İnsan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İnsan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Eylül 2025 Cuma

Nedir Bu ŞIMARIKLIK? 190925

Emek verilmeden, gayret gösterilmeden elde edilen konfor ve rahatın sonu önce yozlaşma ve sonrası ise çöküştür.

Yaşadığı lükse rağmen şikayetlenmeler, şükürsüzlük, israf, sebepsiz yere haklı bir gerekçe olmadan boşanmalar, sinkaflı (küfürlü) konuşmalar, değerlere sataşmalar, kabalık, nezaketsizlik, şiddet, hemen kavgaya tutuşmalar, cinayetler, aldatmalar, hileler, usulsüzlükler, iş beğenmemeler, çalışmamalar, bedava hayat sürmeler, abartılı tavırlar, taklitçilik, üstten bakmalar, kibirlenmeler, değer, kıymet bilmezlikler, kısaca her türlü yozlaşma insanların şımardıklarının, azgınlaştıklarının bir göstergesidir. Şımarıklık insana huzur getirmez, aksine olanı da götürür.

Aşağıda kıymeti bilinmeyen, şımarıklık sergilenen bir kaç başlığa yer verdik:

1.EVLENMEMEK veya BOŞANMALAR: Evlilik Allah'ın emri peygamberimizin de sünnetidir. Evlilik Kur'an-ı Kerimde ve hadislerle teşvik edilmiştir. Fıtrata uygun olan bekar kalmak değil evlenmektir. Bu konuyu muhtelif yazılarımızda detaylıca yazdık, blogumuzdan ulaşılabilir.

Ya haklı bir gerekçesi olmadan boşanmalar şımarıklık değilmidir? Olgunluk eksikliği değilmidir?

Bakıyorsun sudan sebeplerle ya muhabbet bozuluyor, başka arayışlar başlıyor, bu arayışlar geri dönülemez hatalara sebebiyet veriyor ve nihayet boşanıyorlar! Pek çoğunda şımarıklık, kadir kıymet bilmemezlik, yani problem yokken problem çıkarmak hali söz konusudur.

Onun için evlenirken ruhen kalkınmış, ruhen olgun eşler tercih ediniz! Şımarmazlar, sığlık göstermezler, söylenip durmazlar, her olumlu şeyin olumsuzlayarak şikayetlenmezler, huzuru bozmaz aksine huzur tesis ederler, vakitlice iş yaparlar, eşini madden ve manen gereksiz yere yıpratmaz ve yormazlar, muhabbetleri kaçılan değil aranan olurlar.

2.AİLE: Aile toplumun en küçük yapısıdır. Toplumda yaşanan her şeyin minyatürü ailede yaşanır. Eğitim, adalet, hakkaniyet, yönetim, idare, demokrasi, gelir, harcama, bütçe, sorumluluk, muhabbet, dayanışma, gibi toplumda muhatap olduğumuz veya olacağımız her şeyin küçük ölçekli versiyonunu ailede yaşarız. Burada kazandığımız veya yaşadığımız tecrübeler topluma da yansıyacak, bazıları ise zaman içinde değişecek bazıları dahada kuvvetlenecektir. O halde ailenin kıymetini bilerek azami şekilde istifade etmeye, katkı vermeye sorumluluk almaya bakalım. İnsan ailenin kıymetini bilmeli, değer vermeli ve değer katmalıdır! O zaman ailenin kıymeti daha da fark edilecektir. Çünkü emek verilen her şey insan için kıymetlidir.

3.TRAFİK! Bakıyorsunuz güzel bir araca binmiş, konforu yerinde ve güzel bir yolda gidiyor. Anlık bir hiddet efendim bana yol vermedi, hızlı gitmedi vb sudan sebeplerle ve hatırlanıldığında utanılacak veya pişmanlık uyandıracak hareketlere sebep olabilmektedir.

Ya da tam tersi trafikte sorumsuzca ve kuralsızca yapılan yol kesme, drift, gereksiz korna, müzik, gürültü gibi magandalıklar, kabalıklar, eşkıyalıklar tam bir şımarıklık örneğidir. Biraz sabır ve empati!

4.GELİR! Kendisini geçindirecek geliri var iken bununla yetinmemek veya oldukça fazlasını istemek kanaatkarlıkta, şükürde cimri davranmaktır. İhtiyacı ve hatta ihtiyacının ötesi olan kazancı küçümsemek, sürekli şikayet etmek şımarıklıktır. Bu tavır elde edilen gelirde bereket de bırakmaz.

5.TÜKETİM! İhtiyaç olmayan her şeye harcananın, alternatif üretim veya faydalı işlerde kullanmak her anlamda daha kazançlıdır. Bilerek yapılan israfa varan tüketimler de şımarıklıktır.

6.GÖSTERİŞ! Yemede, içmede, giyimde, konut, yazlık, kışlık, araç, binek vb alım, kullanım ve tüketiminde aşırı ve gereksiz tercihler ahmaklıktır, cahilliktir. Gösterişin zıttı sadeliktir. İnsan kalkındıkça özellikle manen ve zihinsel anlamda kalkındıkça sadelik artar.

7.İSRAF! En küçüğünden en büyüğüne kadar her şeyde iktisatlı olmak, israf etmemek gerekir ki dinimiz İslamda israf etmek haramdır. Bakınız günde 4,5 milyon ekmek (x15=64,5 milyon TL) çöpe atılıyor, dökülen yemek, gıda, sebze, meyve, kıyafet, kullanılmayan (yazlık, kışlık, bahçe vb) evler, ihtiyaç olmadan alınan ev eşyaları, araç vb her şey muazzam bir israf demektir. İsrafın çoğu şımarıklık, para harcama kültürünün olmaması, gösteriş ve "desinler kültürü" denen yozluktan kaynaklanır. İsrafı terk etmek gerekir, her şeyi ihtiyaç kadar, yerli yerince kullanmak gerekir.

8.İŞ BEĞENMEME! İş beğenmeme de şımarıklıktır. İllaki kalıplaşmış bellirli işlerde çalışmak şart değildir. Önemli olan kazancın helal olmasıdır. Çalıştıracak insan bulamadığını söyleyen işverenlerin sayısı gittikçe artıyor. Çalışmadan evde oturan ev delikanlıları olmayalım. Her bir işe besmele ile başlayalım.

9.ŞİKAYET ve ŞÜKÜRSÜZLÜK: Daha öncede yazdığımız bu iki konu maalesef çoğu zaman şımarıklık eseri olarak karşımıza çıkıyor. Güzel bir ailesi, geçimini sağlayacak kadar geliri olanın şikayetleri inandırıcı değildir. Şükür edilmesi gereken yerde şikayet nankörlük tezahürüdür. Şu olabilir ben daha çok kazanacağım evet buna kimsenin diyeceği olmaz ama sürekli şikayet ve şükürsüzlük bereketi götürür, huzuru götürür.

Şımarıklık, kibir ve azgınlığın olmadığı, mütevazi, sade ancak verimli bir hayat, ömür dileklerimle.

Konuya ilişkin aşağıda başlıkları verilenler ile diğer yazılarımız https://alinural.blogspot.com/ blog adresindedir: 

1.İnsana yatırım 030122
2.Şikayetlenme kültürü 290422
3.Kur'an-ı Kerim Tefsirinden Notlar 160623
4.SADELİK 031223
5.Artık 130424
6.TARTIŞMA ADABI 151024
7.Terk edilmeli! 120225
8.Evlilik ve Aile 240425





16 Nisan 2025 Çarşamba

İNSAN, İNSANLAR, İNSANLIK-II, 160425

İnsan aklı, kalbi, gönlü, duyguları ile karmaşık, belki de an az keşfedilmiş sosyal bir varlık. Duruma göre yaratılmışların en üstünü olabildiği gibi duruma göre yaratılmışların en aşağısı olabilen bir varlık. İnsan ile ilgili önceki yazılarımıza ilave olarak aldığımız bazı notlar, bazı analizler istifadenize sunulur.

2025:
1.Müslümanların, tüm İslami ve ilmihal bilgilerini öğrenmelerini engelleyip sonra da "böyle müslümanlık olur mu?" diye soran seküler akıl, adeta eserleri ile öğünür gibiler! Ama bilmezler ki, Allah (cc) nurunu tamamlayacaktır.

2.Her bir işi, her bir kurumu, her bir şirketi düzeltme çabası çok maliyetlidir. İnsanın düzgün olduğu her yerde her iş düzgün olur. Onun için düzgün insan yetiştirmeye ve insanı düzeltmeye bakalım ki, her bir iş, her bir kurum, her bir şirket kısaca her bir şey düzelsin.

2024:
3.Sığ insan nereye giderse gitsin huzur bulamaz! Gittiği her yeri huzursuz yapar, kavgalı hale sokar! Kamil insan ise gittiği her yeri huzurlu kılar!
"Huzurevinde çifte cinayet: Bıçaklayıp kaçtı" (basından)

4.Sahip olduklarının farkında olmayan, kıymetini bilmeyen insan, onlara sahip çıkar mı, çıkabilir mi?

5.'Bir hakîm şöyle demiştir: "Bir insan şehvet, hiddet ve heveslere mahkûm ve mağlup değilse, ancak o zaman irade sahibi sayılır.' (İhya'dan).

6.Gazze bu hâlde iken insan elinden bir şeyler gelsin de bu soykırımı durdursun istiyor!
Gazze'ye katkı sağlamayacak sıradan şeyleri yapmak istemiyor!
Ve Soykırımın durdurulması sonrasına erteliyor!

7.İyi bir insan;
-ne demektir?
-kimlerdir?
-nasıl olunur?
-nasıl davranır?
-nasıl bir insandır?
-nasıl bir hayat sürer?
-olmak için neler yapmak gerekir? Tefekkür edelim, iyi bir insan olmaya bakalım.

8.Fikirlerin toplandığı toplantılarda, insan kendi fikrini değil de, başkalarının söylediği fikirleri kritik etmekle meşgul olursa; kendi fikrini söylemiş olmaz! Belki de o konuda fikri olmadığının da göstergesidir!

9.Saltanat her ortamda mümkündür. Osmanlı padişahlarının tamamına yakını saltanat sürmemiş hayatları büyük mücadele, savaş, diplomasi, reform vb içinde geçmiştir! Pek çok insan daha büyük saltanat sürmektedir! Anlamak için gerçek tarihi okumak yeter!

10."Amerika, İslam'ı tanımalı anlamalı ve bilmelidir. Çünkü sadece bu din toplumdaki ırk, renk, insanlar arasındaki ayrımı kökten reddetmektedir". -Malik el-Şahbaz (Malcolm X).

11.ABD nin şımarttığı, keyfi insan öldüren, işgalci, katliamcı, toprak hırsızı ve soykırımcı İsrail artık vurulmalıdır!

12.Seçilmiş veya atanmış bir insan; bir şey üretmiyorsa, işine, topluma ve insanlığa bir şey katmıyorsa, artık o koltuğu bırakmalıdır.

2023:
13."Bütün insanlar hata eder, hata edenlerin en hayırlısı ise tövbe edenlerdir" (Tirmizi, Kıyâmet, 49).

14."Her bir insan, nasıl bir davranışla karşılaşmak istiyorsa, muhatabına da ona göre bir davranış sergilemelidir".

15.Edepli, güzel ahlaklı, imanlı, çalışkan, üreten, maddi ve manevi alanda kalkınmış insan(lar) özlemi!

16.Şımarıklık iyi değildir! Yokluk ve kıtlığı bilmeyen, bolluk ve refah içindeki insan, şükür ve kanaatkarlığı unutuyor! Elindekinin kıymetini bilmiyor! Hiç bir şeyi beğenmez oluyor! Ve çok çabuk şımarıyor! Mazallah! Ve şımaranlar, mutlaka bir hata yaparlar! Hem de kötü bir hata!

17."Bir faziletli insan öldüğü veya öldürüldüğü zaman insanlar ona ağlamasın, asıl onu kaybeden ülke halkına ağlasın" (Fârâbî).

18.Edindiği bilgileri sadece kendisine saklayan insan; cimridir, iyi niyetli değildir, bencildir!

19.Dünya'daki insanlık, müslümanlar; İslam düşmanları ile sapkınlara karşı, birlik olmalıdır! Daha güzel bir Dünya için ortak hareket etmelidir.

20.Siyonist İsrailliler Nazi'lerin kendilerine uyguladıklarını iddia ettikleri insanlık dışı uygulamaları, şimdi Filistinlilere uyguluyor gibi!

2022:
21.Dünya uzayda, insan dünyada nokta bile değil! Farkında ol! Yaradılışını düşün! 

22.Bilgiyi doğru kullanmak!

"Bilgi birikimi olan bir insan, birikimini doğru, yerinde ve gerektiği ölçüde kullanmaz yahut yanlış yerlerde kullanırsa bu insana âlim denebilirse de hakîm denemez; çünkü hikmet kavramı, “bilgiyi yerli yerince kullanma” anlamına da gelir." (DİB tefsir Lokman:13).

"Hikmet, hem doğru bilgi, inanç ve düşünceyi hem de bu zihnî birikimin mümkün olan en mükemmel şekilde hayata geçirilmesini ifade eder."

23.Koyunlar, ne kadar çok susamış olsalar da, su içmek için, markete giren insanlar gibi itiş kakışları yok!

2021:
24."Bazı insanlar bazı insanlara şifâdır. Allah şifâmızı versin. Gönlümüze iyi gelen insanları, ömrümüzden eksik etmesin." (Lâ edri) (amin)

25.Etiket; birilerine yasaları çiğneme özgürlüğü vermez! Nasıl olur?

"Birileri tv’de 28 Şubat dönemini aratmayacak çağrılarda bulunabiliyor, hiç bir insan için kabul edilmeyecek ölüm şekillerini yöneticiler için dillendirebiliyor"

(Darbe ve ölümle tehdit eden M.Gezen ve M.Akpınar beraat etmiş!) (Basından) 

2020:
26. "Gerçekten insan pek tahammülsüz bir tabiatta yaratılmıştır.(19). Başına bir fenalık geldi mi sızlanır durur.(20). Ama ona bir nimet nasip olursa kendisinden başkasını yararlandırmaz.(21).” (Meâric Suresi:19-21'inci ayetler).

27.1864 de yaşanan Büyük Kafkas sürgününde çok büyük acılar yaşandı. Dedelerimiz hiç bahsetmediler. Sebebini yaşananları okuyunca anlıyor insan. Ölenlere bir kez daha rahmet diliyorum.

28.Bazı insanlar sırf problemdir, topluma sadece maliyet yükler, üstelik toplumun aklıyla da dalga geçerler. Bu tipler gereksiz yere veya liyakatsizlikten problem çıkarır ve sonra; bu problemin çözülemediğinden şikayet eder! ve sadece kendisinin çözebileceğinden dem vururlar!

2019:
29."İsrail polisi Filistinli bayanı acımasızca katletti."(Basından). İsrail'i ve insanlık dışı politikalarını kınıyorum katil israil.

2018:
30.Tatillerde gözlemlerimden ikisi;  1-özel araçla seyahat eden çok insan var, 2-insanlar çevreyi acımasızca kirletiyorlar.

31.Eskiden köylerde dahi; ilmin kaynağı, kaliteli insan ocağı, manen kalkınmış insan yetiştiren kaliteli ilim yuvaları, eğitmenler, yetiştiriciler varmış!

32.Kamil (yetişkin, ağırbaşlı, kemâle erişmiş) insan; her ortamı güzelleştirir, sığ insan, en güzel ortamı dahi bozar, kavgalı hale sokar. Kemalatı (insanın bilgi ve ahlak güzelliği bakımından olgunluğu) arttırmaya öyle çok ihtiyaç var ki!

33.Vandallık ezik insan işidir. Zira; "...zarar peşinde koşmak bir şey kazandırmaz...".

34.SM da iktisat alanında yazanlara bakıyorum, çoğunluk uygulanan politikaları eleştiriyor, bu çok mahir bir durum değil, zira sokaktaki insan da eleştiriyor, çünkü piyasalar herkesi olumsuz etkiliyor, farklı olmak için ÖNERİ konmalı. Yoksa beraberce "görünmeyen eli" bekleyeceğiz!

35.İnsana yatırım şart, insan düzelirse her şey düzelir.

36.Üretmeyen insan ürünün değerini bilmez! Bu sebeple;  hoyratça tüketir,  israf eder.

37.Batı ile İslam arasında arafta kalmak; insana, topluma, devlete nasıl bir kimlik kazandırır?

2017:
38.İnsan Abdülhamid dizisinde Abdülhamid Han'a yapılanları seyretmeye dayanamıyorken, kendisi nasıl dayanmış?

39.Çoğu insan, pek çok şeyi üstüne alınmıyor, tek tek mi söylemek gerekiyor?

40.Şaşılacak şey ki, ülkedeki sekülerler, aklı da, bilimi de her şeyi 70-89 yıla sığdırmaya çalışıyorlar. Azıcık analiz eden, düşünmeyi başkasına havale etmeyen, azıcık yerli olan, başkasının aklı, gözü ile değil de, kendi aklıyla düşünen insan aklın da, bilimin de insanlıkla yaşıt olduğunu bilir.

41.Bir adet prinç 0,05 gram civarında. 80 milyon insanın her biri yemek tabağında bir prinç bıraksa günde 4 ton pirinç çöpe gidiyor demektir. 7 milyar insan için 350 ton pirinç eder.

42.Her şeye rağmen dürüstlük esas ve insan olmanın gereğidir.

43."...Fakat insan tartışmaya çok düşkün bir varlıktır". (Kehf/54).

44.Varsın ıslıkçılar olmasın, alkışçılar olmasın. İnanmış dört insan olsun.

45.Dünya hayatına ilişkin derdi ne kadar büyük olursa olsun, derdine dönüp "benim büyük bir Rabbim var, elhamdülillah" diyebilmeli insan.

46.Malzemeden çalarak, kalitesiz davranışlar sergilenmemeli, kaliteli yaşamalı insan.

47.İş üretirken ortada olmayan kimi insan, ürünü tanıtırken nasıl oluyor da foto karesine ilk giriyor.

48."Ey insan, üç günlük dünya hayatı için kendini helak edecek işlerden sakın, ebedi hayatı unutma, tefekkür et."

49.Milletlerin şahlanışı, aynen insan gibi kendi özüne, değerlerine dönüş yaptığında başlar. Dönüş devam ediyor inşallah.

50.Faydalı program yapacak insan yetiştiremiyor muyuz? Topçu, popçu, sabun köpüğü program yapımcıları yerine, topluma faydalı programlar yapılması gerekmez mi? 

51.Kısacık hayatta nefsine uyup, gerek kendi, gerekse de başka ruhlara azap etmemeli insan"Nefse tat veren şey ruha azap verir, nefse azap veren şey ruha tat verir." (İmam Rabbani).

52.Anne-baba ne iş yaparlarsa yapsınlar, birincil öncelikleri çocuklarını iyi bir insan olarak yetiştirmek olmalı.

2016:
53.Bütün insanlar Adem (as) ve Havva'dan, Adem (as) ise topraktan yaratıldı. Üstünlüğün takvada olduğunu unutmayalım. Yakışıklılık veya güzellik, cenneti kazandırmaz, geçer akçe; takva ve ruh güzelliğidir.

Kaldı ki insanın kendi payı ve katkısı olmayan misal fiziki güzellikle övünme hakkı var mıdır? 

54.Hür insan, Mevla'sıyla barışık olan değilmidir? Başka her türlü prangadan kurtulmuş!

55."Kişi, insan hayatının anlam ve amacı hakkında müspet bir inanç sahibi olursa içsel bir huzura ve manevi yetkinliğe ulaşır." (M.Esed). 

Bu inanmayanlar ve münafıklar için ulaşılmayacak bir amaçtır.

56.Hiçbir şey yapmamayı, başarı addeden ne çok insan güruhu var. Türkiye'nin değil de emperyal politikaları alkışlayan.

57.Yapılan işle niyetin örtüşmediği durumlarda, amellerin niyetlere göre olmasının hikmetini bir kez daha anlıyor insan.

58.Hızlı gelişme nasıl olsun? Çevrenizde önerilere dahi itiraz eden bunca insan varken. Beyinlerdeki görünmeyen engeller de kalkmalı.

59.İnsanlara mesajım; her insan, insanca muamele görme hakkına sahiptir

60.SM da da çogunlukla kendisi üretmeli, kendi ürününü paylaşmalı insan.

61.Pek çok iş yapma imkanı olan insan, nasıl dilenebilir?

62.Celladına aşık ne çok insan var. Uyarsan da fayda etmeyen!

63.Bir sonu olduğunu unutuyor da insan, bitmez hazineler istiyor!

64.İrfanlı insan, başkasında gördüğü kusurdan, kendisini arındırandır.

65.Felaket anında Allah'ı anıp O'na sığınmayan pek az insan vardır. Ya felaket öncesi ya da sonrası?

66.En küçük amirinin yanında tüm düğmelerini ilikleyen insan, huzurda dikkate almıyor. Ne büyük bir yanılgı!

67.Bırakma yada devretme vakti gelmiştir ama çoğu insan farkında olmaz, "mutlu körlük" (NFK) içindedir. Misal, seçimi kaybedenler!

68.Münafıkmısın? diye sorsan, "ne münasebet?" der insan. Peki alameti olan bunca yalan neyin işareti? Çare yalanı terk etmektedir.

69.Bir elma ağacının en tepesindeki alımlı elma gibi olmamalı insan. Ulaşılabilir olmalı. Yoksa onu da kuşlar bir-iki gagalar da sonra yere düşer.

2015:
70."Ehli irfan sohbeti hep lal, mercan incidir, nadan olanın ki, daim insan incitir." (La edri).

71.Ceza yerine, ahlaki değerlere ve insan davranışlarına yatırım çok daha etkili olacaktır.

2014:
72.İnsanın düzgün olduğu her yerde, her iş düzgün olur.

73.Bir insan, sadece adaletli davrandı ise dahi, haksızlık teşebbüsünde bulunanlar tarafından sevilmez, aksi söz konusu ise sorgulamak gerekir.

74.Öznesinde kendisinin olduğu cümleler kurabilmeli insan. Kendi kendisi olabilmeli.
...

Konuya ilişkin aşağıda başlıkları verilenler ile diğer yazılarımız https://alinural.blogspot.com/ blog adresindedir.

1.ÇOCUKLAR ve EĞİTİM 280325
2.TARTIŞMA ADABI 151024
3.Artık 130424
4.Olumlu, müspet, pozitif olmak 130224
5.İslam'da İnsan Hakları 051123
6.Ahlâk 120723
7.Ben, sen, o, biz, siz, onlar 171222
8.İnsan, İnsanlar, İnsanlık-I, 251122
9.İyilik ve iyi insan 111122
10.Liyakat (yine, yeniden, her zaman) 181022
11.İlim Pazarı İçin İhtiyaç Listesi 220422
12.İnsan Dünyayı Nasıl Okumalı ve Meşguliyeti Nasıl Olmalı? 310321
13.Hayatın Hâl ilmi Nedir? Niçin Bilmemiz Gerekiyor? 081220
14.Sıkıntıda ve varlıkta insan (050520)




28 Mart 2025 Cuma

ÇOCUKLAR ve EĞİTİM 280325:

Çocuklar geçici dünya hayatının süsleridir. 
"Mal ve çocuklar geçici olan dünya hayatının süsleridir. Bâki kalan sâlih ameller ise ALLAH katında sevap yönünden de, ümit bağlama  yönünde de daha hayırlıdırlar." (Kehf, 46)

Peki geçici dünya hayatının süsleri olan çocuklarla ilgili olarak nasıl bir tutum bir davranış içinde olmalıyız? 

Çocuklarla ilgili bir uyarı yapıldığında çevreden genellikle çocuklar sevilmiyor anlamını çağrıştıracak sözler söylenir. Esasında bu sevmemekle alakalı değildir herkes çocukları sever herkes oğlunu, kızını, torununu sever. 

Uyarı, çocuğun, huzuru bozacak veya uygun olmayan yada başkalarını rahatsız edecek veyahut başkalarının haklarını ihlal eden davranışlar sergilemesi gibi hallerde yapılır. Aslında bu uyarılar çocuğu eğitmekle görevli anne babanın bazı sorumlulukları yerine getirmediğinin göstergesidir.

Misal herkes aslanı sever hatta kimileri çocuklarına bu ismi verir. Ama aslanla bir arada olamaz çünkü tehlikelidir. Keza insan sevdiği ama huzurunu kaçıran pek çok şeyle de bir arada olmak istemez.

Çocuğun doğumundan yetişkinliğine kadar anne babanın vazifeleri, yapmaları gerekenler, sorumlulukları ilmihal kitaplarında geniş olarak yer almaktadır. Onlardan yararlanılabilir.

Biz bu yazımızda önce bir genel bakış, akabinde İmam Gazali'nin İhyasından bazı alıntılar ve en sonunda çocuklara ilişkin muhtelif yıllarda aldığımız notlara yer verdik.

I-Genel Bakış:
Yakın zamanlarda ailelerin, anne erkil veya baba erkil değil de, çocukların bütün isteklerinin karşılandığı çocuk erkil bir aile yapısına doğru gidişi kanaatını uyandıran gözlemleriz de bu konuya değinmemizde etkili oldu.

Eğitim sözlükte; çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme; terbiye şeklinde, talim ise öğretim olarak tanımlanmıştır.(TDK). Genellikle eğitim (terbiye) ile öğretim (talim) karıştırılmaktadır. 

Çocuk eğitiminde (ki eğitimin sözlükteki anlamının da terbiyedir) iki yöntemden bahsedilir. 

İlki; çocuklara bilmesi gereken asgari bilgileri, haklarını, görevlerini, sorumluluklarını sınırlarını öğreterek yetiştirilmesi. 

İkincisi ise; çocuğun serbest bırakılarak, neredeyse her istediğini yapılarak her istediği karşılanarak neredeyse hiç fren konulmadan yetiştirilmesi.
 
Günümüzde daha çok ikinci durumla karşılaşıyoruz. Neredeyse çocuklar frensiz yetiştiriliyor, adeta ne isterlerse o istekleri yerine getiriliyor, nasıl davranmak istiyorsa o şekilde davranmasına izin veriliyor da bu doğru bir yetiştirme tarzı mıdır? 

Eğitilmeyen terbiye edilmeyen hiçbir şeyin geleceği parlak olmaz. Bu çocuk için de geçerlidir. İstediği gibi davranmasına izin verilen çocuk başkalarının hakkına riayet etmeyecektir. Çünkü başkalarının hakkının da olduğunu düşünmeyecektir. Tüm çocukların böyle yetiştiğini düşünün ilk karşılaşmalarında mutlaka bir çatışma yaşanacaktır. Frensiz yetişen çocuk önce anne babasıyla ve kardeşleri ile akrabalarıyla daha sonra okulda daha sonra sokakta, evlenirse eşiyle ve bulunduğu ortamda bu çatışmayı kuvvetli şekilde yaşayacaktır. Şayet kendi sınırlarını ve başkalarının haklarını gözetmez ise kısa sürede de bunun bedelini muhtemelen çok acı bir şekilde veya çok büyük bir bedel ödemesi muhtemeldir. Bakınız sokaklara en ufak bir olayda maalesef bıçak çekilmekte sonucu düşünülmeyen işler yapılmaktadır. Oysa ki eğitimli olsa ancak konuşacaklar hoşgörü olacak empati olacak hakkı gözetecek böyle bir olay muhtemelen yaşamayacaktır. Eğitim terbiye bu açıdan son derece önemlidir.

Geçmişte Ankara'da bir ilçede lise müdürü bir arkadaşım, eğitimle ilgili birkaç yazı yazdığım için olsa gerek, ya okula gelip bizim öğrencilerin ebeveynleri ile bir konuşsanız bir sohbet programı olsa demişti? Zira okuldaki problemli çocukları ebeveynleri zamanında eğitmediği için belli ki ailesiyle problem yaşıyor ve yap(a)madıkları eğitimi okula, öğretmenlere havale ediyorlar. Okulda öğretmenler de bu eğitimi vermeye çalışıyor ama o problemli çocuklar almayı reddediyor, hatta eğitim alanları da olumsuz yönde etkiliyorlar. Maalesef istenmeyen kişi durumuna düşen bu gençler, kızgınlığını şinkaf ederek ve şiddetle dışarıya yansıtmaya başlıyor. Bu sebeple bunlar, sokakta da problem yaşıyor, kazasız belasız bir iş sahibi olup bir de evlilik yaparlarsa, işte de evde de problem yaşıyorlar. Sonraki hayatlarında maalesef huzur olmuyor. 

Bu olumsuz durumların yaşanmaması için çocuğun doğumundan itibaren eğitilmesi terbiye edilmesi gerekir. 

Yani çocuğun eğitiminde iki yöntemden ilk yöntemin uygulanması çocuğun geleceği için daha doğrudur. Bu eğitimin nasıl yapılacağı anne babanın sorumlulukları neler olduğu ilmihal kitaplarında, çocuk eğitimi ile ilgili kitaplarda detaylı olarak yer almaktadır. Bunlardan yararlanılması önerilir. 

Anne baba çocuğa ilk eğitimi verdiği takdirde örneğin evinde ailesini ve çevresini rahatsız edecek şekilde hoplayıp zıplamayacaktır, bağırıp çağırmayacaktır, sokağa çıktığında kontrolsüz tavırlar sergilemeyecektir, camiye gittiğinde cami adabına uyacak annesinin veya babasının yanında namazını kılacak veya onları taklit edecektir orada koşturarak veya bağırarak huzuru bozmayacaktır. Keza Kütüphaneye gittiğinde sessiz olunmasını gerektiğini bilecektir, misafirliğe gittiğinde sınırlarını bilecektir. Okul öncesi eğitime gittiğinde veya okulda yine sınırlarını bilecektir. Böyle bilmesi gereken asgari ilmihal bilgilerini, davranış kurallarını, adab-ı muaşeret kurallarını, empati yapmayı öğrenen çocuk evinde okulda sokakta çevresinde önceki örnekte olduğu gibi istenmeyen durumlarla karşılaşmayacaktır. Yetişkinliğinde de eşi, işi ve çevresiyle barışık bir hayat yaşayacaktır. 

Camiden bir örnek verelim. Camiye bazı çocuklar getiriliyor ki, namaz esnasında huzuru bozacak tek bir hareketi yok, hatta tavırlarıyla bazı yetişkinlerden de öndeler. Maşallahları var. 

Ama bazı erkek ve hatta kız çocukları (!) getiriliyor ki namaza durduğu anadan itibaren selam verene kadar huzuru bozacak her türlü davranışı sergiliyorlar. Üstelik onu camiye getiren anne baba ve dede yada bir büyüğü tarafından da tek bir uyarı yapılmadığı haller oluyor. Bu şekilde davranan çocuk uyarılmaya görsün "çocuk bu yapacak, çocuk caminin neşesidir, çocuk camiye gelmesin mi?" türünden tepki verenler ortaya çıkıyor. Hatta bazı hocalar güya tribünlere şirin gözükmek havasında efendim "camiden çocuk sesi eksik olmasın" nakaratını tekrarlıyorlar. Biz de diyoruz ki camilerde çocuk sesi değil çocuklar eksik olmasın edebiyle adabıyla orada daim olsunlar, hafız çocuklar gibi olsunlar, orada müezzinlik yapan çocuklar gibi olsunlar, edebiyle, adabıyla olsunlar, camiye gelip sadece gürültü yapan ve cemaati huzursuz eden türden davranış sergilemesinler.

Zira bakınız İmam Gazali İhyası'ndayeri kirleten ve cemaatin huzurunu kaçıran sarhoş, deli ve büyüklerinin gözetiminde olanlar hariç çocukların mescide girmelerini mescitlerin münkerleri arasında saymıştır.

Tabii ki kimse çocuk camiye getirilmesin veya gelmesin demiyor, ama namaz kılanın tedirgin edecek davranışlar ki; önünden, yanından koşturmayacağı veya çarpmayacağı yada bağırmayacağı gibi camii adabı öğretilerek getirilsin veya gelsin. Hatta ilk verdiğimiz örnek çocuk gibi devranlarla camiler dolsun taşsın, kimsenin bir diyeceği olmaz.

Kütüphaneye götürülen çocuğa orada gürültü yapılmayacağı nasıl öğretiliyorsa veya orada nasıl gürültü yapması engelleniyorsa, aynı şekilde camiye getirilen çocuğa da camide huzuru bozacak davranışların yapılmayacağı, yani  cami adabı öğretilerek getirilmesi veya camide huzuru bozacak davranışlarının engellenmesi gerekir. Aksi vebaldir, belki de kul hakkıdır!

II-Aşağıda İmam Gazalinin İhyasından, çocuklara, çocuk yetiştirmeye, ana babanın yapması gerekenler vb konularda çok özet  bazı alıntılara yer verilmiştir.

"İslam'a göre korunması gereken beş şey; din, akıl, can, mal ve nesil güvenliğidir. Anne baba bu durumun farkında olarak sağlıklı nesiller yetiştirmekten sorumludur.

Bir hadis-i şerifte peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: "Kişi ailesinin, eş ve çocuklarının çobanıdır. Çoban gibi, bunların hakikî sahibi olan ALLAH Teâlâ önünde sorumludur." (Müttefekun aleyh). 

"Bu sorumluluk gereğince, kişi ailesine, eş ve çocuklarına yeteri kadar helâl nafaka temin etmek, onları din ve ahlâk konusunda bilgilendirmek ve davranışlarını bu ölçüler içinde takip ve kontrol etmek zorundadır."

"Rivayete göre kıyâmet gününde eş ve çocuklar, erkeği ALLAH Teâlâ'ya şikâyet edip şöyle  derler: "RABBİMİZ! Bu adamdan hakkımızı al. Çünkü o, bilmediklerimizi bize öğretmedi ve bizi haramla besledi."

"ALLAH Teâlâ Kur’ân-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler! Kendinizi ve aile fertlerinizi ateşten koruyun." (Tahrim, 6) Bu âyetin emrine göre, erkek, kendi canı gibi, eş ve çocuklarını da ateşe müstahak edici küfür ve günahlardan korumaya çalışmakla yükümlüdür."

"Erkeğin, eş ve çocuklarına akîde ve ibadetle ilgili dinî bilgiler kazandırması vaciptir. Çünkü ALLAH Teâlâ, "Kendinizi ve aile fertlerinizi cehennem ateşinden koruyun!" (Tahrim, 6) buyurmuştur. Burada emredilen koruma da, her şeyden evvel, gerekli olan dinî bilgileri kazandırmakla olur."

"Çocuklarını güzel bir terbiye ile büyütmek edeptendir. "Çocuklara güzel bir edep kazandırmak ve  onlara güzel bir isim koymak, anne ve babaların üzerindeki haklarındandır." (Beyhakî)." 

"Yeri kirleten ve cemaatin huzurunu kaçıran sarhoş, deli ve çocukların mescide girmeleri mescitlerin münkerlerindendir. Ancak, büyükleriyle birlikte olan çocuklara bir ölçüde müsamaha göstermek evlâdır."

"Bil ki, çocukların eğitimi en önemli ve öncelikli işlerdendir. Çocuğa doğru bilgiler verip güzel huylar kazandırmak ve bu yolla onun kalite ve derecesini yükseltip kendisini dünya ve ahiret mutluluğuna erdirmek anne ve babanın, öğretmenlerin ve diğer sorumluların kaçınılmaz görevidir."

Çocuk yetiştirilmesi, eğitimi ve terbiyesi şu  ana konuları içerir:
1- Onu helâl gıda ile beslemek. 
2- Çocukta akıl nuru parlamaya başladığı andan itibaren ona doğru, iyi ve güzel davranışlar ve alışkanlıklar kazandırmaya çalışmak.
3- Ara sıra sofrada yalnız ekmek bulundurarak her zaman çeşitli yemeklerin gerekli  olmadığı dersini vermek.
4- Çocuğu etkilemekte emsal göstermenin  büyük rolü bulunduğu için, onun yanında terbiyeli  ve iyi huylu çocukları övmek ve kendisini de onlar gibi olmaya teşvik etmek.
5- Çocuğa terbiyeli arkadaşlar temin etmek.
6- Ona Kur’ân-ı Kerim okutmak, yaşı  ilerledikçe dinî ve ahlâkî kitapları okumaya teşvik etmek.
7- Onu edep dışı telkinler yapan kitaplardan vb den uzak tutmak. 
8- Doğru ve güzel bir iş yaptığı zaman sevinç ve memnuniyetini ona açıkça göstermek.
9- Kötü veya yanlış bir iş yaptığı zaman önceleri eğitici ve yumuşak sözlerle bu ve benzeri işleri yapmaması gerektiğini söylemek ve bu işlerin doğru olan alternatiflerini göstermek. 
10- Çocuğu hayra teşvik ve şerden çekmek için onun psikolojik özelliklerine göre yöntem uygulamak. 
11- Çocuğu mümkün mertebe sade, sert ve haşin bir hayat tarzına alıştırmak.
12- Çocuğa mütevâzi olmayı, sahip olduğu şeylerle diğer çocuklara karşı gösteriş yapmamayı, paylaşılabilen şeyleri onlarla paylaşmayı, arkadaşlarıyla iyi geçinmeyi, onlardan bir şey istememeyi öğretmek.
13- Büyüklere saygıyı, onlar için ayağa kalkmasını, onların yanında ayaklarını üst üste atmamasını, onlar konuşurken dinlemesini, onlara hizmet etmesini tembih etmek.
14- Özellikle kız çocuklarının kısa elbiseler giymelerine müsâade etmemek. 
15- Yedi yaşından itibaren ona namaz kıldırmak ve her Ramazanda birkaç gün oruç tutturmak.
16- Sadaka vermek gibi hayırları ona yaptırmak ve bu suretle onu bu işlere alıştırmak.
17- Meşru olmayan işlere karşı onda şiddet derecesinde nefret ve iğrenme hâsıl etmek.
18- Çocuğa çalışmayı sevdirmek, fakat kalbine para sevgisinin girmesine mâni olmak." (İhya-İmam Gazali).

III-Çocuklara ilişkin bazı notlarımız:

2024:
1.Gölbaşı Hacılar'da yolun ortasına oturmuş bir çocuk görünce yavaşladık uyardık kalkmadı! Geçerken su dolu pet şişeyi aracın altına uzattı, kazaya ramak kaldı, korna ile tepki koyunca kaçtılar! Lütfen çocuklara asgari görgü ve emniyet kurallarını öğretelim!

2.Tedbir lütfen! “Başıboş köpekler dehşet saçtı! 5 yaşındaki çocuk ağır yaralandı” (basından).

3."Narin" ile ilgili, basın ve medyanın, haber dışında tartışma programları vb şekilde, olay tarihinden itibaren durmadan sürekli olarak yaptığı yayınları sağlıklı bulmuyorum!

Onun gibi niceleri varken!

4. Tüm çocuklar için adalet...!

Terör örgütü PKK'nın kaçırdığı çocuklarına kavuşmak isteyen ailelerin (376 aile), 3 Eylül 2019'da HDP il binası önünde başlattığı oturma eylemi, altıncı yılına girdi. 55 aile, evladını terör örgütünden kurtardı.

5.Bu yozlaşmanın önüne geçilmeli! Sağlıklı aileler kurulmalı! Sağlıklı çocuklar yetiştirilmeli! Sağlıklı bir nesil sağlıklı bir toplumdur! (Alkol, istismar-Sıla Bebek) 

"Anneyi eğitirsen toplumu eğitmiş olursun" (La ederi).

2023:
6.Bir tatil yerindeki bir caminin orta yerinde, YIRTILMIŞ Kur'an-ı Kerim, elifbalar ile karşılaştık! Baktık ki üst katta bir çocuk işbaşında! Uyardık, çevreden müdahale 'camiye alışsınlar", cevap "eyvallah ama, EDEPLE, cami ADABIYLA alışsınlar".

7."Çocuklarınıza edep ve terbiye verin, onların edep ve terbiyesini güzelleştirin" (İbn Mace).

8.Çocuklara utangaçlık, korku, kendini noksan görme, kıskançlık ve öfkelenmekten kurtaracak TERBİYE vermek gerekir.

9. Sükunet ve sebat, edebi cesaret, kahramanlık, sürekli çalışma, idrak, olgunluk, sevgi, yumuşak huyluluk, hoşgörülük ve sakin hareketi KAZANDIRMAK gerekir.

10.İlk okullarda ay öncesinden başlayan gürültülü kutlama hazırlıklarına son verilse! Mahalle okulunda her türlü müzikle yapılan bu provalar hiç bitmiyor! (29 Ekim, 10 Kasım, 23 Nisan, 19 Mayıs vb). Çocuklar gerçek mana da eğitim alsın!

2022:
11.İyi bir eğitim alan çocuk hayatı boyunca topluma faydalı, katkı sağlayan, yük bindirmeyen ve kalkınmayı sağlayan bir fert olurken, eğitilmeyen veya iyi eğitilmeden yetiştirilen çocuğun ise hayat boyunca topluma yük bindiren, zarar veren bir fert olma ihtimali yüksektir.

12.Gülün (Afrikalı) çocuklar... Zalimlere, sömürgeci emperyalistlere karşı, neşeniz ve ümidiniz hiç kaybolmasın çocuklar.

2021:
13.Çocuk eğitiminde; ailesi, okulu ve çevresi, 
-ne çok aldırmaz bir tutum içinde,
-ne de sadece yasaklayan ve ayıplayan bir yaklaşım içinde olmalı,
-"eğitici ve yol gösterici bir yaklaşım" sergilenmelidir!
Yani çocuğunuza ne efendi olun, ne de köle!

14.Kanada’da 800’den fazla çocuğun daha öldüğü (öldürüldüğü) ortaya çıktı!

2020:
15."Almanya'da 2019 yılında 112 çocuk öldürüldü, her hafta 2 çocuk hayatını kaybetti, yıl boyunca çoğunluğu kız binlerce çocuk istismara maruz kaldı!" (Basından)

16.Aileler dikkat. Edepli çocuklar yetiştirilmeli, yetişmeli. Şiddet uygulayan kız çocukları ve aileleri de rehabilite edilmeli.

2019:
17.MEB de neler oluyor?
-Sosyal bilgiler kitabında İsrail alfabesinin Uygur alfabesiymiş gibi basılması,
-okul müdürlerinin gereksiz nutukları,
-mazallah putçuluğu çağrıştırabilecek bu uygulamalar.
-amaç dünyaya yön verecek çocuk yetiştirmek olmalı
(Tek kelimeyle rezalet... Öğretmenin kirli şovuna dahil edilen küçücük çocuklar Mustafa Kemal Atatürk'e secde ettirildi! http://bit.ly/32OaJCg)

2016:
18.Aşkın işini boşaltmayın. Eş, çocuk, kedi, köpek, arkadaş vs, herkese AŞKIM diye hitap etmeyin.

19."Öncelikli yatırımın (bebek-çocuk-genç-yetişkin) insana ve güzel ahlaka yapılması dileğiyle"

20.Zorunlu misafirler, Suriyeli çocuklar...En kısa sürede Ülkelerine dönmelerini ve bahtlarının güzel olmasını dilerim.

21.Kalemle, yazıyla, silahla, bombayla, politikayla, destekle ... acıya sebep olanlar, çocuklar bu acının içinde olmamalı. Huzur sadece Batılı çocuklara değil tüm çocuklara da lazım.

Konuya ilişkin aşağıda başlıkları verilen örnek yazılar ile diğer yazılarımız https://alinural.blogspot.com/  blog adresindedir.
1.KATKI 101124
2.Dünyanın izlediği soykırım 201024
3.Eğitim yolu ile kalkınmanın esasları kitabından bir kaç not 010624
4.Aile üzerine 161022
5.Eğitim 140122
6.İnsana yatırım 030122
7.Sosyal ahlâk! 300921
8.Hayatın Hâl ilmi Nedir? Niçin Bilmemiz Gerekiyor? 081220



19 Ekim 2024 Cumartesi

Delaletten Çıkış Yolu 191024

İmam Gazalinin "Dalâletten Çıkış Yolu" (el-Munkız mine’d-Dalâl) kitabını okuyunca, günümüzde gerçeği aradığını söyleyen, arayış içinde olan, tereddüt içinde kalan, bazı konularda bocalayan kişilerin yaşadıklarına cevap verildiğini gördüm. 

Bu sebeple kitabı önermek istedim. 

Çok akıcı olan kitabı bir kaç günde okudum. 

Gazalinin konuları açıklarken kullandığı akıcı üslup ve verdiği örnekler kitabı adeta bitirmeden bıraktırmak istemiyor.

Gazali, bu kitabına, ilimlerin gayesini ve sırlarını, mezheplerin iç yüzlerini, her şeyi sorgulayarak aslını araştırma zirvesine nasıl ulaştığını anlatacağı belirtilerek başlıyor.

Gazali, gerçeği arayanları; kelamcılar, batîniler, filozoflar ve mutasavvıflar olarak dörde ayırıyor. Bunlarla ilgili araştırmalarını ve ulaştığı sonuçlara, peygamberlik hakikatine ilişkin bilgilere bu kitabında yer veriyor.
.
Gazali kitabında; gençliğinin baharından elli yaşını geçtiği döneme kadar korkak ve çekingen değil her problemin ve her zorluğun üzerine korkusuzca atıldığını, her fırkanın inanç eseslarını incelediğini, her grubun mezhebine ilişkin inceliklerini ortaya çıkarmaya çalıştığını, hiçbir batınıyi onun batiniliğinin, hiçbir zahiriyi onun zahiriliğinin, hiçbir filozofu onun felsefesinin ve içyüzünü öğrenmeden bırakmadığını, karşılaştığı her kelamcının kelami görüşünün ve davasının mahiyetini, her sufinin sufiliğinin sır ve inceliklerini araştırdığını, zahitlerin zühd ve ibadet hayatının özünün ne olduğunu öğrenmeye çalıştığını, Allah’ı inkar edenlerin ve O’na ortak koşanların inkar ve şirk cüretlerinin ardındaki sebebi soruşturduğunu belirtmektedir.

Gazali'nin bütün bu araştırmaları, değerlendirmeleri ve ulaştığı sonuçlar kitapta yer almaktadır.

Önerilir.



15 Ekim 2024 Salı

TARTIŞMA ADABI 151024:

Tartışma ile ilgili aşağıdaki yazı İmam Gazalinin İhya’sından alıntıdır. Yazı iki bölümden oluşmaktadır. İlk başlık: I. "Tartışmak", ikinci başlık ise; II. "Dilin/Konuşmanın afetleri “...4. Âfet: Mücâdele Etmek ve Tartışmak" şeklindedir.

Bu alıntıda tartışmanın nasıl yapılacağına ilişkin bilgiler de yer aldığından, yazının başlığına “Tartışma Adabı” demeyi uygun bulduk.

"I. “Tartışmak”:

Akıllı bir kimse isen, kendini bu âlemde ALLAH Teâlâ'nın huzurunda ve yalnız olarak gör ve önündeki ölümü, kıyâmeti, hesaba çekilmeyi, cenneti ve cehennemi düşün. Bu düşünce ve duygularla ebedî kurtuluşun için çalış; kötüleri ve kötülükleri kendin için örnek alma veya mazeret yapma. Doğru ve hak bildiklerini başkalarıyla tartışmak şeklinde değil, onları kendi hayatında tatbik edip âhirete yönelik faydalarını elde etmek şeklinde değerlendir.

ALLAH Rasûlü (sa) şöyle buyurmuştur: "Bir kavim gerçekleri yaşamak için değil, başkalarıyla tartışmak için öğrenirse, dalâlete düşer." (Tirmizî). "ALLAH'ın en çok buğzettiği insan, hakka karşı inatçılık eden ve tartışmayı sevendir." (Müttefekun aleyh).

Bu konuda şunlar da söylenmiştir: "Âhir zamanda amel kapısı kapanır, tartışma kapısı açılır." "Size amel sevdirilmiş, fakat bir zaman gelecek ki, insanlara amel yerine tartışmak sevdirilecektir." "Bir topluma aşırı mantıkçılık ve akılcılık verilirse, onlardan amel alınır."

Bu hal, amelin mantık ve akla aykırı olmasından değil, mantık ve aklın amel zannedilmesinden dolayıdır. Halbuki, mantık ve akıl amel değil, amelin araç ve vasıtalarıdır. Sâlih bir zât, tartışmalarıyla bilinen bir zâtı ölümünden sonra rüyada görmüş ve ona, "Bunca tartışmalarından bir yarar gördün mü?" diye sormuş. Ölmüş olan zât, avucunu üfleyerek, "Onların hepsi toz gibi uçup gitti. Bana yarayan şey ise, gece vakti kılmayı âdet ettiğim iki rekât namaz oldu." demiştir.

Din ve akîde konularında muhaliflerle tartışmak, bazen farz-ı kifâye derecesinde önem kazanabilir. Fakat, bu tartışmanın şu veya bu ölçüde yarar sağlayacağına inanmak ve bunu riya, gösteriş ve kendini tatmin gibi hislerden tamamen arındırmak lâzımdır. Faydasız olan veya hissî (nefsanî) sebeplerle yapılan tartışmalar ise, bir çeşit şirretlik, şarlatanlık, huysuzluk ve geçimsizliktir. Bu şekilde yapılan tartışmaların ALLAH için olduğunu söylemek de yalancılık ve münafıklıktır.

"Onlarla en güzel bir şekilde tartış!" âyetiyle (Nahl, 125) din ve akideyi korumak için tartışma emredilmiş, fakat bunun en güzel şekilde yapılması kaydı da konulmuştur.

Tartışmanın "en güzel şekilde" yapılmış olması için dikkat edilmesi gereken bazı hususlar şunlardır:

1- Tartışma farz-ı kifâye olduğu için, bunun farz-ı ayn olan bir vazifeyi engellemesi ve aksatmaması lâzımdır. Bu sebeple, örneğin tartışmayla meşgul olup vakit namazını kaçırmak caiz değildir.

2- O sırada, tartışmadan daha önemli bir farz-ı kifâyenin bulunmaması gerekir. Bu yüzden, örneğin din bilgisini tartışmasız bir şekilde kabul eden ve hatta bunu isteyen bir kimseyi bırakıp bir münkirle tartışmak veya emr-i maruf ve nehy-i münkeri gerektiren bir durumla karşı karşıya iken, bunu görmezlikten gelmek doğru değildir. Çünkü, din bilgisine talip olanı bilgilendirmek, iyiliği emretmek, kötülüğü nehyetmek tartışmaktan daha önemli ve önceliklidir. ALLAH Rasûlü (sa), emr-i maruf ve nehy-i münker'in önemini belirtirken bir sahâbi:

"-Ya Resulullah! Bu görevin terk edileceği bir zaman olacak mı?" diye sordu.

ALLAH Rasûlü (sa):

"-Evet, iyilerinizde gevşeme ve nemelâzımcılık, kötülerinizde aşırılık meydana geldiği, yönetim küçüklerin, bilgi değersiz kimselerin eline geçtiği zaman bu görev terk edilecektir." diye cevap verdi. (İbni Mâce)

3- Tartışan kimsenin, tartıştığı konunun dindeki yerini ve ağırlığını bilmesi lâzımdır. Tartışılan konu bir fıkıh meselesi ise, bunun dört mezhebe göre hükmünü de bilmek gerekir. Çünkü bunu bilmek, tartışmayı gereksiz kılabilir. Bilindiği gibi, mezhepler arasında ufak çapta farklılıklar vardır ve bu farklılıklar hak kabul edilmiştir. Mezheplerle ilgili konularda yapılması caiz olan şey, tarafsız ve iddiasız bir şekilde delilleri araştırmak ve incelemektir. Bunun yolu da, tartışmak ve tatsızlık çıkarmak değildir.

4- Tartışma, hak ve doğru olanı bulmak gayesiyle yapılmalıdır. Bu sebeple, karşı taraf haklı olduğu takdirde, onun haklılığını kabul ve kendisine teşekkür etmek lâzımdır. Ashâb hayatında buna dair çok misâller vardır.

Örneğin, Hz. Ömer (ra), hutbede bir konu hakkındaki görüşünü açıklarken, arka saflardaki bir kadın sesini yükselterek:

"-Hayır, ya Ömer! Falan âyet, senin dediğinin aksini ifade ediyor." dedi. Hz. Ömer, kadının haklılığını anladı ve hiç rahatsızlık duymadan cemaate:

"-İşte duydunuz. Ömer hata etti, kadın isabet etti." dedi

Bir adam, o sırada Halife olan Hz. Ali'ye bir şey sordu. O da konu hakkında bildiği şeyi söyledi. Adam:

"-Hayır, ya Emir'el-Mü’minin! Bunun doğrusu şöyledir." dedi.

Hz. Ali (ra): "-Ben hata ettim, sen isabet ettin. Her bilenin üstünde bir bilen vardır." diye karşılık verdi.

Abdullah İbni Mes’ûd (ra), Küfe valisi olan Ebu Musa el-Eş'arî'nin bir sözünü düzeltti. Bunun üzerine, Ebu Musa cemaate:

"-Aranızda İbni Mes’ûd gibi bir ilim hazinesi varken, bu konularda bana müracaat etmeniz doğru değildir." dedi.

Evet, hakkın ortaya çıkmasını isteyenlerin tutumu bu olmuş ve her zaman da bu olmalıdır.

5- Kendi kalbine musallat olan şeytanla tartışmaya öncelik vermek lâzımdır. Çünkü bu şeytan onun da, hakkın da en büyük düşmanıdır ve kendisi için en yakın tehlikedir. Bu sebeple, kendi içindeki şeytanla tartışmayı bırakıp başkalarıyla tartışan bir kimse, vücuduna giren ve onu ısırıp öldürmek üzere olan yılanı bırakıp başkalarının üzerindeki sinekleri kovmaya çalışan akılsız bir kimse gibidir.

Tartışmanın Afetleri:

Tartışma hakkın ortaya çıkarılması için yapılmaz da kişinin kendi ilmini ve şahsî hünerini gösterme vasıtası yapılırsa, içinde şu âfetleri barındırır:

1- Kibirlenmek ve kendini beğenmek. Riya ve gösteriş için tartışan bir kimse, tartışmada galip geldiği zaman, kibirlenir ve kendini üstün görür. Halbuki, kibir büyük günahlardandır. ALLAH Rasûlü (sa) şöyle buyurmuştur: "Kalbinde zerre kadar kibir barındıran bir kimse cennete girmez." (Müslim, Tirmizî)

"Kim kendini üstün görürse, ALLAH onu alçaltır." (İbnu Mâce) Bir kısım kurnaz ve hilekâr kimseler, kibre izzet adını verir ve bununla ilmin şerefini korumaya çalıştıklarını söylerler. Bunların bu özürleri kabahatlerinden büyüktür. Çünkü, ALLAH Teâlâ’nın yasakladığı kibre izzet adını veriyor, ALLAH ve Rasûlü’nün övdükleri tevazuu ise zillet sayıyorlar.

2- Kıskançlık. Böyle bir kimse, karşısında güçlü bir rakip görmek istemez. Böyle birisiyle tartıştığı takdirde de onun üstünlüğünden rahatsızlık duyar ve onu kıskanır. Halbuki, haksız kıskançlıklar âfettirler. ALLAH Rasûlü (sa) şöyle buyurmuştur: "Ateş odunları yediği gibi, kıskançlık da sevapları yer." (Ebu Dâvûd, İbnu Mâce)

3- Kızgınlık ve düşmanlık. Tartışmada yenilen mahûd kişi, onu yenen hasmına karşı kızgınlık ve düşmanlık besler. Halbuki, müslümana karşı bu hisleri beslemek haramdır. Müslüman olmayana karşı da bu nefis için değil, ancak ALLAH için caizdir.

4- Gıybet etmek. Tartışmayı kaybeden taraf, duyduğu kin ve ezikliği yatıştırmak için, diğer tarafı arkasından çekiştirir ve onu küçültmeye çalışır. Yani, onu gıybet eder. Gıybet ise, bilinen günahlardandır. ALLAH Teâlâ, gıybeti ölmüş kardeşinin etini yemeye benzetmiştir. Böylece, o kişi uzun bir süre, böyle bir ölünün etini yiyip durur.

5- Karşısındakinin yenilmesini ve bu sebeple üzülüp gam yemesini can ve gönülden istemek. Halbuki, kendisi için istediği iyiliği müslüman kardeşi için de istemeyen bir kimse, müslümanların ahlâkından uzaktır.

6- Müslümanlar arasında soğukluk ve kopukluk doğması. Halbuki, müslümanlar birbirine karşı yakın ve sıcak olmalı ve birbirini sevmelidirler. İlimleri de, onları birbirinden uzaklaştırmamalı, birbirine yaklaştırmalıdır. İmam Şafiî (ra) şöyle demiştir: "İlim, fazilet ve akıl sahibi insanlar arasında yakınlaştırıcı bir akrabalık türüdür."

7- İlmi amel etmek için değil, tartışmak için öğrenmek. Tartışmayı meslek haline getirenler, âhirette kendilerine yarayan ve sâlih amelleri teşvik eden ilimleri değil, tartışmada başarılarını arttırabilen ilimleri öğrenirler. Böyleleri yaş ve kuru demeden bir sürü malumat biriktirirler. Fakat, bu karışık malumatın onların âhiretine zerre kadar faydası yoktur. Bu kimseler ilimde ileri, fakat amelde herkesten geridirler. ALLAH Rasûlü (sa) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar ilim öğrenip ameli terk ettikleri, dilleriyle münafıklık edip kalpleriyle birbirlerine buğzettikleri ve aralarındaki dindarlık bağını kopardıkları zaman, ALLAH Teâlâ onları lanetler ve kulaklarını (hak sesine karşı) sağır, gözlerini de (hak nuruna karşı) kör eder." (Taberânî)

8- Karşı tarafın söylediği ve savunduğu hakkı ve doğruyu kabul etmemek. Halbuki ALLAH Teâlâ, hak ve doğruyu kabul etmemekle kendi zâtına iftira edilmesini aynı derecede göstermiş ve şöyle buyurmuştur: "ALLAH'a iftira eden veya kendisine gelen hakkı yalanlayandan daha zâlim kim vardır?" (En'âm, 21).

9- Tartışmanın giderek asıl gayesinden sapması ve karşılıklı tahkir ve saldırmalara yol açması.

Bu âfetler, ALLAH için değil, dünya ve nefis hesabına va'z eden, irşad yapan ve ilim öğretenlere de bulaşır. Kısacası, ilim, ya sahibini ebediyyen ihya eder, ya da onun ebedî felâketine sebep olur”

....

II.Dilin/Konuşmanın afetleri “...4. Âfet: Mücâdele Etmek ve Tartışmaktır:

Müslümanlar kendi aralarında mücâdele etmek ve tartışmaktan menedilmişlerdir. ALLAH Rasûlü (as) bu konuda şunları söylemiştir:

"Din kardeşinle tartışma, onunla alay etme ve ona yerine getirmeyeceğin sözü verme." (Tirmizî).

"Tartışmayı bırakın. Çünkü tartışmak fayda sağlamaz, zararından da emin olunmaz." (Taberanî).

"Haklı olduğu hâlde tartışmayı terk edene cennetin en yüksek yerinde, haksız iken onu terk edene de cennetin ortasında bir köşk verilir." (Geçti).

"ALLAH Teâlâ’nın putlara tapmaktan ve içki içmekten sonra bana yasakladığı şey tartışmaktır." (Taberanî, Beyhakî).

"ALLAH Teâlâ bir kavmi dalâlete sokarsa, onların kendi aralarındaki mücâdele ve tartışmaları çok ve çetin olur." (Tirmizî).

"Bir kimse haklı da olsa, tartışmaktan sakınmadıkça iman kemâlini kazanmaz ve şaka niyetiyle de olsa yalanı bırakmadıkça iman etmiş olmaz." (Ahmed, İbnu 1729 Ebid-Dünya).

Müslim İbni Yesâr (ra) şöyle demiştir: "Tartışmaktan sakının. Çünkü tartışmak hiddet doğurur. Hiddet ise şeytanın ipidir, insanı onunla oynatır."

İmam Mâlik (ra) şöyle demiştir: "Tartışmak dini savunmak aracı değildir. O sadece kalpleri sertleştirir, inatları koyulaştırır ve müslümanlar arasında kin ve düşmanlığı arttırır."

Bilâl İbni Sa'd (ra) şöyle demiştir: "Bir kimse inatçı, tartışmacı ve kendi fikriyle övünen biri ise onun helâk ve hasarı tamamlanmış demektir."

İbnu Ebi Leylâ (ra) şöyle demiştir: "Bir fikri müzâkere ederken karşındakine, 'Yalan söylüyorsun; sapmışsın.’ gibi kırıcı sözler söyleme." Bu o demektir ki, ilim ve fikir müzâkere eden kimseler sabırlı, nazik, terbiyeli ve iyi ahlâk sahibi olmak zorundadırlar. Barika-i hakikat ancak bu vasıflara sahip olan kimselerin müsâdeme-i efkârından doğar. Tartışmalarda kızmak ve hakaret etmeye kalkmak mağlubiyeti kabul etmek anlamındadır. Çünkü kızmak, çaresizliğin ifadesidir. Kibir za'fı, kızmak da çaresizliği örten örtülerdir. Şöyle denilmiştir: "Tartışan insanın vakar ve mürüvveti düşer; yalan söyleyen insanın inandırıcılığı gider; ahlâkı kötü olanın da zararı önce kendine olur." Müslim İbni Yesar'a, "Niçin kimseyle aran açık değildir?" diye sormuşlar. Kendisi şu cevabı vermiştir: "Çünkü mal için kimseyle kavga etmiyor, fikir için de kimseyle tartışmıyorum."

Nehyedilen ve dolayısıyla sakınılması gereken tartışmanın özellikleri şunlardır: 
1- Kızmak; 
2- Karşı tarafı dinlememek; 
3- Kendi haksızlığını (veya yanlışlığını) kabul etmemek; 
4- Karşı tarafın haklılığını kabul ve tasdik etmemek; 
5- Hakkın (veya doğrunun) ortaya çıkmasını değil, kendi fikrinin doğru çıkmasını istemek. İmam Şafiî (ra) ilmî tartışmalarıyla tanınır. Fakat o hep şunu söylerdi: "Maksadım hakkın ortaya çıkmasıdır. Onu benim veya rakibimin ortaya çıkarması benim için önemli değildir." 
6- Haksız ve yanlış olduğunu bile bile sözü uzatıp durmak; 
7- Kırıcı söz ve üslup kullanmak; 
8- Kibir ve üstünlük taslamak; 
9- Fikir tartışmasını sonunda şahsiyet ve haysiyet kavgasına dökmek; 
10- Karşı tarafın yenilmesine üzülmemek; 
11- Dargın ayrılmak. Bu şekilde tartışmak câiz değildir. Çünkü kendisiyle tartışılan kimse müslüman ise, müslümanlar dinin temel esaslarında anlaşmış vaziyettedirler. Bu sebeple, onların tartışmaları ancak ayrıntılarda olur. Ayrıntılarda ise ictihad etmek câizdir. ictihad etmek ise, ister istemez farklı görüşlerin ortaya çıkmasına yol açar. Onun için bu görüşlerin bir kısmı yanlış bile olsa, onlara karşı yumuşak ve geniş olmak lâzımdır. ALLAH Rasûlü’ne nisbet edilen bir sözde şöyle denilmiştir: "ALLAH o insana merhamet etsin ki, ehl-i kıbleye karşı dilini en yapıcı şekilde kullanır." Kendisiyle tartışılan kimse münafık veya kökten inançsız bir kimse ise, buna sevgi göstermek câiz olmadığı gibi, kendisiyle tartışırken kızmak ve hırçınlık göstermek de câiz değildir. Çünkü ALLAH Teâlâ, "Onlarla en güzel şekilde tartış." (Nahl, 125) buyurmuştur.

En güzel şekilde tartışmak ise, karşı tarafı ikna etmeye çalışmaktır. İkna etmek ise kızmak ve kabalık etmekle değil, delil getirmek ve inandırıcı olmakla olur. 

Hak ve haksızlıkla ilgisi bulunmayan, zararsız ve kişisel yanlışlar için tartışmak hiç bir suretle câiz değildir. Bu türlü yanlışları tartışmak, kendini göstermek niyetine matuf riyakârca bir davranıştır. Riyanın karıştığı hiçbir amel de makbul değildir. Böyle bir durumda, eğer yanlışın sahibi uyarılmaktan hoşlanırsa, gizlice uyarılması tavsiye edilir. Fakat kendisi bundan hoşlanmaz ve hatta tepki gösterirse, ona dokunmamak en iyisidir. Çünkü hem bir kimseyi bir yanlıştan kurtarmak, hem de karşılığında husumet ve soğukluk kazanmak hikmetli bir davranış değildir. Ömer (ra) şöyle demiştir: "İlmi üç şey için öğrenme, üç şeyden dolayı da terk etme. Onu tartışmak, kibirlenmek, riya ve gösteriş yapmak için öğrenme. Onu önemsememekten, cehalete razı olmaktan ve utanmaktan dolayı da terk etme." 

Nehyedilen tartışmanın temelinde biri nefsanî, diğeri hayvanî olan iki his vardır. Birinci his üstünlük taslama hissi, ikincisi ise karşısındakini ezme hissidir. Bu hislere mağlup olan bir kimse, tartışma çıkararak kendi kendisini tatmin etmeye çalışır." (Kaynak. İhyau Ulumi'd Din- İmam Gazali).





TRUMP’ın Sözde Gazze Barış Planı (!) 290925:

Trump'ın 29 eylül 2025 günü açıkladığı Gazze'deki barış için açıkladığı süreç barış planından ziyade tehditler içeren, adil olmayan,...