iş hayatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iş hayatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Eylül 2025 Perşembe

GÖZLERİMİ KAPARIM, VAZİFEMİ (YAPAR GİBİ) YAPARIM.180925

"Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım" kavramı Ziya Gökalp ile yazı dünyamıza girmiş, ayrıca bir tiyatro oyunu ismi olarak da kullanılmış. 

Bu yazımızda bu kavramı, vazifesini yapıyor gibi yapıp yapmayanlar için "gözlerimi kaparım vazifemi yapar gibi yaparım" anlamında kullanılmıştır.

Maalesef pek çok insan tavrı böyledir. İşini, görevini, sorumluluğunu, vazifesini yapıyor gibi yapar, öyle gözükür ve gösterir veya öyle bir imaj oluşturur ama gerçekte fonksiyonel, işe yarayan, işi kotaran, faydalı, varsa problemi çözen, hiç bir icraat ortaya koymaz, ortaya konulan icraatlar da göstermeliktir.

Kendimizden başlayalım. Kendimize karşı, inanç ve dinimize karşı, ailemize karşı, akrabalarımıza, komşularımıza, çevremize, topluma millete karşı vazifelerimizi yerine getiriyor muyuz? Bize sağlanan imkanları doğru yerde, zamanda ve fonksiyonel olarak kullanıyor muyuz? Üzerinde tefekkür edelim. Ve gereğini yapalım.

Hatırlarsanız veya izlerseniz dikkat edin, Yeşilçam filmlerinde kavga hesaplaşma vs ne olacaksa olur, ölen ölür yaralanan yaralanır her şey biter sonra siren sesi duyulur polis aracı gelirdi, öyle bir yaklaşım olmaması gerekir. 

Anne ve babalar güzel ahlaklı iyi çocuklar  yetiştirmek, çocuklar hayata hazırlık eğitimini almak, eş dost, komşu ve toplum "neme lazım" demeden yapabildiği ölçüde iyiliği teşvik ve kötülüğü men etmek, kamu ve özel sektörde, askeri ve sivil bürokraside, yargı ve yasama da görevli her bir bireyin işini layıkıyla yapmak yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülüğü yerine getirmek kötü değil güzel örnekleri yarıştırır. 

Annede, babada, çocukda; okul, cami, belediye, devlet kurumları ve şirket çalışanlarında; esnaf, tacir gibi toplumun tüm fertlerinde; vazife, sorumluluk bilinci ile işini/yaptığını layıkıyla yapma kültürü geliştirilmelidir.

Bu çerçevede, "aman bana ne", "aman başıma bir şey gelmesin", "aman başım ağrımasın", "aman ağrımayan başıma iş almayayım", "yeni adet getirmeyelim", "böyle gelmiş böyle gider", "başkası yapsın" gibi vazife ve sorumlulukları layıkıyla yapmayı engelleyen düşünce ve tavırları terk edilmelidir.

İşini iyi bilen insan ne yapacağını ve nasıl yapacağını bilen ve yaptığı işten manevi haz alan insandır. Bu şekilde donanımlı ve liyakatli olanlar kendi görev ve sorumluluklarını yerine getirirken, bir zorluk veya bir problem ile karşılaştığı zaman onun etrafında dolaşıp durmadan, doğrudan problemin kaynağına yönelerek onu çözen bir görev anlayışını sahip olurlar. Kalkınmış insan, kalkınmış toplum olmak zaten işi savsaklamayı değil, hakikaten yapmayı gerektirir.

Aşağıda günlük hayatta karşılaştığımız "gözlerimi kaparım vazifemi yapar gibi yaparım, veya yapar gibi yaparım" bir kaç örnek verdik.

1.Çocuk, anne baba, cami, hoca, kurs hocası, cemaat: Çocuk yetiştirmede herkes herkese vazifesini hatırlatır da, bir türlü istenilen çocuk tipi yetiştirilemez! Çünkü hiç kimse "kendi vazifesini" yapmaz, yapmaya yanaşmaz. Eğitilmeyen ve bilmeyen bir çocuğun her yerde, ailede, okulda, camide, sokakta, iş yerinde yani bulunduğu her yerde problem olma veya problem çıkarma ihtimali yüksektir. 

Misal, cumanın farzı hutbeyi dinlemek ve cuma namazı kılmaktır. Grup halinde gelen çocukların camiye girişiyle uğultu başlar. Konusu çocuk yetiştirme olan ve bu konuda anne baba, öğretmen ve topluma hatırlatmalar içeren hutbe okunurken, uğultu artar. Uğultu arttıkça hoca sesini yükseltir ve adeta bir an önce bitirmek için okumasını hızlandırır. Bu durum yaşanırken ne çocukların hutbeyi dinlemeleri için bir uyarı yapılır ne de hutbeyi dinlemeyen çocuklar cumanın farzına uymuş olur. Hutbe bitirilip farz namaza geçinceye bu uğultu devam eder. Namaza başlanacağı zaman yapılan "çocuklar sessiz olun" uyarısı ise zaten farz namazla birlikte uğultu kesileceğinden, "yapılmış olmak için yapılmış bir uyarıdan başka bir şey değildir. Sonuçta ne çocuklar hutbenin farz olduğunu ve hutbe sırasında konuşulmayacağını öğrenmiştir, ne farz olan hutbeyi dinlemişlerdir, ne de cemaate huzur vermişlerdir. Ama bakarsan güya camiye gelen herkes; hoca da, çocuklar da, çocukları camiye gönderen anne babalar da, kuran kursu veren öğreticiler de, cemaat de cuma vazifelerini yapmışlardır! Şeklen evet, ama içerik olarak, manen veya hedeflenen olarak bakarsak pek de öyle gözükmemektedir. Tipik "gözlerimi kaparım vazifemi yaparım veya yapar gibi yaparım" hadisesi!

Bu gibi durumlarda namaz kılarken Peygamber efendimizin torunlarının sergilediği davranışları hemen dile getirenler olacaktır, bu durum çok farklıdır ve bu konuda İmam Gazalinin İhyasından "mescitlerin münkirleri" başlıklı bölümü veya bloğumuzdaki aynı başlıklı yazımızı okumaları önerilir. 

Bu ve bunun gibi durumları özetleyen bir kıssa vardır, herkesin etrafında dolaşıp konuştuğu ama fiilen adım atmadığı dolayısıyla ilerleme kaydedilmeyen durumları özetler. Birilerinin yapması gerektiğini konuşup durduğumuz ama yapmadığımız veya yapılmayan ve sonuçta ortada kalan pek çok iş, vazife, görevi ifade eden o kıssa şöyle; "Herkes, birisinin yapacağını umar, aslında herhangi biri yapabilir, ama hiç kimse yapmaz, birisi bu duruma çok kızar, çünkü herkes sorumludur, ama hiç kimse, herkesin yapmayacağını düşünmez!" 

Lütfen yaptığımız her bir işi yapmış olmak için değil, fonksiyonel bir şekilde, amaç gerçekleşecek bir şekilde, bir problem varsa onu görmezden gelerek değil, probleme müdahale ederek ve onu çözerek ve görevimizin vazifemizin gereğini tam olarak yapalım. 

2.Asayiş! Başka bir husus mahalle bekçileri, sadece asayişin berkemal olduğu mekanlarda değil, mahallenin özellikle gürültü, ses, tartışma yaşanan yani huzuru daha az sokaklarında da gezmeleri, oralarda gözükmeleri beklenir. Aslında tam da problem yaşanan sokaklara daha çok yol düşürmeliler ki oralarda da asayiş berkemal olsun, vazifelerinin hakkını vermiş ve aldıkları maaşı hakketmiş olsunlar! 

Yıllar önce Ankara/Ulus meydanında bir kavga yaşanırken, bulvar üzerinden gelen kolluk görevlileri köşeye gelip kavgayı görünce döndüklerini hayretle müşahede etmiş, şaşırmış ve kabul edememiştim.

Keza tüm mahalleyi inim inim inleten "DRİFT" "egzoz patlatma" seslerini duyan ilgililer, şikayete gerek kalmadan, gereğini yapıp bu problemlerden kurtaramazlar mı?

Bunlar "görmedim, duymadım, bilmiyorum"un özeti olan tipik "gözlerimi kaparım vazifemi yaparım veya yapar gibi yaparım" hadiseleridir! Oysa tam aksine görmek, ilgilenmek ve çözmek gerekir.

3.Belediyeler veya bunlar özelinde resmi veya özel kurumlar! Maalesef buralarla ilgili aslında işin normalinde yaşanmaması gereken ancak bir şekilde karşılaşılan problemlerle ilgili pek çok müracaatla ilgili olarak da; yine oyalama, fonksiyonel olmayan, yapmış olmak için yapılan  ve işe yaramayan eylemlerle karşılaşılabilmektedir. Misal sokakların temizliği iletiliyor ama burasının genişliği 15 mt yi aşıyor sokak değil cadde dolayısıyla büyükşehir belediyesi ilgileniyor deniyor ve büyükşehir belediyesine iletiyorsun cevap yok. 

Çevreyi çöpe boğan bir tadilatı iletiyorsun, tadilat bittikten bir ay sonra el cevap geldik baktık olumsuz bir durum görmedik!

Eğlence mekanını tüm mahalleyi gürültüye boğan ses kirliğini iletiyorsun, geldiklerinde nasıl oluyorsa mekan sesi kısıyor, ses ölçümü yapılıyor ve ses düzeyi normal sınırlarında cevabı veriliyor. Tipik "gözlerimi kaparım vazifemi yaparım veya yapar gibi yaparım" hadiseleri!

4.Devlet okullarındaki ses düzeyi! Okul yönetimine sabah törenlerindeki veya resmi bayram provalarındaki ses düzeyini tüm mahalleye değil sadece okuldakilerin duyacağı düzeye getirmesini rica etmek için yönetimi arıyorsun nedense telefonlara çıkan yok! Ve yine her nedense okul yöneticileri mutlaka toplantıda oluyor, telefona bakan kişi bana söyleyin ben iletirim diyor, ulaşmak güç, bin bir güçlükle bulduğunuz iletişim kanallarından e-posta veya cimer kanalıyla yazılı hale getirince, zabıtaya bildir diyor, zabıta ben onları uyardım ama o vazife ilçe milli eğitim müdürlüğünün diyor, kaç kurumla kaç yazışma zaman israfı! Oysa okul müdürünün bu sesi biraz kısın demesi veya sesi açan empati yapıp sesi biraz kıssa iş çözülmüş olacak! Liyakat, sorumluluk, görev bilinci, devletin sağladığı imkan ve kaynakları israf etmemek doğru yönde kullanmak gerekir. Tipik "gözlerimi kaparım vazifemi yaparım veya yapar gibi yaparım" hadiseleri!

Örnekleri çoğaltmak mümkündür. 

Adalet sistemin hızlı çalışması, sağlıkta fonksiyonel tedavi, bürokraside bu gün git yarın gel veya bu gün de yarın da gel yerine işin çözülmesi, sistem bozuk yarın gel, ilgililerin ulaşılabilir olması, muhatap bulunması, bulunan muhatabın işi problemi çözmesi, vatandaşın dürüstlüğü şiar edinen bir davranış içinde olması konularının aksini gösterir pek çok örnek verilebilir, herkesin yaşadığı tecrübeler de vardır. Ancak maksat hasıl olacağı için bir kaç örnek vermekle yetiniyoruz.  

Temennimiz ve dileğimiz; annelerin, babaların, çocukların, kamu özel tüm kurum çalışanlarının, toplumun tüm sivil yapı çalışanlarının, tüm fertlerin yapması gereken iş, görev, sorumluluk ve vazifelerini yapmış olmak için yapmak değil de, işi, görevi, vazifesi neyi gerektiriyorsa o şekilde ve gerçekten yapmak kültürünün en kısa sürede gerçekleşmesidir. 

Konuya ilişkin aşağıda başlıkları verilenler ile diğer yazılarımız https://alinural.blogspot.com/ blog adresindedir.
1.Kadının aile ve iş hayatı 070825
2.ÜLKE'DEKİ BAZI TEMEL PROBLEMLER 250425
3.ÇOCUKLAR ve EĞİTİM 280325
4.Delaletten Çıkış Yolu 191024
5.Temizlik ve çöp 030624
6.Fonksiyonellik 2023
7.İŞ HAYATI, 200823
8.Ahlâk 120723
9.Liyakat (yine, yeniden, her zaman) 181022



7 Ağustos 2025 Perşembe

Kadının aile ve iş hayatı 070825

Bu yazımızda toplumda çalışan kadınların erkeklere nazaran ilaveten üstlendikleri yükler ve bu yüklerin yıpratıcı etkisine dikkat çekilmek istenilmiş ve yazının çerçevesi bu konu ile sınırlı tutulmuştur.

Çalışan kadınla ilgili bazı sorular soralım:

Bir eş veya anne olarak kadının kendisinden, eşinden ve çocuklarından beklentisi nedir?

Erkeğin eşinden beklentisi nedir?

Çocukların annelerinden beklentisi nedir?

Toplumun eş veya anne olarak kadından beklediği nedir?

Evli bir kadın çalışmak zorunda mıdır? Çalışmak isterse nasıl bir işte çalışmalıdır?

Kadının ve erkeğin fıtratlarına uygun olan nedir?

Bu konuda dinimiz, örfümüz ne söylüyor? Bunları biliyor muyuz, dikkate alıyor muyuz?

Bu soruların cevaplarını düşünürken çalışan evli bir kadının ev işleri olarak evde yapması gereken veya yapması beklenen iş görev ve sorumluluklara göz atalım:

Öncelikle sadece kendisinin değil ailenin tüm bireylerinin ortak yükü olan; ev işleri, evin temizliği, yemek yapmak, sofra kurmak, sofrayı toplamak, bulaşık, çamaşır, ütü, evi süpürme, silme, bebeği emzirmek, onunla ilgilenmek, onu beslemek, onu uyutmak, ağlamasını teskin etmek gibi işler, vazifeler, görevler kadından beklenir. Evin diğer üyeleri kocası, erkek çocukları ve hatta kızları bu işlere pek el atmazlar! Sadece annenin vazifesiymiş gibi görülür. Çalışan kadının kocasına nazaran bu kadar daha ilave iş yükü vardır.

Bu ev işlerini yapan çalışan kadın, çalıştığı iş yerine duruma göre servis, toplu taşıma veya aracıyla işe gidecek ve dönecek; yolda, trafikte veya iş yerinde iş arkadaşları veya amiri yada çalışanı yada müşterisi vb ile yaşayabileceği muhtemel olumsuzlukları, görünmeyen psikolojik bir yük olarak sırtlanacaktır. 

Bu psikoloji ile akşam eve dönen kadın yukarıda belirttiğimiz ev işlerinden bir kısmını yapmak durumunda kalacak, aile üyelerinin anne veya eş olarak beklentileri olacaktır.

Bu döngüde ev halkı ve işyerindekiler veya muhatap olduğu kişiler çalışan kadından, diğer yükleri göz ardı edilerek, belki de hiç düşünülmeyerek verimlilik ve performans beklenecektir.

Böyle bir ortamda çalışan kadının kendi görev ve sorumlulukları yanında eşinin evi geçindirme görev ve sorumluluklarını da üstlendiği en azından paylaştığı açıkça görülmektedir.

Evli olmayan çalışan kadın ise gerek kendi gerekse de erkeğin yapması gereken tüm işleri üstlenmektedir.

Emeklilik sonrası ise kadının ev ile ilgili yaptığı işler devam ederken erkek için bu söz konusu olmamaktadır.

Şimdi denilebilir ki; çalışan kadınlar, ekonomik özgürlüğünü kazanıyor, kendi ayakları üzerinde duruyor, kadın eve hapsolmuyor, ayrıca ev işlerini yapmıyorlar bu işleri yapacak birilerine ücretle yaptırıyorlar! Olabilir ancak bunun maddi ve manevi bir karşılığı da var. Tercih meselesi! Bilinçli bir fayda maliyet analizi yapılarak tercihte bulunulabilir.

Şimdi başta sorduğumuz sorulara dönelim:

Bir eş veya anne olarak kadın, güvenli ve huzurlu bir ortam ister. Bu ortamı aile ortamının sağlaması beklenir.

Erkek eşinden tatbikî güzel huyluluk yumuşaklık güzel geçim ister. Eşine sevgi ve muhabbet beslemek ister. Bunları yok edecek davranışlarla karşılaşmak istemez. Bunların karşılıklı olması gerekir.

Çocuklar da annelerinden sevgi, ilgi, muhabbet yanında, yanlarında bulunmasını ve kendisini hayata hazırlamasını ister. Hatta denir ki "anneyi eğitirsen toplumu eğitmiş olursun". Bu anlamda çocuğuna donanım kazandıracak ilk öğretmendir. Güzel bir aile ortamı, çocuğa ilk cevherleri kazandıracak ilk eğitim merkezidir.

Toplum ise kadından eş veya anne olarak güzel bir aile oluşturmasını bekler. Sağlam aile sağlam toplum demektir. Denir ki "yuvayı dişi kuş yapar", ailenin en önemli çimentosu bir anlamda eştir, annedir. Toplum; toplum içinde kadınlar eliyle yapılması gereken işleri onların eliyle yapılmasını da bekler.

Evli bir kadın dinimize göre çalışmak zorunda değildir. Hatta bırak çalışmayı ev işlerini, çocuğun emzirmesi dahi yapmak zorunda değildir. Ancak örfümüze göre ev işlerini kadınlar yapa geldiği için böyle devam etmektedir. Gönüllülük ilkesi ile yapılması mümkündür.

Evli kadın kendi isteğiyle veya zorunluluk vb hangi gerekçe ile olursa olsun çalışmak isterse ki nitekim toplumda kadınların yapması gereken işler de vardır, fıtratına uygun işleri tercih etmesi beklenir, kendi lehine olan, daha az yıpratıcı olan da bu yöndeki tercihler olacaktır. Bak bu işleri de kadınlar da yapabiliyor dedirtmek için veya istihdam edenlerin erkeğe göre daha az ücret ödedikleri kadınlara erkeklerin yaptıkları işlere yönlendirilmesi gibi sebeplerle çok ağır işlerde çalışmaması gerekir.

Bu konudaki aldatıcı söylem, reklam ve algılara kanmamak gerekir. Merhum Sezai Karakoç'un bir dizesi bunu özetler: "Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı, Günlere geldim, bunu bana öğretmediniz".

Kadının fıtratında sahiplenilmek, erkeğin fıtratında ise sahiplenmek vardır. Erkekler fiziken daha güçlüdür. Kadınlar iş ve davranışları ile erkek gibi, erkekler de kadın gibi olmamalıdır. Her iki cins fıtratlarına uygun yaşamalıdır. Bu şekilde yaşamak onları daha huzurlu kılar.

Dinimiz de örfümüz de kadının fıtratına uygun olmayan işlerde çalışmasına hoş bakmaz. Her ikisinin görev ve sorumlulukları farklıdır. Bunlar ilmihal kitaplarında detaylı olarak yer almaktadır. Erkek ailesini geçindirmekle mükelleftir. Bunları okuyup öğrenip ailedeki görev ve sorumlulukları aksatmayacak işleri tercih etmeleri beklenir. Aile ekonomik otaklık haline gelmemelidir. Kaldı ki tüm fertleri maaşlı olan ailelerin yakalayamadığı ekonomik özgürlük, bereket, huzur ve rahatı, sadece kocanın maaşıyla yakalayan aileler olduğunu unutmamak gerekir. Hayatı zorlaştırmadan, gereksiz yüklerin altına girmeden yaşamak insanı ferahlatır, kendisine alan açar ve hayatının kalitesini arttırır.

Netice itibariyle evli kadınlar yukarıdaki hususları dikkate alarak, çalışma veya çalışmamanın maddi manevi faydası ile yine maddi ve manevi maliyetinin analizini yaparak tercihte bulunmaları, fıtratlarına uygun helalinden bir hayat tarzı seçmeleri kendilerini madden ve manen daha huzurlu kılacaktır. Tercih muhatabına kalmıştır!

Konuya ilişkin aşağıda başlıkları verilenler ile diğer yazılarımız https://alinural.blogspot.com/ blog adresindedir.

1.8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedir, ne değildir? 080314
2.Ailede yaşam alanını genişletmek 060816
3.Sağlıklı Evlilik, Sağlıklı Aile 250517
4.Bekar Kalmak veya Evlenmek 290717
5.Sağlıklı Aile Kampanyamız (Bir Sosyal Deney) 270520
6.Hayatın Hâl ilmi Nedir? Niçin Bilmemiz Gerekiyor? 081220
7.Evliliğin Hal-İlmi 130121
8.Evlilikte Tavır! 240521
9.Muhabbet 111121
10.İnsana yatırım 030122
11.Kadınlar 080322
12.Huzur 190622
13.Ev hanımları, sigorta, emeklilik 290722
14.Sevgi ve saygı 170922
15.Ailede huzur 240922
16.Aile üzerine 161022
17.Adalet 041122
18.Evlilikte de her şey mükemmel değildir, sıkıntılar olacaktır 231122
19.Mutluluk 091222
20.İŞ HAYATI, 200823
21.SADELİK 031223
22.ÇOCUKLAR ve EĞİTİM 280325
23.Evlilik ve Aile 240425




20 Ağustos 2023 Pazar

İŞ HAYATI, 200823:

İş hayatındaçalışmak, üretmek, katkı sunmak, ortaya ürün çıkarmak amaç olmalı, istihdam olmak, bir iş, şirket sahibi olmak, bir etiket almak vb... ise araç olmalıdır!
...
İş sahibi olan herkes, "ben, bu gün ne ürettim, ne katkı sundum, ne fayda sağladım, kazancımı hakkettim mi?" gibi soruları kendisine sormalı ve cevaplar olumsuz ise olumluya çevirmeye bakmalıdır!
...
Misal; üretmeyen iş sahipleri, gizli işsizler, çalıştıkları (!), yönettikleri (!), kuruma katkı değil sadece maliyet yüklerler, bir nevi gündüz yanan sokak lambaları gibidirler. Varlıkları veya yoklukları fark edilmez. Çalışmadıkları halde çalışıyor, bir şey üretmedikleri halde üretiyor, yönetmedikleri halde yönetiyor gibi tavır takınırlar. Öncelikleri iş değil, maaş, tatil, izin, (yurtdışı) seyahat, mesai saatlerinde yüksek lisans, doktora, dil kursu gibi kendine yatırım ve ziyaret gibi konulardır.
...
Gerçek manada iş sahibi olanlar; üreten, katkı sunan, ürün ortaya koyan, hizmet sunanlardır.
...
İş hayatında yönetici, çalışan, müfettiş, tüccar, akademisyen, güvenlik sınıfı, asker, çiftçi ve her ne ad altında olursa olsun tüm iş insanları; vicdan muhasebesi ve gereğini yaparak; çalışmalı, üretmeli, işinin hakkını vermeli, ürün ortaya koymalı, aldığı ve yararlandığı maaş, ücret, konut, araç vb sosyal imkanları hak etme ve verimli olma yoluna bakmalıdır. 
...
Ayrıca, bireysel verimliliğin, toplumsal verimlilik ve dolayısıyla maddi ve manevi kalkınmanın yolunu açacağı da unutulmamalıdır... 

Aşağıda iş dünyasına, iş ve çalışma hayatına dair muhtelif zamanlarda alınan bazı notlar, analizler, önerilere yer verilmiştir:

2023:
1.İnsandaki sorumluluk bilinci, kontrolü gerektirmeyen bir haldir. Bu bilinç yoksa, kontrol mekanizması devreye girmelidir. İnsanın kendisine, ailesine, topluma, tabiata ve tabii ki yaratanına karşı sorumlulukları vardır. Bunları yerine getirmelidir. İnsanda sorumluluk bilinci var ve vicdan muhasebesi yapıyorsa, yaptığı her iş de güzel olacaktır.

2.İŞ AHLAKI; işi savsaklamayı değil çözümü, yaparken muhatabın etiketine göre değil, işin gerektirdiği şekilde yapmayı, yalan ve oyalamalarla değil, sözünde durarak vaktinde yapmayı, bildiği işi yapmayı, yapamayacağı taahhütlerin altına girmemeyi, kısaca ahlakla bezenmiş liyakati gerektirir!

3.İşe gidip, çalışıyor gözüküp aslında maaş almaktan başka hiçbir iş yapmayanlar! Bir daha düşünün! Ve hak edin!

4.İş üretenler hata yapabilir, ama işlerini iyi yapmak için azami dikkati göstermelidirler! İş üretmeyenler ise hata yapmaz(!), zaten en büyük hataları üretmemeleridir! Hata yapanlara da aşarı yüklenmeyin! Unutmayın "insan iddiasından vurulur", yani siz de hata yapabilirsiniz!

5.Üreten insanlara, ve işlemlerinde kolaylık sağlanması ve pozitif ayrımcılık yapılması önerilir.

6.Masa başındakilerin hatası, her şeyin mevzuatta yazılanlara göre işlediğini zannetmeleridir. İşin pratiğinde olanların hatası, yaptıkları her şeyin mevzuata uyduğunu zannetmeleridir. Mevzuatı ve uygulamayı örtüştüren ise; hatasız/sağlıklı yapanlardır.

7.Kim ne yapıyorsa yapsın, lütfen, Allah (cc) rızası için işini iyi yapsın!

8.Belediye başkanları da etik mevzuatına tabidir. Bugüne kadar, Etik Kurulunun, etik dışı davranış sergilemesi sebebiyle herhangi bir belediye başkanı hakkında bir kararını hatırlamıyorum. Etik Kurulu ne iş yapar?
.
2022:
9.İşe gidip, bir işin ucundan tutar gibi yapıp hiç iş üretmeyenlerin katkıları sıfırdır, aslında gerçek manada hak edişleri de sıfırdır!

10.Liyakatsizlerin (iş bilmezlerin) eseri (!) ve gittikçe büyüyen sorun yumakları, liyakatliler (iş bilenler) tarafından çözüme kavuşturulur. EYT sadece bunlardan biridir. Geçmişte İstanbul'un su problemi çöp dağları da öyle idi.

11.Yapılan bir , yapanın içine sinmiş ve manevi haz almışsa, o insan kabiliyeti ölçüsünde tüm gayretini göstermiş ve o işi mükemmele yakın bir şekilde yapmış demektir!

12.İnsan bir yaptığında, bir şey ürettiğinde; başkalarının beğenisine sunmadan önce kendi beğenisine ve vicdanına sunmalı, "olur" verirse genele sunmalıdır.

13.İnsanlar vardır, başkalarının yaptıklarını/ürettiklerini kendileri yapmış/üretmiş algısı oluştururlar. Bunlar, siyasetçi, bürokrat, danışman, insanı, çalışan vb herhangi bir etiket taşıyabilirler. Hatta etiketsiz de olabilirler.

14.İş hayatında; istihdam olmak, bir , şirket sahibi olmak, bir etiket almak vb... araç olmalı, çalışmak, üretmek, katkı sunmak, ortaya ürün çıkarmak ise amaç olmalıdır!

15.Bu heykel işlerini artık bırakın, faydalı, hayırlı bir iş, bir hizmet yapın! En azından heykel yapmayın! Yazıktır, günahtır!

16.Rusya riskli bir iş yapıyor! Putin Çeçenistan da olduğu gibi Ukrayna'yı vurup, orada kendine bağlı bir yönetim oluşturma niyetinde gibi! Rusya gücünün yettiği ülkelere barışla gitmemiştir! Afganistan yenilgisi gibi bir yenilgi alır mı? Kim bilir!

17.EYT görüşmelerinde, işe gidip de hiçbir iş üretmeyen, sadece maaş alan, ayrıca ilave maliyet yükleyen kişilerin; emekli edilmesi, yada üretir hale getirilmesi vb alternatifler de çalışılabilir.

18.Türkiye petrolleri anonim ortaklığı bulmuyor, petrolün kendisi çıkıyor? Bu nasıl ? Bu ülkenin maden, petrol vb haritası yok mu? Lütfen ilgililer konunun takipçisi olsun, araştırsın, gereğini yapsın ve bilgi versinler?

19.Ev hanımları; ekonomiye, işe gidip üretmeyen veya gizli işsizlerden çok daha fazla katkı sağlıyorlar. Ev hanımlarına emeklilik hakkı verilmesi hususu değerlendirilmelidir!

20.Golf, İngilizlerin Dünyaya bir kazığıdır! SU İSRAFINI önlemek için oynanmaması daha hayırlı bir olacaktır!

21.Bu ne yapıyor şimdi? Savaşın basında Zelensky'e İngiltere'ye kaçabileceğini söylemişti? Şimdi kendi Ukrayna'ya gitti, tuhaf! Uzunbacaklılar yine bir çeviriyor gibi! (İngiltere Başbakanı Boris Johnson Ukrayna'ya gitti.-Basından).

22.Bir müzakereye hazırlıksız giderseniz verilenle anlaşma yapar ve bunu başarı zannedersiniz, hakkınız olan ve verilmeyeni bilmezsiniz bile! Her bir işi iyi yapmak gerekir, muvazaalı yapmaktan da sakınmak gerekir, vebali vardır! Lozan!
.
2021:
23.Bahane! Cesareti olmayanın, çekingenin, tembelin, üşengecin, yapmak istemeyenin, ne yaptıracağını bilmeyenin, bahanesi çoktur! Bahane ise geciktirir, kaybettirir!

24.Belki de ittihatçılar (İTC ni kuran 4 tıbbiyeli ve sonra katılanlar), siyaset yerine kendi mesleklerini geliştirmek, ülkenin imarı ve kalkınması için çaba gösterseler idi, ülke ve toplum için daha hayırlı yapmış olurlardı!

25."Güngören'deki firma, bir yıldır 7 bin liraya çalışacak eleman bulamıyor". (Basından).

26.Usta veya uzman olmak yetmez. Bir işi iyi yapmak için ustalığı veya uzmanlığı o işe yansıtmak gerekir. Bu da iş ahlakıdır.
.
2020:
27.IMF galiba para satmak/kredi vermek ve kendine alanı açmak için Dünya için sürekli kötümser hava çiziyor. IMF işsizlik çekiyorsan fakir ülkelere bir el at. Bana kalırsa IMF dünyayı değil, kendi kurumunu düşünüyor.

28.Lütfen, artık; bir suç işleyen, hileli bir yapan, üstlendikleri görevde beceriksiz ve liyakatsiz kalanlar, Atatürk ve Cumhuriyet kelimelerinin arkasına saklanmasın!

29.Kapı aralayan/vesile olan kişinin vazifesi kapıyı aralamakla biter, bundan sonraki /gayret/hüner kapı aralanan/vesile olunan kişinindir. Bir gayreti, bir çabası olmalı insanın. Aksi takdirde, o konuda sağlıklı bir gelecek tesis edilemez.

30.Küba keşke kendi vatandaşlarını sefaletten kurtarsa, daha hayırlı bir yapmış olur. Küba güzellemesi yapmayı bırakın lütfen.

31.Covid19 salgını, asıl hayatı ve sadeliği hatırlatarak, hayatımız ve uğraşlarımızı bir kez daha gözden geçirmemiz gerektiğini, pek çok gereksiz şeyi edindiğimizi, önleyici tedbirlerin önemini, her bir işi kaliteli yapmanın aslında önleyici bir tedbir olduğunu gösterdi. Evde kal ve kendi iç dünyana yönel, kendini dinle, hayatını yavaşlat, bir anda kıymetsizleşene bir rağbet olup olmadığına bak, tefekkür et, işte fırsat, kendini tepeden tırnağa gözden geçir. Unutma bir kitapla, kitabı okumakla da dünyayı gezebilirsin.
.
2019:
32.AB uygulaması mantıklı "Bizde, Konkordato ilan eden iş adamı lüks içinde yaşıyor. Avrupa'da tüm mal varlığına el konulup, asgari ücretle maaşa bağlanıyor..." (ATO Başkanı Gürsel Baran'ın hükümete konkordato çağrısı-Basından).

33.İşinize yaramayacak, kullanmayacağınız, fonksiyonel olmayan düşünce, , eşya ve boş uğraşlardan kurtularak kendinize özel, eşinize ve ailenize ise ortak bir yaşam alanı oluşturun. Sadelik huzurdur.

34.Araştırmacı olunuz. Başkalarının bilgileri veya yönlendirmeleri ile değil araştırarak iş yapınız. O konuda en güçlü siz olursunuz. Gücünüz bilginizden gelsin.

35. Hangi noktalarda ayrışabilirize değil, hangi noktalarda birleşebilirize kafa yormak gerek. Olaylara; makro açıdan analitik yaklaşarak, araçtan çöp atmayarak, piknik yerlerini çöpe boğmayarak, çöpleri çöp kutusuna atarak, kalkınma yönünde; çalışarak, maddi, manevi, fikri vb her alanda üreterek, hoşgörü yanında nezaketi koruyarak, tüketimle değil de, üretimle gündeme gelerek, üstlendiğimiz görev ve işlerimizi liyakatle yaparak, yapılan her güzel işe teşekkür ederek, lüzumsuz; iş, konuşma, eşya, düşüncelerden kurtularak, yaptığımız işe yoğunlaşıp, en iyisini yaparak, Ülkeye bir katkımız olsun.

36.Vergi oranlarının arttırılmasından ziyade, (gönüllü) ödenebilir seviyelere çekilmesi önerilir. Aksi takdirde maksat hasıl olmaz, yine dolaylı vergilerle iş yürür ve vergi adaleti başka bahara kalır, ayrıca vergi ödememek için türlü yollara başvurulur.
.
2018:
37.Ahiler belli yetişme dönemi geçirir ve akabinde icazet alırlarmış. Düzgün yapan takdir ve rağbet görür, yanlış iş yapan uyarılırmış. Ahilik anlayışının günümüz şartlarına uyarlanarak; tüm toplumda hayat bulması temennisiyle, ahilik haftasını kutlarım.-160918

38.Kalıcı ve sürdürülebilir başarının sırrı; her ne yapıyorsan, O İŞİ İYİ YAPMAKTIR. Misal, iyi çay yapıyorsan, müşterin hiç eksik olmayacaktır. Bu da sürekli; öğrenmek, kendini ve işini geliştirmek ve çokça uygulamadan geçer.

39.İşe girmek veya iş kurmak için 80 takla atanlar, işe girdikten veya kurduktan sonra vatandaşa 80 takla attırmaya kalkışıyorlar.

40.Bir işyerinde gizli işsiz oranı yüksek ise, o yerinde huzursuzluk, verimsizlik, üretimsizlik oranının da yüksek olması muhtemeldir.

41.Bu işte bir terslik var! Başvuranlar sadece ihtiyaç dolayısıyla başvurmuş olamaz (olabilir mi?), emeklilik vb amaçla olamaz mı? (40 kişilik için 2 bin 772 kişi başvurdu-Basından).

42.Genç nüfusun fazlalığı ile öğünüyoruz ama; futbol takımı oyuncularının çoğunluğu yabancı (koşmayı mı sevmiyoruz?), pek çok işletmede çalışan gençler yabancı (iş mi beğenmiyoruz?), hasılı sistem; bilim, girişimcilik, spor, keşif gibi her alanda gençleri öne çıkarmalı!

43.Üretmeyen, gizli işsiz olan kişinin; maaşı yanında yerine gitmesi sebebiyle kullandığı büro, elektrik, demirbaş, kırtasiye vb harcamaları ilave maliyetlerdir, işe gitmemesi dahi tasarruftur. Kamuda ve özel sektörde verimliliğin arttırılması şarttır.

44.İlle de ticari ahlak. Kalkınma gelişme, ticari ahlakla, güvenle olur. İş dünyası bunu unutmamalı, yoksa kendi ayağına sıkar! Tüketici de bilinçli olmalı; önce güvenli siteleri sonra sadece ihtiyacı olanı tercih etmeli. ("Süper indirim' kampanyaları fiyasko çıktı"-Basından).
...

Konuya ilişkin aşağıda başlıkları verilen yazılarımız ile diğer yazılarımız https://alinural.blogspot.com/ blog adresindedir.
1.Rol kapanlar-2022
2.Ustalık, İş Ahlâkı, İşini İyi Yapmak-2021
3.Analizler-II (ahlak, etik)-2021
4.İttihatçılar (İttihat ve Terakki Cemiyeti)-2021
5.KARİYER SÜRECİ-2018
6.Ailede yaşam alanını genişletmek-2016
7.BÜROKRASİ - İŞ VE İŞLEYİŞ-2015





7 Ekim 2022 Cuma

Cuma 071022:

Cum‘a “toplamak, bir araya getirmek” anlamındaki "cem" kökünden isimdir. Cum‘a ise kendi adıyla anılan sûrede geçmektedir (el-Cum‘a 62/9). İslâm’dan önceki dönemde haftanın altıncı gününe arûbe denirdi. Sözlükler bu kelimenin Arapça olmadığını belirtmiş, araştırmacılar da Ârâmî kökenli olduğunu tespit etmişlerdir (İsl.Ans.).

Çeşitli hadislerden anlaşıldığına göre cuma, haftalık ibadet günü olarak daha önce yahudi ve hıristiyanlar için tayin ve takdir edilmiş, fakat onlar bu konuda ihtilâfa düşerek yahudiler cumartesiyi, hıristiyanlar pazarı haftalık toplantı ve ibadet günü olarak benimsemişler, Allah da cuma gününü müslümanlara nasip etmiş, onları bu konuda hakka ulaşmaya muvaffak kılmıştır (Müslim, “Cumʿa”, 19-23).

Cuma suresinden üç ayet: “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında Allah’ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır" (9). "Namaz kılındı mı artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasip arayın. Allah’ı da daima çok anın ki kurtuluşa eresiniz.” (10). "Ama onlar bir ticaret veya eğlence gördüklerinde ona yönelip seni ayakta bırakıverdiler. De ki: "Allah’ın nezdinde olan, eğlenceden de ticaretten de üstündür. Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır." (11). (Cuma suresi:9,10,11 inci ayetler).

“Güneşin doğduğu en hayırlı gün cumadır; Âdem o gün yaratılmış, o gün cennete girmiş ve o gün cennetten çıkarılmıştır; kıyamet de cuma günü kopacaktır” (HŞ. Müslim, “Cumʿa”, 18)

Cuma günü, imamın minbere çıkıp iç ezanın okunmasından itibaren namaz kılınıncaya kadar alışveriş ve benzeri bir dünya işiyle meşgul olmak Hanefîler’e göre tahrîmen mekruh, çoğunluğu oluşturan diğer fukahaya göre ise haramdır! (İsl.Ans.)

Cumaya ilişkin bazı notlarımız:

1. İnsanlar, paylaştıkları cuma mesajlarına uygun yaşasalar, pek çok şey düzelir.

2.Geç kızıp, çabuk barışmak, çabuk kızıp geç barışmaktan eftaldir.

3.Cuma hutbelerinde mi, hutbeyi dinle(me)yenlerde mi problem var? Niçin hutbe konuları hayata/uygulamaya tam olarak yansımıyor? Hutbeler güncel konulara mı değinmiyor? Yoksa can kulağıyla mı dinlenmiyor?

Misal ticari ahlak! Bu günkü (26.9.14 günü) cuma hutbesi "iş ve ticaret ahlakı-ahilik"...tekrar okunmalı. "işin ucuzu ve kolayına kaçılamaz"

4.Bu cuma ezber bozalım, hutbeyi can kulağıyla dinleyelim ve okunan hutbeyi hayatımıza tatbik etmeye başlayalım. Bunu sonraki cuma hutbelerinde de uygulayalım.

5.Birileri Cuma hutbesinden rahatsız mı olmuş? Sana ne? Lütfen! Herkes ama herkes kendi işiyle uğraşsın, işini yapsın, yapamıyorsa bıraksın! Ki yapamıyor, öyle bir derdi yok, liyakati de yok, vekil maaşı alarak sadece topluma maliyet yüklüyor!

6.Güzel bir duaya amin demekte, güzel bir şeyi takdir emekte cömert olalım. Cömertlik övülmüş bir davranıştır.

7."(İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah'a) yaklaştırılmış kimselerdir." (Vâkıa Sûresi :10 - 11 Ayetler).

8.Rabbimiz, bu mübarek cuma günü gününde, Kudüs'ün huzurunu, zalim İsrail'e karşı mazlum Filistinlilere yardımını diliyorum (2017).

9.“Bir Müslüman, yanında bulunmayan bir din kardeşi için dua ederse, mutlaka melek ona, aynı şeyler sana da verilsin, diye dua eder.” (Müslim, Zikir 86; Ebû Dâvûd, Vitir 29).

10.Cuma vakti ağzına kadar dolu camii de ikindi vaktinde hemen hemen kimsenin olmaması...düşündürücü!

11.Dağıtım memuru tam cuma vakti geliyor, adıma gelen gönderiyi evdekilere de teslim etmiyor, haber kağıdı bırakıp gidiyor! %99 u Müslüman olan ülkede cuma vakti evde olmama ihtimali de %99. Fonksiyonel iş yapmak lazım! Kazandığını hak etmek lazım. Yapmış olmak için bir işi yapmamak lazım!

12.Bazı yerli diziler Müslüman olmayan bir ülkede çekilmiş gibi. Misal 80ler dizisi nasıl bir mahallede çekiliyor ise, toplumun çoğunluğunun inancından hiç bir belirti, iz yok, cami yok, ezan yok, cuma yok. Aynı çocuklar duymasın dizisi gibi. Toplum değerlerine daha çok yer verilse ya!

13.Bir haksızlığa müdahale ediyor olsanız dahi, etrafınızdaki kalabalığa değil, önce Allah'a (cc) sonra kendinize güvenin ve yaptığınızı Allah (cc) rızası için yapın. Kalabalık tepkisiz kalabilir, sadece izleyebilir, hiç belli olmaz...

14.Ölüm ve amel: "Hiç kimse yarın ne kazanacağını, hiçbir nefis de nerede öleceğini bilemez". (Lokman/34).

15."Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur" muş! Dengelemek lazım.

16.Bu ülkenin iyiliğini yine bu ülkedeki yerli akıllar düşünür... Herkes aklını başına alsın, Batı'nın algı yönetimine kanmasın... Hatalar, yanlışlar düzeltilsin, eksiklikler telafi edilsin, ıslahı gereken konularda gereği yapılsın,...

17.Terk edilmesi, azaltılması önerilen bazı davranışlar; telefonla boş konuşmalar, lüzumsuz sorular, gereksiz cevaplar, ihtiyaç ötesi harcamalar (israf), AVM vb avare dolaşmalar, ihtiyaç ötesi yemekler (israf), saatlerce kafelerde boş boş oturmalar, çalışanı meşgul etmeler, tembellikler....

18.Allah (cc) emretmişse, bitmiştir. Bize sadece uymak düşer.

19.Tabiki en güzel elbiseyi, kıyafeti cuma günü, Allah'ın huzurunda giymeliyim.

20.Rabbim cümlemizi, Cuma'nın hayr ve bereketinden nasiplendirsin (amin)

21.Cuma günü biterken, hayırlara vesile, güzel dualar dileriz.

22.Rabbim, “İslam'a ve toplumun değerlerine saldıranlara, Ülkenin ve toplumun kalkınmasını istemeyenlere, yalancı, takiyeci, algıcı, samimiyetsiz, fitneci, fesat, münafık ve liyakatsizlere, hiç bir yetki, erk, güç ve fırsat vermesin!” (amin).

23."Allah'ım dostluğunu ve yardımını bizden esirgeme" (amin). Allah’ın dostluğunu ve yardımını kazanmış olan kimse başkalarının yardımına muhtaç olmaz. (DİB tefsir).

24.Hafta tatiliCuma. Osmanlı’da 17 Ocak 1842 tarihli irade ile hafta tatili perşembeden cumaya alındı. Böylece Müslüman memurlar cuma günü, Hıristiyan memurlar pazar günü, Mûsevîler ise cumartesi günü tatil yapıyordu. 

02 Ocak 1924 tarih ve 394 sayılı Hafta Tatili Kanunu ile cuma günü hafta tatili olarak kabul edildi. 

27 Mayıs 1935 tarih ve 2739 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanun ile memurların hafta tatili cumartesi günü 13.00 den başlamak üzere pazar gününe alındı. Bu Kanunla Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin doğum yıl dönümü de tatil olmaktan çıkartıldı. 

Arif Nihat Asya “Bize bir nazar oldu Cumamız Pazar oldu. Ne olduysa hep bize azar, azar oldu” dizeleriyle başlayan şiirinde bu durumu tasvir etmiştir. 

1974 de cumartesi ve pazar olmak üzere iki tam gün hafta tatili olarak ilan edildi.

Konuya ilişkin aşağıda başlıkları verilenler ile diğer yazılarımız https://alinural.blogspot.com/ 
1.Sehiv Secdesi 061221
2.Son yıllarda sekülerlik arttı mı?060520
3.Bu ülkeyi kim düşünür? 280119
4.Adalet, İhsan, Yakınlara Yardım 050117:
5.Ahilik, Odalar ve Ahilik Haftası (I-200917, II-220914)




TRUMP’ın Sözde Gazze Barış Planı (!) 290925:

Trump'ın 29 eylül 2025 günü açıkladığı Gazze'deki barış için açıkladığı süreç barış planından ziyade tehditler içeren, adil olmayan,...