22 Eylül 2025 Pazartesi
BIKTIK(LARIMIZ)! 220925
18 Eylül 2025 Perşembe
GÖZLERİMİ KAPARIM, VAZİFEMİ (YAPAR GİBİ) YAPARIM.180925
"Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım" kavramı Ziya Gökalp ile yazı dünyamıza girmiş, ayrıca bir tiyatro oyunu ismi olarak da kullanılmış.
Bu yazımızda bu kavramı, vazifesini yapıyor gibi yapıp yapmayanlar için "gözlerimi kaparım vazifemi yapar gibi yaparım" anlamında kullanılmıştır.
Maalesef pek çok insan tavrı böyledir. İşini, görevini, sorumluluğunu, vazifesini yapıyor gibi yapar, öyle gözükür ve gösterir veya öyle bir imaj oluşturur ama gerçekte fonksiyonel, işe yarayan, işi kotaran, faydalı, varsa problemi çözen, hiç bir icraat ortaya koymaz, ortaya konulan icraatlar da göstermeliktir.
Kendimizden başlayalım. Kendimize karşı, inanç ve dinimize karşı, ailemize karşı, akrabalarımıza, komşularımıza, çevremize, topluma millete karşı vazifelerimizi yerine getiriyor muyuz? Bize sağlanan imkanları doğru yerde, zamanda ve fonksiyonel olarak kullanıyor muyuz? Üzerinde tefekkür edelim. Ve gereğini yapalım.
Hatırlarsanız veya izlerseniz dikkat edin, Yeşilçam filmlerinde kavga hesaplaşma vs ne olacaksa olur, ölen ölür yaralanan yaralanır her şey biter sonra siren sesi duyulur polis aracı gelirdi, öyle bir yaklaşım olmaması gerekir.
Anne ve babalar güzel ahlaklı iyi çocuklar yetiştirmek, çocuklar hayata hazırlık eğitimini almak, eş dost, komşu ve toplum "neme lazım" demeden yapabildiği ölçüde iyiliği teşvik ve kötülüğü men etmek, kamu ve özel sektörde, askeri ve sivil bürokraside, yargı ve yasama da görevli her bir bireyin işini layıkıyla yapmak yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülüğü yerine getirmek kötü değil güzel örnekleri yarıştırır.
Annede, babada, çocukda; okul, cami, belediye, devlet kurumları ve şirket çalışanlarında; esnaf, tacir gibi toplumun tüm fertlerinde; vazife, sorumluluk bilinci ile işini/yaptığını layıkıyla yapma kültürü geliştirilmelidir.
Bu çerçevede, "aman bana ne", "aman başıma bir şey gelmesin", "aman başım ağrımasın", "aman ağrımayan başıma iş almayayım", "yeni adet getirmeyelim", "böyle gelmiş böyle gider", "başkası yapsın" gibi vazife ve sorumlulukları layıkıyla yapmayı engelleyen düşünce ve tavırları terk edilmelidir.
İşini iyi bilen insan ne yapacağını ve nasıl yapacağını bilen ve yaptığı işten manevi haz alan insandır. Bu şekilde donanımlı ve liyakatli olanlar kendi görev ve sorumluluklarını yerine getirirken, bir zorluk veya bir problem ile karşılaştığı zaman onun etrafında dolaşıp durmadan, doğrudan problemin kaynağına yönelerek onu çözen bir görev anlayışını sahip olurlar. Kalkınmış insan, kalkınmış toplum olmak zaten işi savsaklamayı değil, hakikaten yapmayı gerektirir.
Aşağıda günlük hayatta karşılaştığımız "gözlerimi kaparım vazifemi yapar gibi yaparım, veya yapar gibi yaparım" bir kaç örnek verdik.
1.Çocuk, anne baba, cami, hoca, kurs hocası, cemaat: Çocuk yetiştirmede herkes herkese vazifesini hatırlatır da, bir türlü istenilen çocuk tipi yetiştirilemez! Çünkü hiç kimse "kendi vazifesini" yapmaz, yapmaya yanaşmaz. Eğitilmeyen ve bilmeyen bir çocuğun her yerde, ailede, okulda, camide, sokakta, iş yerinde yani bulunduğu her yerde problem olma veya problem çıkarma ihtimali yüksektir.
Misal, cumanın farzı hutbeyi dinlemek ve cuma namazı kılmaktır. Grup halinde gelen çocukların camiye girişiyle uğultu başlar. Konusu çocuk yetiştirme olan ve bu konuda anne baba, öğretmen ve topluma hatırlatmalar içeren hutbe okunurken, uğultu artar. Uğultu arttıkça hoca sesini yükseltir ve adeta bir an önce bitirmek için okumasını hızlandırır. Bu durum yaşanırken ne çocukların hutbeyi dinlemeleri için bir uyarı yapılır ne de hutbeyi dinlemeyen çocuklar cumanın farzına uymuş olur. Hutbe bitirilip farz namaza geçinceye bu uğultu devam eder. Namaza başlanacağı zaman yapılan "çocuklar sessiz olun" uyarısı ise zaten farz namazla birlikte uğultu kesileceğinden, "yapılmış olmak için yapılmış bir uyarıdan başka bir şey değildir. Sonuçta ne çocuklar hutbenin farz olduğunu ve hutbe sırasında konuşulmayacağını öğrenmiştir, ne farz olan hutbeyi dinlemişlerdir, ne de cemaate huzur vermişlerdir. Ama bakarsan güya camiye gelen herkes; hoca da, çocuklar da, çocukları camiye gönderen anne babalar da, kuran kursu veren öğreticiler de, cemaat de cuma vazifelerini yapmışlardır! Şeklen evet, ama içerik olarak, manen veya hedeflenen olarak bakarsak pek de öyle gözükmemektedir. Tipik "gözlerimi kaparım vazifemi yaparım veya yapar gibi yaparım" hadisesi!
Bu gibi durumlarda namaz kılarken Peygamber efendimizin torunlarının sergilediği davranışları hemen dile getirenler olacaktır, bu durum çok farklıdır ve bu konuda İmam Gazalinin İhyasından "mescitlerin münkirleri" başlıklı bölümü veya bloğumuzdaki aynı başlıklı yazımızı okumaları önerilir.
Bu ve bunun gibi durumları özetleyen bir kıssa vardır, herkesin etrafında dolaşıp konuştuğu ama fiilen adım atmadığı dolayısıyla ilerleme kaydedilmeyen durumları özetler. Birilerinin yapması gerektiğini konuşup durduğumuz ama yapmadığımız veya yapılmayan ve sonuçta ortada kalan pek çok iş, vazife, görevi ifade eden o kıssa şöyle; "Herkes, birisinin yapacağını umar, aslında herhangi biri yapabilir, ama hiç kimse yapmaz, birisi bu duruma çok kızar, çünkü herkes sorumludur, ama hiç kimse, herkesin yapmayacağını düşünmez!"
Lütfen yaptığımız her bir işi yapmış olmak için değil, fonksiyonel bir şekilde, amaç gerçekleşecek bir şekilde, bir problem varsa onu görmezden gelerek değil, probleme müdahale ederek ve onu çözerek ve görevimizin vazifemizin gereğini tam olarak yapalım.
2.Asayiş! Başka bir husus mahalle bekçileri, sadece asayişin berkemal olduğu mekanlarda değil, mahallenin özellikle gürültü, ses, tartışma yaşanan yani huzuru daha az sokaklarında da gezmeleri, oralarda gözükmeleri beklenir. Aslında tam da problem yaşanan sokaklara daha çok yol düşürmeliler ki oralarda da asayiş berkemal olsun, vazifelerinin hakkını vermiş ve aldıkları maaşı hakketmiş olsunlar!
Yıllar önce Ankara/Ulus meydanında bir kavga yaşanırken, bulvar üzerinden gelen kolluk görevlileri köşeye gelip kavgayı görünce döndüklerini hayretle müşahede etmiş, şaşırmış ve kabul edememiştim.
Keza tüm mahalleyi inim inim inleten "DRİFT" "egzoz patlatma" seslerini duyan ilgililer, şikayete gerek kalmadan, gereğini yapıp bu problemlerden kurtaramazlar mı?
Bunlar "görmedim, duymadım, bilmiyorum"un özeti olan tipik "gözlerimi kaparım vazifemi yaparım veya yapar gibi yaparım" hadiseleridir! Oysa tam aksine görmek, ilgilenmek ve çözmek gerekir.
3.Belediyeler veya bunlar özelinde resmi veya özel kurumlar! Maalesef buralarla ilgili aslında işin normalinde yaşanmaması gereken ancak bir şekilde karşılaşılan problemlerle ilgili pek çok müracaatla ilgili olarak da; yine oyalama, fonksiyonel olmayan, yapmış olmak için yapılan ve işe yaramayan eylemlerle karşılaşılabilmektedir. Misal sokakların temizliği iletiliyor ama burasının genişliği 15 mt yi aşıyor sokak değil cadde dolayısıyla büyükşehir belediyesi ilgileniyor deniyor ve büyükşehir belediyesine iletiyorsun cevap yok.
Çevreyi çöpe boğan bir tadilatı iletiyorsun, tadilat bittikten bir ay sonra el cevap geldik baktık olumsuz bir durum görmedik!
Eğlence mekanını tüm mahalleyi gürültüye boğan ses kirliğini iletiyorsun, geldiklerinde nasıl oluyorsa mekan sesi kısıyor, ses ölçümü yapılıyor ve ses düzeyi normal sınırlarında cevabı veriliyor. Tipik "gözlerimi kaparım vazifemi yaparım veya yapar gibi yaparım" hadiseleri!
4.Devlet okullarındaki ses düzeyi! Okul yönetimine sabah törenlerindeki veya resmi bayram provalarındaki ses düzeyini tüm mahalleye değil sadece okuldakilerin duyacağı düzeye getirmesini rica etmek için yönetimi arıyorsun nedense telefonlara çıkan yok! Ve yine her nedense okul yöneticileri mutlaka toplantıda oluyor, telefona bakan kişi bana söyleyin ben iletirim diyor, ulaşmak güç, bin bir güçlükle bulduğunuz iletişim kanallarından e-posta veya cimer kanalıyla yazılı hale getirince, zabıtaya bildir diyor, zabıta ben onları uyardım ama o vazife ilçe milli eğitim müdürlüğünün diyor, kaç kurumla kaç yazışma zaman israfı! Oysa okul müdürünün bu sesi biraz kısın demesi veya sesi açan empati yapıp sesi biraz kıssa iş çözülmüş olacak! Liyakat, sorumluluk, görev bilinci, devletin sağladığı imkan ve kaynakları israf etmemek doğru yönde kullanmak gerekir. Tipik "gözlerimi kaparım vazifemi yaparım veya yapar gibi yaparım" hadiseleri!
Örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Adalet sistemin hızlı çalışması, sağlıkta fonksiyonel tedavi, bürokraside bu gün git yarın gel veya bu gün de yarın da gel yerine işin çözülmesi, sistem bozuk yarın gel, ilgililerin ulaşılabilir olması, muhatap bulunması, bulunan muhatabın işi problemi çözmesi, vatandaşın dürüstlüğü şiar edinen bir davranış içinde olması konularının aksini gösterir pek çok örnek verilebilir, herkesin yaşadığı tecrübeler de vardır. Ancak maksat hasıl olacağı için bir kaç örnek vermekle yetiniyoruz.
Temennimiz ve dileğimiz; annelerin, babaların, çocukların, kamu özel tüm kurum çalışanlarının, toplumun tüm sivil yapı çalışanlarının, tüm fertlerin yapması gereken iş, görev, sorumluluk ve vazifelerini yapmış olmak için yapmak değil de, işi, görevi, vazifesi neyi gerektiriyorsa o şekilde ve gerçekten yapmak kültürünün en kısa sürede gerçekleşmesidir.
18 Mayıs 2025 Pazar
Terörsüz Türkiye 180525
25 Nisan 2025 Cuma
ÜLKE'DEKİ BAZI TEMEL PROBLEMLER 250425:
TRUMP’ın Sözde Gazze Barış Planı (!) 290925:
Trump'ın 29 eylül 2025 günü açıkladığı Gazze'deki barış için açıkladığı süreç barış planından ziyade tehditler içeren, adil olmayan,...

-
Bu yazıda hicret konusu ele alınmıştır. Sözlük tanımı yanında İslami bir terim olarak hicretin anlamı, hicretin bitip bitmediği, gayrimüslim...
-
This article examines the genocide that Israel has implemented in Palestine, and particularly in the Gaza region, from October 7, 2023, unti...
-
Adıyebze dualarımızı yazılı hale getirerek kaybolmasın, en azından duyduklarımızı, bildiklerimizi geleceğe aktaralım istedik. Bu amaçla 202...