kaçınmalıdırlar. Tam aksine bu ilişkileri arttırmaya katkı sunmalıdırlar.

38.Ev hanımları, ekonomiye, işe gidip iş üretmeyen veya gizli işsizlerden çok daha fazla katkı sağlıyorlar.

39.Ailede huzursuzluk söz konusu olduğunda eşler veya aile üyeleri tepki veya yaptırım yada ilgiyi başka şeylere yöneltme cinsinden bazı davranışlar sergilerler. Bu davranışlar huzura katkı sağlamadığı gibi huzursuzluğun artmasına da sebebiyet verir.

40.İnsanlar yapabileceklerini değil, yetki ve erki başkasında olan konuları, yani kendilerinin yapamayacakları konuları konuşuyorlar! Kalk bir ağaç dik! İki bitki yetiştir! İş üret! Bir katkı sun!

41.Her üretim, yatırım ve kalkınma hamlesine, muhalefet veya muhaliflik yapanların şunu anlaması lazım; Ülkenin birinci önceliği (maddi ve manevi olarak) kalkınmadır. Ona katkı verelim, herkesin yararınadır!

42.Sadece Cumhurbaşkanı ve bir kaç bakan değil, tüm bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar ve muhalefet ülkenin kalkınması için çalışmalı, üretmeli, katkı sunmalı! İktidar ve muhalefette de; eyyamcı, çalışmayan, ehil olmayan ve üretmeyenler ise liyakat ehli ile değiştirilmeli!

Topluma sadece maliyet yükleyen ve herhangi bir katkı sunmayan, hayatın her alanındaki (sanat, siyaset, bilim, akademi, spor, bürokrasi vb)   eyyamcı (günü gün eden, üretmeyen) insanlara prim verilmemesi, dolaylı da olsa kalkınmaya bir katkıdır.

43.Kurumlarda (kamu, özel, banka, KİT, İDT vb), "fonksiyonel olmayan", "yönetim kurulu üyelikleri" ve "üyeleri" gözden geçirilmelidir. Fonksiyonel olmayan, üyelikler lağvedilmelidir. Kuruma hiç bir katkısı olmayan, konu ile ilgili liyakati olmayan üyeler de üyeliklerden alınmalıdır.

44.Tüm ekonomi aktörleri (tacir, tüccar, üretici, tüketici vb), ekonomi ile ilgili tüm çevreler (bakan, bürokrat, akademisyen vb), enflasyonun düşürülmesi için çaba göstermeli ve çözüme katkı sunmalıdırlar!

45.İyi insan, suya sabuna dokunan ve adaleti tesis edenlerdir, hakkı gözetenlerdir, işini iyi yapanlardır, işleri iyi yaptıranlardır, ülkenin ve toplumun kalkınmasına katkı sağlayanlardır, işin bir ucundan tutanlardır.

46.Pek çok akademisyenin, ekonomistin paylaşımına bakıyorum, çözüm ve ülkenin önünü açacak bir öneri içermediği gibi, olumlu da değil! Klasik ezber tekrarı; faizi yükselt gibi! Oysa hepimizin derdi kalkınmayı tamamlamak için bir katkı sunmak olmalıdır!

47.Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, milli mücadelede önemli katkıları olmuş bir cemiyettir. Karar Defteri 1919 da tutulmaya başlanmıştır. İşgal aleyhinde mitingler düzenlemiş protestolar çekmişlerdir.

48.Gerçek tarihi bırakıp algı üzerinden, "dar anlamda paslaşma ve sataşmalar" topluma katkısı olmayan kısır bir döngüdür, mutlu körlüktür, “kendi çalar kendi oynar” cinsinden.

49.Kendisine, ailesine ve topluma katkısı sınırlı ve hatta sıfıra yakın olan insanların; ülkeyi, İslam'ı, insanlığı, dünyayı vb kurtarmaya dair fikir ve paylaşımları hayret verici! 

Oysa iktisat bilimi “Kişi Kalkınırsa Ülke Kalkınır” diyerek bu konuda uyarı yapmış!

50."Adıye Kültürü" isimli kitabımızın tanıtımını yapan KAFFED'e, çalışmayı yapan Yemuz Nevzat Tarakçı'ya, imza günü düzenleyen "Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı"na, "Şimali Kafkas Derneği"ne, okuyuculara, katkı sunan herkese çok teşekkür ediyorum. Kitabın faydalı olması ve yazacaklara vesile olması dileğiyle.

51.Biri bir şey yapsın da eleştireyim anlayışını terk et! Sen de bir şey üret, bir katkı sun.

52.Macron sen kendi ülkenle ilgilen, mesela; Fransızların refahını arttıracak projeler geliştir. Avrupa Birliğinin gelişmesine katkı sun. Savaş ekonomisine değil, barışa ve dünya ticaretini arttırmaya kafa yor.

53.Üniversitelerimizi iyileştirmeyi öneririm, böylece, biz talebe göndereceğimize dışarıdan binlerce talebe gelir. Zira Tanzimat'tan beri dışarıya talebe gönderiliyor ve kalkınmaya katkısı konusunda fayda/maliyet analizi yapılmalı!

54.Her bir şeyi bahane ederek, İslam'a ve Müslümanlara saldıran Ülkenin diğer insanları, siz neye inanıyorsunuz? Yanlış hedef seçiyor ve konuları saptırıyorsunuz! Şikayetiniz hangi işle ilgili ise ona yönelin, çözümüne bir katkı sunun!

55.Maalesef, bürokraside ve siyasetteki bazı insanlar, gündüz yanan lambalar gibidir. Topluma hiç bir katkı sağlamazlar sadece enerji(nizi) tüketirler. Şayet arıza var mı, işe yarar mı diye deneniyorsa süreyi kısa tutmak gerekir!

56.Türkiye, Pakistan ve Afganistan üçlü toplantısı, başta Afganistan olmak üzere bölgedeki barışı temin etmeye katkı sağlayacaktır. Çünkü BM etkisiz kalıyor.

57.Barış, kardeşlik ve dostlukların geliştirilmesi, insanlığın huzuruna katkı sağlar. Dürüst ve samimi yönetimlerle dünya barışının temini zor değildir. "Dünya Barış Günü."

58.Sosyal medyada bazı kıt akıllıların yapacağı en doğru şey "ya olumlu bir katkı sunmaları, ya da susmalarıdır." Aksi halde zarar veriyorlar.

2021:
59.İşimizi en iyi şekilde yaparsak kalkınmaya katkı sağlamış oluruz.

60.Coğrafi keşiflerde bulunan ülkeler keşfettikleri yerlere insanlık adına bir katkıları olmamıştır. Tam aksine keşfettikleri topraklar üzerinde yaşayan insanlara huzursuzluk ve zulüm götürmüşler, yağmalamışlar, altınlarını almışlar, insanları katletmişler ve köleleştirmişlerdir.

61.Muhalefet proje üretmiyor! Toplumun değerleriyle çatışıyor, kalkınmaya katkı sağlayacak ciddi bir çıkışları yok, vizyon geniş değil!

62.Hayatımızdaki boş işleri, boş konuşmaları terk edelim! Zira bize, hiç kimseye ve hiç bir şeye bir katkısı yoktur!

63.Sadece şikayet etme, katkı sun! Hayatını ona, buna, devlete, yöneticilere, kurumlara, amire, memura, eşe, dosta, komşuya, çocuğa, ebeveyne vb kızmakla geçirenler; bırakın bunları, şikayetlerinizi bitirmek istiyorsanız bir işin ucundan tutun, mesela iyi bir çocuk yetiştirmeye bakın, iyi bir insan olmaya bakın!

64.İşe giden herkes; mesainin kaç saatini işle uğraşarak geçirdim? Bunun çıktısı ne oldu? Ne ürettim? Benim işe gelmemin üretme bir katkısı var mı? Yoksa sadece maliyet mi yüklüyorum? Gibi soruları kendisine sormalıdır.

65.Piyasadaki olumlu gelişmelere rağmen, haberlerde veya tartışma programlarında (çoğu ekonomist) negatif yorum yapanların, bu tavırlarını ahlâki, etik bulmuyorum! Söylediklerinin vebali var! Piyasa bozucu etkisi var! Susmak veya katkı sunmak varken!

66.Merhum Necmettin Erbakan, dönemdaşlarına göre çok daha fazla bilgi, proje yüklüydü. Maalesef onun üretim faaliyetleri de, ülkede yerli üretimi her zaman engelleyen ama görünmeyen lobilerce, laiklik bahane edilerek engellendi. Yine de yerli üretime çok katkısı oldu, Rabbim rahmet eylesin.

67.Bazı paylaşımlar sürekli başkalarına endeksli, kendisinden bir katkı yok. Tıpkı, hiç vergi ödemeden tümünü yansıtan tüccar gibi.

68.İş hayatında; ne kadar rahat olduğu, ne kadar az iş yaptığı vs gibi üretimsizliklerle değil, ne kadar iş, katkı, fayda sağladığıyla övünmeli insan.

Aldığını hak etmeli, hak etmediğini almamalı. Esasında alınan ve alınmaması gerekip alınan her bir ücretin, keza yapılan ve yapılması gerekip yapılmayan her bir işin sorumluluğu var! Sorumluluk ateşten gömlektir! Hesabı var! Vebali var!

2020:
69.Ben yine bir hatırlatma yapayım, siz, siz olun bir iş yapacağınız zaman önce Allah (cc)’a sonra kendinize güvenin, katkı sağlayan olursa ne ala!

70.Bir insana iyi diyebilmek için onun insanlara, insanlığa ve topluma olumlu katkısına ... bakmak gerekir.

71.Senelerce ülke kalkınmasına hiç bir katkısı olmayacak şekilcilikle uğraşıldı, ürünler hatta davranışlar sadece ya batıdan ithal edildi veya batı taklit edildi.

72.İlgili tüm taraflara tasarrufun, kaynağın üretime gitmesini sağlayacak bir model, yapı oluşturmaları içim çağrı yapıyorum: “Bu konuda ÜNİVERSİTELERİMİZ'İN (iktisat, ekonomi, yatırım, işletme vb fakülte ve bölümleri), İKTİSADİ STK'larının (TOBB ve üyeleri, KESK ve üyeleri gibi), DÜŞÜNCE KURULUŞLARI'nın da katkı sağlaması beklenir.”

73.Kalkınmaya katkı sunan, hizmetleri ile ön plana çıkan belediye başkanları tercihimdir.

74.Otuz yıldır çözülemeyen Karabağ sorunu çözülünce, Macron niye ortaya çıkmaya çalışıyor? Ayrıca Minsk grubu Karabağ konusunda şimdiye kadar ne yaptı, çözüme ne katkı sundu?

75.Üniversiteler daha fazla sahaya inmeli ve toplumun hayatına, gelişmesine, kalkınmasına daha fazla katkı sunmalıdırlar. Çok şey tekrar ve güncel olmayan teorik bilgiler veriliyor gibi. Durağan değil, araştırmacı ve dinamik üniversiteler kalkınmaya katkı sağlar.

2019:
76.Yapımcılar, senaristler, oyuncular vb yanı sıra, seyirciler ve izleyiciler de tv yapımları konusunda sorumlu davranmalı, maddi ve manevi kalkınmaya katkı sağlamalıdırlar.

2017:
77.Çevre ve ailelerin yapıcı katkı sunmaları evlilikleri kolaylaştıracaktır.

78.Fazladan alınan her evin, her dairenin betonlaşmaya katkı sağladığını unutmayın!

2016:
79.
Hızlı kalkınma ve gelişme için bırakabilme kültürünü yerleştirmeliyiz! STK başkanları, siyasiler vb. işgal ettikleri koltuklara artık bir katkı sunmuyorlar ise bırakabilmeli, usandırmamalı. Bıraka(bile)nlar ise bilgileriyle ağabeylik yapmalı, tecrübeleriyle katkı sunmalıdırlar.

Konuya ilişkin aşağıda başlıkları verilenler ile diğer yazılarımız https://alinural.blogspot.com/ 
blog adresindedir:

1.İŞ HAYATI, 200823
2.Analizler-III (kalkınma) 111221
3.Sağlıklı Aile Kampanyamız (Bir Sosyal Deney) 270520






14 Ağustos 2024 Çarşamba

Sessiz Reformlar ve İtibarsızlaştırma Söylemleri 140824:


Bu yazımızda Ülkede son yirmi yıldır gerçekleştirilen sessiz reformlardan bazılarından bahsedip, bunlar için yapılan haksız söylemleri örneklendirip son başlıkta da yapılması gerekli bazı reformlara değineceğiz.

Son yirmi yıldır yapılanları kimileri takdir etti, kimileri itibarsızlaştırma gayretinde oldu, kimileri görmezden gelmeyi seçti.

Üreten, ürün ortaya koyan herkes (insan, kurum, hükümet, devlet vb) eleştirilir. Ürünleri ve yaptıkları eleştirilmeyenler hirç bir şey üretmeyenler, hiçbir şey yapmayanlardır. Bunların sadece tembellikleri, üretimsizlikleri, vizyonsuzlukları eleştirilebilir.

Haklı eleştirilere kimsenin bir diyeceği olmaz. Ancak her şeyi olumlu ve çok iyi olan uygulamaları, ürünleri eleştirmek vicdana sığmaz, haksızlık olur, zulüm olur. Ki bu durum insan oğluna “Ağzınla kuş tutsan yine eleştirirler” sözünü dahi söyletmiştir. 
...

1.Sessiz reform ve üretimlerin bazıları:

-Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildi. Geçmişte birbirleriyle didişen kurumlar artık daha fazla eşgüdüm içinde çalışır oldu. İstikrar geldi. Ülke insanına özgüven geldi.

-Darbe girişimleri önlendi. Vesayetçi sisteme, darbe yaptıranlara ve yapanlara artık yeter, dur denildi. Ordu asli işlerine döndü.

-Ülke içinde terör bitirildi. Hatırlayın her gün onlarca şehit haberini duyardık, çok şükür artık bu haberleri duymadığımız gibi, kaynağında kurutulmaya çalışılıyor. Terör olaylarının yaşandığı bölgeler artık güvenli üretim alanları oldu, petrol dahi çıkarılıyor, turizm faaliyetleri arttı, artık güvenlik problemi kalmadı.

-Başörtüsü, anadil serbestliği geldi, değerler ve inançlarımızla tekrar buluşma çabaları arttı, Ayasofya camisi tekrar açıldı, Taksim camisi yapıldı.

-Otomobil (togg), tank (altay), iha, siha (bayraktar vb), uçak (hürkuş, kızılelma), helikopter (atak), çeşitli silahlar, gemiler, denizaltılar, lokomotif gibi yerli ve milli ürünler üretildi.

Kim ne derse desin İha ve Siha'lar savaşların kaderini değiştirmiştir. Terörün bitirilmesinde katkıları, Karabağ'ın işgalden kurtarılması, Ukraynalıların SİHA şarkısı yapması, Ülkelerin envanterine almak için sıraya girmeleri gibi hususlar görmezden gelinmesine imkan vermemektedir. Bu üretimler havacılık ve uzay alanında geçmişte yapılmayanların veya üretimleri engellenenlerin rövanşıdır. 

Havacılık alanında üretilenlerin bazıları: Atak, Gökbey, Hürkuş, Kaan, Hürjet, Kızılelma, Türksat (3A-4A-4B-5A) Göktürk (1-2), İmece, Gözcü, Akıllı bomba, Bayraktar, Anka, Füzeler (som, umtas, kasırga, trg-300, hisar, cenk),

Kara kuvvetleri için üretilen bazı ürünler: Altay tankı, Arma, Kirpi, Kobra, Pars, Toplar (fırtına obüsü, MPT (milli piyade tüfeği), Bora (keskin nişancı tüfeği), Karaok.

Denizcilik alanında bazı üretimler: Milgem, TCG Anadolu, Atmaca (gemisavar), İDA, Meltem, Akya (torpido).

-Sosyal devlet alanında önemli adımlar atıldı. Hatırlayın geçmişte yaşlı ve özürlü vatandaşlar sokaklarda dilendirilir, aileleri ilgilenmez, sokaklara atılırdı. Evde bakım parası, dul, yaşlılık, yetim aylıkları bu problemi temelden çözdü. Sadece bu uygulama bile tek başına uygulamaya sokanlara sevap olarak yeter!

-Sosyal güvenlik alanında emekli sandığı, ssk ve bağ-kur SGK adı altında tek çatı altında toplandı. Bu birleşme ile özellikle sağlık alanına; özellikle randevu, muayene ve hastane hizmetleri alanına olumlu yansıdı ve çok büyük iyileşmeler yaşandı.

-Çeşitli unvanlardaki denetim birimleri birleştirildi. Bu alandaki yetki ve görev sürtüşmeleri bitirildi.

-Ulaşım alanında büyük adımlar atıldı. Bölünmüş yollar, otoyollar, köprüler, Marmaray gibi geçitler yapıldı, havalimanı sayıları arttırıldı, YHT seferleri başlatıldı.

-Baraj ve sulama alnında önemli ilerlemeler sağlandı. Gidin Anadolu'yu gezin neredeyse ekilmeyen tarla yok gibi. Tarım ve hayvancılık alanında teşvik ve destekler arttırıldı. Üretim arttı.

-Petrol ve doğalgaz keşifleri arttı. Karadeniz'den doğalgaz çıkarıldı ve kullanıma sunuldu. Akdeniz'de mavi vatanda doğalgaz arama çalışmaları devam ediyor.

-Eğitimde ücretsiz kitap dağıtımı başlı başına bir reformdur. Yine her ile açılan üniversiteler yüksek eğitimde daha fazla fırsat eşitliği sağlayacak olan uygulamalardır.

-Konut alanında TOKİ’nin uygulamaları konut ihtiyacının özellikle sosyal konut ihtiyacının karşılanmasında önemli katkı sağlamıştır. Son depremlerde TOKİ nin yaptığı konutların yıkılmaması da kaliteyi göstermektedir.

-Dış politikada bağımsız ve önemli başarılara imza atılmıştır. Karabağ meselesi çözülmüş, Magosa konusunda adım atılmış, Filistin ve Gazze konusu başta olmak üzere dış politika da dik duruş sergilenmiştir.

-Batıya tabi, batı endeksli dış politika terk edilmiştir. Rusya-Ukrayna savaşında barış diyen nadir ülkelerden biri Türkiye olmuştur. Hatta barışı tesis etmiş ama yine batı İngilizler tarafından bu barış bozulmuştur. Dikkat edilirse İngiltere ve ABD bu savaşın devam etmesi konusunda ellerinden geleni yapmaktadır.

-Türkiye, Gazze konusunda dik ve kararlı bir tutum sergilemektedir. Diplomatik çabaları üst seviyededir. BM den ateşkes kararı çıkmasına rağmen ABD ve batı ülkeleri bu konuya sessiz kalmaktadır. Türkiye İslam ülkelerine daha aktif olmaları konusunda çağrılarını sürekli tekrarlamasına rağmen yeterli karşılık bulmuş değildir. Oysa ABD ve Batıya rağmen kararlı bir İslam birliği, Gazze’deki soykırımı bitirebilir.
...

2.Sessiz reformlara getirilen haksız eleştirilerin bazıları:

Bu haksız eleştirilerde, yurt içinde hatta birbirine zıt kişi, grup, siyasi oluşum vb.nin adeta tek kaynaktan sufle alıyormuş gibi aynı sözcük ve cümleleri kullanmaları dikkat çekicidir. Hatta zaman zaman yurtdışından bazı ülke sözcü ve yetkililerinin de aynı söylemleri kullanması işi daha da ilginçleştirmektedir.

Bu eleştirilerin bazıları:

- “Parlamenter sistem daha iyiydi”. Oysa bu sistemde siyasi istikrar yoktu, olan zamanlarda da darbe ile sonlandırıldı. Ülkede siyasi istikrar isteniyorsa Cumhurbaşkanlığı sistemi bunu sağlamıştır.

- “Askerler bu işten rahatsız” söylemleri. Vesayetçi bir söylemdir. Demokrasi hazımsızlığıdır. Oysa asker asli işiyle uğraşmalıdır.

- “Terörle böyle mücadele olmaz”. Oysa ABD ve Batı desteğine rağmen profesyonel asker, JÖH ve PÖH, İha ve Siha ile Obüslerle terör bitirilmiştir.

- “Başörtüsü siyasi bir simgedir, bir metrelik bezdir, kamusal alanda olmamalıdır, laikliğe aykırıdır” söylem ve uygulamaları ise din, inanç ve vicdan hürriyetine aykırıdır. Kaldı ki geçmişteki baş örtüsü yasağı gereksiz acılara sebebiyet vermiş, baş örtüsü serbestisi inanç hürriyeti gereği yapılmış ve bu alanda barış oluşmuştur.

- “Anadile serbestlik verilirse Ülke bölünür”. Böyle bir durum yaşanmamış aksine ülke kültürüne zenginlik katmıştır.

- “Ayasofya müze kalmalı, Taksime cami yapılamaz”. Ayasofya tekrar cami hüviyetine kavuşturulmuş, Taksime cami yapılarak bu bölgedeki önemli bir eksiklik giderilmiştir.

- “TOGG Türkiye’de üretilmiyor, fabrikası yok” söylemlerinin tamamen yalan olduğu, TOGG otomobillerinin trafiğe çıkmasıyla ortaya çıkmıştır.

- “İha kalorifer peteği gibi, oyuncak” gibi itibarsızlaştırma söylemlerini, savaşların kaderini değiştirmesi, terörün bitirilmesindeki rolü, yabancı ülkelerin ithal talepleri çürütmüştür. İha’da israil ve abd bağımlılığını bitirmiş tamamen bağımsız üretimler yapılmıştır.

- “Silahlar yerli değil” gibi söylemler ise yukarıda isimlerini verdiğimiz üretimler ile çürütülmüş, Türkiye’ye uygulanan ambargolar yerli ve milli üretimleri arttırmıştır.

- “Paradan altı sıfır atılısın Taksimde ...”, “SSK, Emekli Sandığı, Bağ-Kur tek çatı altında toplanırsa ...” şeklinde, adeta bu işlerin yapılamayacağı imasında bulunanlar, bunların gerçekleştirilmesine rağmen iddialarının gereğini yapmamışlardır.

- “Türkiye-Çin Demir İpek yolu treni yalan” söylemi, her istasyondan canlı yayın yapılarak çürütülmüştür.

- “Yolmu yieceğiz?” itibarsızlaştırma söylemi, lojistik, taşıma ve ulaşımda sağlanan konfor ile hava da kalmıştır.

- “Türkiye Karadenizde doğalgaz bulmadı, konutlara verilen gaz Rus doğalgazı” söylemleri, batı esiri zihniyetin kötü niyetli söylemi değilse, özgüvensizliğin zirve halidir, kendi güç, kaynak ve imkanlarının farkında olmama halidir.

- “Türkiye, Ukrayna-Rusya savaşında batının yanında yer almalıdır” söylemi ise kendine güvenmemenin, Ülkesine güvenmemenin tezahürü olabilir. Çünkü Türkiye dengeli bir dış siyaset uygulayarak ülke çıkarlarını maksimize etmiş ve bu konuda Dünya barışına Birleşmiş Milletlerden çok daha fazla katkı sağlamıştır.

- “Filistinliler toprak sattı, Hamas terör örgütüdür” söylemleri ise, siyonist israil kaynaklı söylemlerdir. Asıl terörist; 40.000 sivili öldüren, katleden, şehit edenlerdir, okul, cami ve evleri bombalayanlardır, Gazzelilere düzenli soykırım uygulayanlardır, BM’in ateşkes dahil hiçbir kararına uymayanlardır.
...

3.Acil atılması gereken bazı adımlar ve yine acil yapılması gereken bazı reformlar:

Öncelikle rölantide çalışan tüm bakan, bakan yardımcıları ve atamayla gelen bürokratlar ile siyasi parti teşkilatları gözden geçirilmelidir. Liyakat, adalet ve performans önceliklendirilmelidir. Lobi ile bir yerlere gelen varsa gereği yapılmalı ve bu tür girişimlere prim verilmemelidir. 

Kalkınma süreci; belki ekonomik saldırılarla, belki ilgililerce zamanında gerekli adımların atılmaması, gerekli tedbirlerin alınmaması sebebiyle yine baltalanmak isteniyor! Oysa Ülke kalkınma sürecini tamamlamak zorundadır. Ülkenin son şansı olabilir. 

Bunun için Vergi ve Yargı reformları mutlaka yapılmalı, insana yatırım ve üretimle büyüme ayakları da ihmal edilmemelidir. Yapısal reformlar ihmal edilmemelidir. Bu konuda muhtelif zamanlarda yazdık, tekrar etmeyeceğiz. Aşağıda başlıklarını vermekle iktifa edeceğiz.
...

Konuya ilişkin aşağıda başlıkları verilenler ile diğer yazılarımız https://alinural.blogspot.com/ blog adresindedir.

1.TERÖR!!! 271123
2.Ön Yargılı ve Müzmin Muhaliflik Tavırları 301023
3.Çünkü KALKINMA gibi bir beklentimiz var 240723
4.Kalkınma-II 271022
5.Liyakat (yine, yeniden, her zaman) 181022
6.Üretim! Üretim! Üretim! 061022
7.Kalkınmak bağımsızlıktır? 190422
8.İnsana yatırım 030122
9.Yargı reformu 010122
10.Vergi reformu 271221
11.Üretim 251221
12.Verimlilik 231221
13.Muhalefet ve muhaliflik 151121
14.Enflasyon, Vergi, Reform, 010421
15.Üretim düşmanları 010121
16.Ön Yargılar (Ezber, kalıplaşmış, kopya yaklaşımlar) 201020
17.Yapısal değişimler gerçekleşti mi? 091020
18.Acil Yatırım ve Reform Önerileri 091115




30 Ekim 2023 Pazartesi

Ön Yargılı ve Müzmin Muhaliflik Tavırları 301023

Muhalif sekülerler veya müslümanım deyip islamı özümsememiş muhalifler veya ucuz çıkarları için muhalefet yapanlar, İslam ve müslümanların, yani toplumun ekserinin inanç ve değerlerinin lehine olan her şeye muhalefet eder, aleyhine olan şeylere de kayıtsız şartsız destek verirler. 

Ülke ve toplum lehine olan her olumlu adıma karşı olumsuz tavır sergileyen bu tipler, korku pompalarlar, dalga geçerler, alay ederler.

Bu bir kısım insanların unvanı (sivil, asker, bürokrat, yargı, ...vb) ne olursa olsun fark etmiyor! Bunların inanç ve değerlerimize düşmanca tavırlarının sebebi; ön yargılı, analize kapalı bilgilerle yetiştirilmelerinden olsa gerek! 

Çok üretici olmayan, daha çok sloganik ve günlük yaşayan bu insanlar, her nedense profillerine daha çok Atatürk resmini koyuyor, cumhuriyet, demokrasi, bayrak, çağdaş, laik, batılı gibi kelimeleri çokça kullanıyor ve kalkan yapıyorlar!
...

Bunlar;

-Gezi, terör, darbelere destek verdikleri gibi, her KAOSA destek verirler, 

-Savaş çıksa, Yunan tarafında yer alacaklarını söylerler,

-İsrail'in Gazze'de yaptığı kuşatma, sürgün, soykırım, sivil, kadın, çocuk katliamını görmeyip, mazlum Filistinlilerde kusur arama peşinde koşarlar!

-Üretim düşmandırlar, yerli üretilen her şeyi küçümser, görmezden gelir, ancak batılılar söylerse kabullenme sürecine girerler, bir nevi akıllarını batıya ücretsiz kiraya vermişlerdir,

-Şimdiye kadar yapılmayan, iha, siha, gemi, uçak, otomobil, helikopter yaparsın dalga geçerler, küçümserler, itibarsızlaştırma çabasına girerler,

-Kendi cenahlarındaki suçları ve suçluları görmezden gelirler,

-Akıl kıtlığı, akıl körlüğü, bilgi ve analiz kıtlığı had safhadadır,

-Dağarcıkları boştur, verilen sufle, sloganları veya ellerine tutuşturulan kelimeleri kullanırlar.

-Bağımsızlık derler ama ABD ve AB nin dediğini tekrarlayıp, koşulsuz tabi olurlar, onların döşediği raydan giderken, bunu kendilerinin yaptıklarını zannederler,

-Özgürlük derler ama, kendi hayat tarzlarını, yani seküler bir hayat tarzı dayatırlar, İslami hayat ve Müslümanların hayat tarzına düşmandırlar

-Demokrasi derler ama, seçilmişleri kabul etmek istemez ve seçenleri de küçümserler,

-Müslümanları ortaçağ zihniyeti ile suçlarken, ne gaflettir ki, cahiliye adetlerini ilericilik olarak sunarlar,

-Hangi etiketi taşırsa taşısınlar (emekli, gazeteci, asker, analist vb) Türkiye'nin potansiyelinin ve gücünün farkında değiller! Korku pompalarlar!

-İsrail'i Ortadoğu'ya konduran İngiltere ve ABD’nin, şimdi benzerini Irak ve Suriye'nin kuzeyine kondurma çabasını görmezler,

-Türkiye'yi bölmeye çalışan, darbeler yaptıran, terör örgütlerin en büyük destekçilerinden ikisinin ABD ve İsrail olduğunun farkında değiller.
...

Oysa akıl var, ulaşılabilen ve analiz edilecek onca bilgiler var!

Gelin Türkiye'nin potansiyelini görelim, ucuz bazı beklentilerle birlik ve beraberliğimize halel getirecek davranışlara girmeyelim, ön yargıları kaldıralım, aklımız kullanalım, bilgileri analiz edelim, kalkınmayı engelleyecek tavırlar sergilemeyelim. Birlikte, kalkınmış ve güçlü bir ülke olarak hoşgörü içerisinde yaşamayı tercih edelim. Bu yöndeki çabalar destek verelim. Bu ülkede yaşayan herkesin yararına olan budur! 
...

Konuya ilişkin aşağıda başlıkları verilen yazılarımız ile diğer yazılarımız https://alinural.blogspot.com/ blog adresindedir.

1.ABD ve Batı 111023
2.Altılı (6'lı) Masa 200323
3.Toplum, halk, millet 011222
4.Zihinsel dönüşüm 280122
5.Yozlaşma 210122
6.Muhalefet ve muhaliflik 151121
7.104 Emekli, Bildiri ve Analizi 050421
8.Ön Yargılar (Ezber, kalıplaşmış, kopya yaklaşımlar) 201020



29 Mayıs 2023 Pazartesi

Seçim Sonuçları (kazananlar ve kaybedenler) 290523:

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu 28 mayıs 2023 günü yapıldı. Seçimde Cumhur ittifakının adayı Sn Erdoğan ve Millet ittifakının adayı Sn Kılıçdaroğlu yarıştı. Seçimi %52,18 oy oranı ile Sn Erdoğan kazandı. Rakibinin oy oranı ise %47,82 de kaldı.

Rabbim, seçim sonuçlarını ülkemize, halkımıza, tüm İslam alemine ve tüm dünyaya hayırlı eylesin.

I.KAZANANLAR:
Cumhur ittifakının adayı Sn Recep Tayyip Erdoğan rakibini 12 nci kez yenerek kazandı.
Anadolu halkı, irfanı, basireti kazandı.
Yerli, milli ve bağımsız duruş kazandı.
Güven ve istikrar kazandı.
Yatırım, üretim, kalkınma hamleleri kazandı.
Meydanlar ve sessiz çoğunluk kazandı.
Değerler kazandı, değerlerine sahip çıkanlar kazandı.
Öz güven kazandı.
Mazlumlar kazandı, Müslüman halkların duası, umudu kazandı.
...
Kazananlardan beklentimiz; liyakatli kadrolar ile (ekonomi, piyasalar ile vergi ve yargı reformlarının gerçekleştirilmesi vb) maddi ve manevi kalkınmanın tamamlanmasıdır. Türkiye yüzyılının gerçekleştirilmesidir.

II.KAYBEDENLER:
Millet ittifakının adayı Sn Kılıçdaroğlu rakibi karşısında yine kaybetti. Skor 12-0 oldu.
6’lı, 6+1’li, 7’li masa kaybetti. 
Bu masayı kuran üst akıl kaybetti. 
Bu masanın etrafındakiler, altındakiler kaybetti.
Masada oturan, masaya oturup kalkan, masaya sonra dahil olan, masanın gizli müdahilleri dahil tüm masa kaybetti.
Kendilerine makam vadedilen ve belediyecilik yapmayan belediye başkanları kaybetti.
Yalan ve algı siyaseti kaybetti.
Gerçekleşemez vaatleri verenler kaybetti.
Tehdit edenler kaybetti.
7 düvel kaybetti.
Küreselciler, emperyalistler, ABD, Avrupa (AB) gibi 6’lı masa destekçileri ve onların yerli uzantıları kaybetti.
Terör örgütleri ve bu örgütlerin Kandil, Avrupa ve ABD deki temsilcileri kaybetti. 
Sanatıyla değil de siyasi söylemleriyle gündeme gelmeye çalışan yerli ve milli olmayan sanatçılar kaybetti.
Muhafazakar kesime, İslam'a, değerlere çemkirenler kaybetti.
LGBT savunucuları kaybetti, 
Sosyal medyadaki küfürbazlar kaybetti.
Mahalle baskısı uygulayanlar, sekülerler kaybetti.
Vatandaşın değerlerine saygı duymayanlar ve onları küçümseyenler kaybetti.
Twitter algıcıları kaybetti.
Üretim ve kalkınma düşmanları kaybetti.
...
Kaybedenlerden beklentimiz; “mutlu körlük” (mutlu körlük; insanın; yaptığı yanlışı, beceri eksikliğini, gayret eksikliğini, üretimsizliğini,... doğruymuş, normalmiş, başarıymış gibi görmesidir) sergilemeyi bırakıp, koltuklarını yenilere devretmeleridir.

III.BAHANE:
Kaybedenin bahanesi çoktur. Oysa bahane değil, sağlıklı analizlerin yapılarak sağlıklı politikalar uygulayacak doğru insanların tercih edilmesi başarıyı getirir. 

IV.TEBRİKLER:
Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan üçüncü kez seçildi. Dünya liderleri tebrik yarışına girdi. Muhalefeti destekleyen ABD başkanı Biden, AB üyesi ülke liderleri dört gözle işbirliği beklentilerini ilettiler. İngiltere Başbakanı, Rus Lideri Putin, Venezuela ve Çin liderleri, Türk Dünyası ve İslam Dünyası liderleri tebriklerini ilettiler. Ama ana muhalefet lideri tebrik etmedi! Oysa bu davranış nazik ve profesyonel bir davranış değil!

Avrupa, Balkanlar, İslam dünyası ve pek çok ülkede sevinç kutlamaları yapıldı. 

Biz de, doğrudan halk oyuyla üçüncü defa Cumhurbaşkanı seçilen Sn Recep Tayyip ERDOĞAN'ı tebrik ediyor, Ülkenin maddi ve manevi kalkınması yolunda ve Türkiye Yüzyılı yürüyüşünde başarılar diliyoruz.
  






TRUMP’ın Sözde Gazze Barış Planı (!) 290925:

Trump'ın 29 eylül 2025 günü açıkladığı Gazze'deki barış için açıkladığı süreç barış planından ziyade tehditler içeren, adil olmayan,...