Üslup etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Üslup etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Eylül 2022 Cumartesi

Sevgi ve saygı 170922:

1.Sevgi, saygı, nezaket, teşekkür, özür, merhamet, adalet vb insani davranışlar en güzel hediyelerdir. Peki, hak eden insanlara, bu hediyeleri vermekten alıkoyan nedir? Unutmayalım! hakkı teslim etmemek zulümdür.

2. İnsan ne ister? İnsan; biraz medeniyet, biraz sevgi, biraz saygı, biraz paylaşım, biraz huzur, muhabbet barındıran, içten, samimi, dürüst, istikamet üzre olan bir hayat ister!

Bunlar insanın kendisinde ve muhataplarında da bulunursa âlâ olur, huzurun, hatta mutluluğun yolu açılır!

3.Asgarileri dahi, evlilikte huzuru arttırır; tebessüm, yumuşak başlılık, tatlı dillilik, sevgi-saygı, içtenlik, samimiyet, merhamet, hoşgörü ve empati, yerini bilmek, mesafeyi korumak, hak ve görevleri gözetmek.

4.İnsanlar hayallerini bağdaştırdıkları kişi ile evleniyor, peki niçin mutlu olamıyorlar? Çünkü mutluluğun reçetesi; sadece hayalleri değil, mantık, kültür, denklik, beklenti, sevgi, saygı, gerçekçi olmak gibi pek çok faktörü de içerir.

5. Bir işi sevgiyle mi, bir çıkar için mi ya da korku ile mi yapıyoruz? "Sevgi ile çıkar veya korku arasındaki sınır kalplerde gizlidir" Onun için niyete bakar Rabbimiz. "Ameller niyetlere göredir..."(HŞ).

6."Bir şahıs hakkında hüküm verirken; akrabasını gözetmesini, öfkesini yenmesine, komşularına, dul ve yetimlere karşı muamelesine, din kardeşlerine ve arkadaşlarına davranışlarına, sevgi ve saygısına bakın" (Fudayl bin İyaz).

7.Sevgi, sevginin kaynağına, yani Allah rızasına dayandırılırsa, çok daha asil, anlamlı ve değerli bir hale gelir. İki cihanlık olur.

8.Birbirinizin ömrünü tüketmeyin, törpülemeyin! Aksine sevgi ile, muhabbet ile, hoşgörü ile, tebessüm ile, anlayış ile, paylaşarak ömrüne ömür katın.

9."Benim için çok iyi biri, onu seviyorum" ifadesinde, bencillik, çıkar yok mudur? Makbul sevgi, Allah (cc) için, kardeşlik hukuku içinde sevmek değil midir?

10.Huzur vermek ve huzur bulmak için; çatışma, rahatsız etme, huzursuz etme, iğneleme dilini terk edelim! Sevgi, muhabbet ve samimiyet dilini kullanalım!

11.Muhatabına zülüm yerine, sevgi, huzur ve muhabbeti sun.

12.Sevgi, maddi olanı sevmekle başlar, manevi olanı sevmekle kemale ulaşır.

13.Maliyeti ölçülemeyen değerler de vardır; sevgi gibi, can gibi, mutluluk gibi. İktisat bu alanlarda; yetersizdir, geliştirilmelidir.

14.Selâmlaşmanın asıl amacı; karşılıklı sevgi, dostluk, iyi niyet ve güzel dileklerin açıklanmasıdır.

15.İnsan kin ve nefret dolu olmamalı! Bunları kalbinden, sözlerinden, hayatından söküp atmalı! Çünkü kin ve nefret huzur ve mutluluğa engeldir. Sözünde, kalbinde ve hayatında sevgi olan huzur ve mutluluğu bulur.

16.İnsan; samimiyetle kullandığı; sevgi dili, yapıcı dil, toparlayıcı dilin, kendisini ve çevresini mutlu ve huzurlu kılacağını unutmamalıdır.

17.Samimi, muhabbetli ve sevgi dolu söz ve davranışlar sergilemeliyiz! Kendimizi ve muhatabımızı mutlu kılar.

18.Bir üniversite hastane kliniğindeyiz, dr hanım çağırdı, koridorda bekliyoruz, koridorun ucunda üç hemşire telveli üç kahve fincanı, koyu muhabbet. En kıdemlisi; "dışarıda bekleyin". "dr hanım çağırdı", "olsun dışarda bekleyin". Nezaket, mantık, saygı hiç yok, üstelik buyurgan.

Fesuphanallah çekiyoruz. İşini iyi yapan, işini seven, nazik, kibar, saygılı tüm çalışanları seviyoruz.

19.Saygı, hoşgörü, nezaket kalkınmışlık göstergelerindendir, İslam'ın emirlerindendir, Danimarka'nın da maddi ve manevi alanda kalkınması şart! (Danimarkalı siyasetçi polis korumasında Kur'an'ı ayağının altına aldı, ülke karıştı http://bit.ly/2Zi29eb).

20.Seçimlerde fayda, maliyet analizi yapılırken pay kısmına; referans (yapılan işler), projeler (planlanan işler), samimi çabalar, liyakat, dürüstlük, inanç ve değerlere saygı gibi hususlar konulmalıdır.

Siyaset; proje fakiri birine en çok projesi olan, keza başörtüsüne bir metrelik bez diyene değerlere saygılı dedirtebiliyor ve gerçekdışı söylem, algı ve rol çalana methiye dizdirebiliyorsa bırakın kalsın, inanın değmez!

21.“Antalya’da bir otelin ahşap bandı, 60 caretta caretta'yı öldürdü.” (Basından-2021). Çok üzüldüm! Rahat bırakın şu kaplumbağaları! Çevreye doğal hayata saygı lütfen! O kumsallar insanlara kapatılsın.

22.Maddi olmayan ürünlere de, ürün sahibine de saygı duymalı, kullanınca kaynak belirtmeli değil mi? Hak, hukuk bunu gerektirir.

23.İnsan kaynaklı pek çok kazalar yaşanıyor. lütfen ama lütfen herkes işini iyi yapsın, işine gereken ihtimamı göstersin, işine saygı duysun ve sadece işini yapsın.

24."Mü'minun Suresi'nde, müminlerin sayılan bazı özellikleri; “namazı derin saygı ile yaşarlar” (2), “anlamsız ve yararsız şeylerden uzak dururlar” (3), “zekatı verirler” (4), “iffetlerini korurlar” (5), “eşleri ile yetinir” (6).

25.Bir çorba yapıp ikram edin, eminim ki çorbanız eleştirildiğinde çok üzüleceksiniz. O halde sürekli çorba yapanları düşünün, empati yapın. Emeğe, çabaya, iyi niyete saygı gösterin lütfen.

26.Çocuklarımıza sevgi ve saygıyı da öğretelim. Sevgi ve saygı acizlik değildir, sevgisizlik ve saygısızlık da öz güven veya kahramanlık değildir.

27.Bu futbol ve taraftarlığı çok abartılıyor. Bu işi yapanlar daha profesyonel olmalı, rakip taraftarlar ise birbirlerine nazik ve saygılı davranış sergilemeliler.

28. Yalnız fertler ve yalnız ve kuru kalabalıklar yerine, biri yek diğerine karşı; samimi, saygılı ve dürüst bir toplum özlemi.

29.Tabiata saygılı olmazsanız, #mütekabiliyet kuralı çerçevesinde size karşılık verir! (deniz salyası, müsilaj-2021).

30. Etiketi ne olursa olsun her bir birey, toplumun inanç ve değerlerine saygı duymak zorundadır. Kalkınmışlık bunu gerektirir.

Selam, sevgi ve saygı ile...

(Not Muhtelif tarihlerde sevgi ve saygı konusunda alınmış notlarımızdan derlemedir).



19 Ağustos 2022 Cuma

Merhamet 190822:

Merhamet kelimesi sözlükte, “bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma” şeklinde bir anlam daralması ile tanımlansa da, merhamet, rahmet kelimesinden türetilmiş bir kelime olup, sadece acımaya değil, vefalı ve fedakar olmayı, adaleti, dürüstlüğü, empati kurmayı, hoşgörüyü, paylaşmayı, onurlu olmayı, ne pahasına olursa olsun hakkı savunmayı ve daima haklının yanında olmayı ifade eder.

Bir rahmet eseri olan Dünyaya şöyle bir bakalım! Sanki merhametin, yani vefanın, hoşgörünün, empatinin, paylaşmanın, sevginin ve acımanın olmadığı, hak, adalet ve dürüstlüğün eksik olduğu bir hayat yaşıyoruz gibi.

Bakınız trafiğe, acele ve tahammülsüzlük had safhada, pek çok insan ateş topu gibi ve birbiriyle kavga etmeye hazır.

Ya sosyal medya, çok iyi niyetle yazılmış bir mesaj bile yanlış anlama ile taarruza ve hakaretlere maruz kalabiliyor!

Pek çok insan bütün enerjisini iğneleme kelimelerini geliştirmekle harcıyor gibi.

Ailelere bakın, sanki eşler arasındaki merhamet azalmış sabır, sevgi ve saygının yerini, hemen tepki göstermek, öfke göstermek, sözle veya psikolojik ya da fiziki şiddet göstermek yer almış!

Dostlar, akrabalar, arkadaşlar birbirlerinden şikayetlenir, herkes birbirini vefasızlıkla suçlar olmuş. Merhametin yerini kin, haset, kıskançlık, koğuculuk, vefasızlık, kızgınlık, hiddet alır olmuş.

Oysa merhametin bir anlamı da empatidir, empati yapan yani merhametli olan biri bu şiddet faaliyetlerde nasıl bulunabilir ki?

Üstelik merhametli davranmak hem dünyada hem de ahirette kazandırır. Bakınız alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimizin (sav); “Merhamet etmeyene, merhamet edilmeyeceği” hadisi, bu durumu açıklıyor.

Ayrıca, merhametli olmak için, merhametle davranmak için önümüzde nice sayısız fırsatlar var!

Hiçbir şey yapmasak bile insanları merhametle dinleyebilir, söz ile de olsa onlara moral verebiliriz.

Anlaşılmadığından kimsenin kendisini anlamadığından yakınan insanın problemlerini dinlemek bile onlara ilaç gibi gelir.

Kaldı ki, merhametli olmak ve iyilik yapmak için illa paramızın olması da gerekmez. İyilik yapmak için pek çok yol ve vesile var; tebessüm etmek, çevremize merhametle nazar etmek, merhametle bakmak, bir ağaca, bir çiçeğe, bir bitkiye, bir hayvana incitmeden, kırmadan, dökmeden sevgiyle, bakmak merhamettir, iyiliktir.

Merhamet görmeyen insan yalnızlaşır, katılaşır, betonlaşır ve mutsuz olur!

Nitekim, merhamet ve sevgi eksikliği, insanları duygusuz duyarsız bir meta haline getirir. Bu da insanların manen çöküşü, çürümesi yok olması anlamına gelir. Bu gün Batı da olduğu gibi merhametten yoksun olan toplumlarda, iyilik ve kötülük kavramı, menfaatler ve beklentilere göre şekillenir.

Hatta böyle bir toplumda insanlar merhamete yabancılaştığı için, kendisine gösterilen merhamete bile şüpheyle bakacak hale gelir. Sevgi ve merhamet maneviyattan beslenir. Bir toplumda maneviyat zayıfladığında, kimsenin kimseye karşı sevgi saygı ve merhamet duygularını taşıması için bir neden kalmaz.

Neticede, merhamet ilaçtır, şifadır. Merhametin öyle bir tedavi etme özelliği vardır ki bazen onun verdiği mutluluk ve rahatı hiçbir ilaç veremez. Merhamete her zaman hepimiz muhtacız. En zengin insanlar bile kendisine merhametle bakılmasını ister, amir, memur, patron, işçi, baba, evlat, abi, kardeş, eş, dost ve komşular yani genel olarak ifade etmek gerekirse herkese her can taşıyana merhamet etmek gerekir.

Merhametli bir ömür dileklerimle...
...

Merhamete ilişkin bir kıssa:

Merhamet sahibi bir ayakkabıcı yeni getirdiği ayakkabıları vitrine dizerken, dışarıda vitrin önünde, bir ayağa olmayan, koltuk değnekli bir çocuk görür. Çocuğa biraz dikkatli bakınca onun ayakkabıları imrenerek seyrettiğini ve iç çektiğini fark eder. Bir süre daha çocuğu süzmeye devam eder, derken göz göze gelir, çocuk utanır ve boynunu bükerek ayrılmak için yürümeye başlar. Ayakkabıcı dışarı çıkar:

- “Bakar mısın yakışıklı” diye seslenir.

Çocuk durup döner ve:

- “Buyur amca” der.

Adam:

- “Çok güzel ayakkabılarım var, bu seneki modeller de bir harika almak istemez misin?”

deyince çocuk üzgün bir yüz ifadesiyle:

- “Ama benim bir ayağım yok” diye cevap verir. Ayakkabıcı:

- “Bu dünyada herkesin bir şeyleri eksik, tam olan insan yok ki, zaten kiminin eli, kiminin bacağı, kiminin aklı ya da vicdanı eksik, ama anladığım kadarıyla sen herhalde çok şanslı birine benziyorsun” der. Çocuk:

- “Nasıl yani” diye sorunca, adam:

- “Keşke vicdanımız eksik olacağına ayaklarımız eksik olsaydı” şeklinde cevap verince, çocuk şaşırarak,

- “Anlamadım” deyince, adam:

- “Çok basit evlat, bunu anlamayacak bir şey yok, eğer vicdanımız yoksa cennete giremeyiz ama ayaklarımız yoksa o kadar da problem değil, zaten orada bütün eksiklikler tamamlanacaktır.” şeklinde cevap verir. Çocuk buna çok sevinir, ayağını falan unutur, adam vitrini işaret eder:

- “Malımı övmek için söylemiyorum, ama şu biraz önce baktığın ayakkabılar, çok güzel duruyor, sana da çok yakışır, satın almak ister misin?” deyince, çocuk,

- “Evet, gerçekten güzeller, fakat herhalde benim param yetmez, üzerinde 30 lira yazıyor, benim bu kadar param yok” diye cevap verir. Adam:

- “İndirim sezonunu senin için biraz öne alırım, bu durumda ayakkabının fiyatı 20 liraya düşer, zaten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder” deyince, çocuk:

- “Ayakkabının diğer tekini ne yapacaksınız, onu kim alacak ki?” der. Adam:

- “Amma da yaptın ha, delikanlı, onu da sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım” der. Bu cevap küçük çocuğun aklına yatar. Adam devam ederek,

- “Üstelik de öğrencisin değil mi?” diye sorar.

- “Evet” deyince, adam:

- “Tamam işte, 5 lira da öğrenci indirimi yaparsak geri kalır 5 lira. O da zaten pazarlık payı olur, bu durumda ayakkabıyı alabilirsin herhalde?” der ve çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkana girer içerideki raflar onun beğendiği ayakkabılarla dolu olmasına rağmen, adam vitrinde olanı çıkarır. Bir tabure alıp döndükten sonra çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirir. Çocuk şaşkın bir vaziyette tebessüm eder. Adam çocuğun çıkardığı eski ayakkabıyı göstererek:

- “Ben satışımı yaptım sen de bana bunu satar mısın?” diye sorar, çocuk:

- “Amcacığım sen şaka mı yapıyorsun, bunu sen ne yapacaksın ki, eski bir ayakkabı para eder mi?” diye şaşkın bir eda ile sorar. Adam da:

- “Sen de çok cahil kalmışsın be arkadaş antika eşyalarından haberin yok galiba. Bir antika ne kadar eskiyse o kadar pahalı olur. Ayakkabın 40 lira eder ama ben sana ancak 30 verebilirim, daha fazla veremem, senin de bana ikramın olsun” der. Adam çocuğun avucuna 30 lira sıkıştırır. Çocuk hayatının şokunu yaşamıştır. Avucundaki paraya bakar ve biraz düşündükten sonra 10 liralık banknotu geri vererek:

- “Bana 20 lira yeterlidir, indirim sezonunu başlattınız ya” der. Adam onu kırmayıp 10 lirayı geri alır. Çocuk gitmek için kalkar, sıcak bir eda ile teşekkür ederek:

- “Babam haklıymış sakat olduğum için üzülmeme hiç de gerek yokmuş” der ve sevinçten uçarak oradan ayrılır. Adam da onun arkasından öyle mutlu bir şekilde çocuğu seyreder ki, onun sevincini dünya malı ile kazanabilecek ve dünya dili ile ifade edebilecek bir mutluluk yoktur. İşte hiçbir menfaat gözetmeden, sevabını sadece Allah'tan bekleyerek gösterilen merhamet sahnesi, ancak bu kadar saf temiz, zarif ve asil olabilir.

(Not: “Allah'ı Bilmek ve Tanımak” isimli kitaptan yararlanılmıştır.)



4 Mart 2022 Cuma

Kendimize hatırlatmalar! 040322:

1.Geçmişe takılıp kalmadan, bu gün için gayretli olalım ve yarını da tefekkür edelim.

2.Olmayacak ve değiştiremeyeceğimiz şeyler için kendimizi ve başkalarını yormayalım.

3.Kendimizi ve başkalarını gereksiz yükler altına sokmayalım.

4.Hayatı kendimiz ve başkaları için kolaylaştıralım, zorlaştırmayalım.

5.Üslubumuza dikkat edelim.

6.Söz ve davranışlarımızda dışlayıcı değil, birleştirici ve samimi bir üslup kullanalım.

7.Girdiğimiz her ortamı güzelleştirenlerden olalım, gerenlerden değil!

8.Her hal ve şartta çevremize sıkıntı değil, huzur verelim, güven ve ümit aşılayalım.

9.Yine her hal ve şartta hayatı kaliteli yaşamaya, üretici olmaya bakalım.

10.Güzel davranışlar sergileyelim, ki, bu davranışlar kaliteli hayata örnektir. Ama çok para kazanmak kaliteli hayat demek değildir.   

11.Sözümüzde duralım.

12.Şaka da olsa yalan söylemeyelim.

13.Hayatımızın bir imtihan ve bu dünyadaki her şeyimizin bize birer emanet olduğunu asla unutmayalım! 

14.Keza can, mal, nesil, akıl da bize emanettir.

15.Bu emanetleri korumasız bırakacak alışkanlık ve davranışlardan kaçınalım.

16.Servetin, malın, mülkün, eşyanın esiri değil, efendisi olalım.

17.Zira cömertlik iyiliğe, cimrilik kötülüğe götürür. Cömert olmaya bakalım.

18.Neslin devamı için gecikmeden sağlıklı evlilikler kuralım.

19.Aklımızdan ve başka akıllarda yararlanalım. Unutmayalım şura ve istişare sünnettir.

20.Aklımız ve kalbimiz birbirine eşlik etsin. Birinin eksiğini diğeri tamamlasın.

21.Muhabbetli olabilmek; zenginlik, mutluluk, huzur, lezzettir. Her bir işimizi muhabbetle yapalım, her bir işimizde muhabbetli olalım. Muhabbetle yaşayalım.




4 Şubat 2022 Cuma

Üslup! Önemlidir! 040122:

Üslup! Her bir insanın, sözünde, anlatımında, davranışında, hal ve tavırlarında, bir üslubu, bir tarzı, bir edası vardır. Aslında üslup tüm sosyal yaşantımızda, arkadaşlık, aile, akrabalık, ticaret, siyaset gibi tüm alanlarda, tüm ilişkilerde belirleyicidir, düzenleyicidir.

Üslup önemlidir; tercihe sebeptir, karara sebeptir! Bakınız, üslubun önemini göstermesi açısından; ticaret, evlilik ve vaaz ile ilgili altı örnek!

1).Sümerbank yaklaşımı: Hatırlayanlar bilir, Sümerbank mağazaları vardı. Bir şey almaya gittiğinizde kimse ilgilenmezdi. Belki tekel konumundaki dönemlerinden kalan bir davranış şekliydi. O dönemlerde vatandaş o mağazalara mecburdu, zira başka mağaza yoktu veya varsa da daha pahalı idi. Ama rakipleri çoğalınca üslubunu değiştirmeyen Sümerbank mağazaları diğerleri ile rekabet edemedi. 
Yıllar önce sosyalizmden yeni kurtulmuş, bir balkan ülkesindeki devlet mağazasında de benzer intibam oluşmuştu. Mağazaya girip selam verince başını bile kaldırmadan, “nerden geldi bu şimdi?” dercesine isteksiz bir cevap vermişti. 
Yimpaş'ta da benzer bir durum sezinlemiştim. Çalışanların üsluplarını görünce bu mağazanın ömrü fazla olmaz demiştim. 
Şimdilerde Tarım Marketlerinde benzer durumu görüyorum. Hayatta kalmak ve rekabet etmek istiyorlar ise çalışanlar üsluplarını değiştirmelidirler.

2).Satış sorumlusunun tavrı: Yıllar önce otomobili değiştirmeye karar verdim. Birkaç acente gezdim, fiyatlarına, tiplerine baktım ve kafamda bir karar oluşturdum. Gittiğim bayide yönlendirildiğimiz satış görevlisi kişinin (bir bayandı), ilgisiz, bilgisiz tavırları ve üslubu sebebiyle o bayiden ayrıldım, hemen bir taksiye bindim ve kendimce ikinci en iyi tercihim olan başka bir marka aracın olduğu bayiye gittim ve bir miktarda daha fazla ödeyerek o aracı satın aldım. Satış görevlisinin üslubu tercihimizin değişmesine sebep olmuştur!

3).Sirke, bal: Anonim bir hikayedir. Bal ve sirke satılan iki dükkan yan yanadır. Bal satan dükkan sinek avlarken, sirke satanın dükkanı dolup taşıyor. Bal satan “yahu ben dünyanın en tatlı yiyeceğini satıyorum müşterim yok, komşum sirke satıyor ama müşterisi nasıl bu kadar oluyor” diye düşünür-taşınır, akil birine durumu sorunca, “mübarek sen bal satıyorsun ama yüzün sirke satıyor, sirke satanın ise dili ve yüzü “bal” satıyor” cevabını almış.

4).Çinli satıcılar: Çin seyahatimizde alış-veriş için belli noktalara götürmüşlerdi. Burada dikkatimi çeken tüm sevimliliklerini takınan tezgahtar/satıcı genç kızların neredeyse her müşteriye bir şeyler satmayı başarmaları idi. Orası da sosyalist ama piyasa ve pazarlar sosyalist değil. Çinin ticarette ki başarısında bu yaklaşımın, bu üslubun etkisi olmalı.

5).Eş olmada, evlilikte üslup: Yine Çin’de evlilikte tercih ve hal davranış ve tarzın bu tercihleri nasıl değiştirebildiğine ilişkin bir hikaye anlatmışlardı. Şöyle ki; Çin’in kuzeyinde yaşayan insanlar dolayısıyla bayanlar daha boylu boslu fizikleri düzgün, güneyinde yaşayanlar ise fiziki görünüş olarak çok albenisi olmayanlar insanlarmış. Evliliklerde kuzeyli kızlar tercih edilmeye başlayınca güneyli kızlar da; daha mütebessim, daha hamarat, daha iyi iş, daha güzel yemek yaparak, daha becerikli, daha uyumlu davranışlar sergileyerek rekabete girişmişler ve bu üslupları güneyli kızları tercih edilir hale getirmiş. Üslup, hal, tavır insanı çok daha sevimli ve tercih edilir hale getirebiliyor! 

6).Vaaz da üslup: Seneler önce, iki farklı camide, aynı konunun, yani ihlasla namaz kılma konusunun anlatımına şahit oldum, iki anlatımda da üslup farklılığına. Şöyle:

İlk hoca Kocatepe de, çok tatlı bir üslupla, tane tane bağırmadan kızmadan ara sıra tebessüm ederek, konuşan, vaaz eden, ismen bildiğimiz bir insandı. Ki vefat etti Rabbim rahmet eylesin. İnsan dinlerken yorulmuyor, sıkılmıyor, vaktin nasıl geçtiğini bilmiyor. Bu hoca namaz kılmayı anlatıyor, ihlasla kılmak gerektiğine getiriyor. İhlasla kılmak ne demek? Allah'ı görüyormuşcasına, dünyalık tüm düşünceleri elinin tersiyle geriye iterek, tamamen Rabbine yönelerek kılmak demek. Peki böyle namaz kılmak kolay mı veya herkesin kârı mı? Zor tabi. Hoca da bunun farkında. Onun için diyor ki; namazı ne olursa olsun terk etmeyin, Allah’ın emri, farz bir ibadet. Ama ben ihlasla kılamıyorum diye sakın namazı terk etmeyelim, kılmaya devam edelim. Bakarsınız ihlasla iki rekat namaz kılmak ta nasip olur. Ama ihlasla namaz kılmak için namazı kılmaya devam etmek gerekir şeklinde özetliyor.

İkinci hoca Ankara'nın en eski camilerinden birinde vaaz eden, yüzü gülmeyen, ses tonu yüksek, azarlayan tarzda konuşan bir hoca, o da namazı ihlasla kılmayı anlatıyor. İyi niyetinden şüphe yok, ama namazlarınızı ihlasla kılmıyorsanız eğilip kalkmanıza gerek yok, boşa namaz kılıyorsunuz, şeklinde özetliyor.

Bu iki üsluptan hangisi yapıcı, hangisi teşvik edici dersek, ikisinin de niyeti halis olsa dahi, ilk hocanın üslubu tercih edilir. Çünkü namaz kılan insanın ihlasla kılma şansı var, ama hiç kılmayanın böyle bir şansı var mı? Hayır. O halde dışlayıcı değil sevdirici bir üslup daha faydalıdır.

Özetle, üslup, hal, davranış, eda, tarz hayatın her alanında, her aşamasında önemlidir. İfrat ve tefrite kaçmadan orta yol üzere takınılan, içten, samimi ve sevimli bir üslup her zaman avantajdır, tercih sebebidir, faydalıdır, her alanda sürdürülebilirlik sağlar.



24 Mayıs 2021 Pazartesi

Evlilikte Tavır! 240521

Evlilikte Tavır! 240521:
Birkaç gün önce eve dönerken, hafif yokuş yolda, şoför kapısı açık bir otomobilde otuzlu yaşlarda bir beyin telefon konuşmasına şahit oluyoruz. Aracın yanından geçerken duyduklarımız;
Evlilik zormuş”
“Yok, yok çocuklar çok iyi”
“Yaa... kadınlar çok değişikmiş”
“böyle zannetmezdim”
Konuşma devam ediyor biz uzaklaşıyoruz.
...
Çok samimi olan ve muhtemelen bir arkadaşı ile yapılan bu konuşmadan;
-hayal kırıklığı,
-üzüntü,
-azalmış sevgi,
-bezginlik,
-incinme,
-çaresizlik,
-kabullenme,
gibi sonuçlar çıkardım.
...
Bu konuşmayı yapan beyefendi değil bir hanımefendi de olabilir(di). Eşlerin hangisi olduğu önemli değil, önemli olan farkında olarak veya olmayarak eşlerin birbirlerine zulmetmeleri, eziyet etmeleri, mobbing uygulamaları ve bunun da hayatlarının huzurunu çalmış olmasıdır.
...
Huzuru çalan bu tür davranışlar; gereksiz talep, istekler ve dayatmaları elde etmek için trip atmak, küsmek, sorumlulukları yerine getirmemek veya aksatmak, ilgiyi aile dışındaki alanlara örneğin telefon veya sosyal medya aracılığıyla, eş, dost ve akrabaya yöneltmek, ilgisizleşmek, olumsuz vücut dili gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir.
...
Diyelim bu tür davranışı sergileyen eş isteğine ulaştı. Kendine veya birkaç kişiye “istediğimi yaptırdım veya elde ettim” demekten başka ne kazanacak? Hiç. Ama buna karşılık çok önemli bir maliyet ödemiş olacak. Huzurdan gidecek, sevgiden gidecek, değerden gidecek, saygıdan gidecek ve bunlar tekrarladıkça birikecek.
...
O halde hanımefendiler, beyefendiler;

-ömür sermayemizi, gereksiz problemler çıkarıp, tekrar bunları çözmek veya zarar vermek için değil, çok daha hayırlı işlerde, dünya ve ahiret hayatına yararlı işler yaparak geçirmeye bakalım.

-yıkıcı değil yapıcı, bozucu değil düzeltici, incitici değil tedavi edici, sevgi ve saygıyı azaltıcı değil arttırıcı, huzursuzluk çıkaran değil huzur tesis edici, ortamı bozan değil ortamı güzelleştirici, sığ değil kamil olmaya bakalım, herkesin yararınadır. 

Zira aile içinde ve eşler arasında olumsuz tutum ve davranışların kazananı, bir faydası da yoktur. Aksine az veya çok ama kaybedeni vardır, yıpranma vardır.
...
Üzerinde tefekkür edelim, gereğini yapalım.
Huzurlu ve muhabbetli aile hayatı dileklerimle.
#evlilik #huzur 




TRUMP’ın Sözde Gazze Barış Planı (!) 290925:

Trump'ın 29 eylül 2025 günü açıkladığı Gazze'deki barış için açıkladığı süreç barış planından ziyade tehditler içeren, adil olmayan,...