25 Şubat 2022 Cuma

“Efendim Yukarısı İstemiyor! (mu?)” 250222:

Genellikle kamu veya özel sektörde; işgal ettikleri iş, görev, vazife, makam (bakan, başkan, müdür, memur, vb) ne olursa olsun, işini muhabbetle yapmayan, işine yoğunlaşmayan, işini ileri götürmek gibi bir kaygısı olmayan, işini nasıl ileri götüreceğini bilmeyen, bu konusunda liyakati olmayan, tekeri çeviren değil tekere yapışıp tekerle dönen, birazcık gayretle vatandaşın işini kolaylaştırabilecek iken bu konuda hiçbir adım atmayan ... insanlara, bu hususlar hatırlatıldığında iki tür davranış sergilenir.
...
Ya; “efendim yukarısı istemiyor” denir. Ki bu “yukarı” ise diyenin pozisyonuna göre; Cumhurbaşkanı istemiyor! Reis istemiyor! Bakan bey istemiyor! Genel Müdür istemiyor! Başkan istemiyor! Vs vs unvana göre değişir. Sen üstüne düşeni yap, projeni sun, bırak istemese yukarısı istemesin! Ama yukarının “yukarısı istemiyor” dan haberi yoksa sergilenen davranış münafık alametlerinden yalancılık değil midir? Aman dikkat!
...
Ya da; yeni bir şey denemenin, muhtemel risklerinden(!) kaçınılır.  Ve “niçin ağrımayan başıma iş alayım? azıcık işim, ağrısız başım, işin mi yok, ne diye yorulayım" vb gibi düşünceler ile rahatlarını (!) bozmak istemezler. Bu düşüncede olanların önceliği iş değildir, işi geliştirmek hiç değildir. Aldıkları ücreti hak edip, etmedikleri dahi sorgulanabilir! O konuya girmeyeceğim.
..
Aslında sergilenen bu davranışların her ikisi de doğru değildir ve tembelliğin, üretimsizliğin, iş bilmezliğin itirafı ve bahanesidir. Bu davranış türleri üretkenliğin, dinamizmin, gelişmenin, heyecanın, verimliliğin, kalkınmanın düşmanıdır. Vebali de cabası!
...
Bu davranışları sergileyenler “sadece” talimat ile iş yapan robot (!) gibidirler.

Hatta “üstlerinin” işini hafifletmedikleri gibi “üstlerine” yük bindirirler. Hatta o meşhur sözü söyleyerek; “efendim falan konuda talimatınız nedir?” “Ne emredersiniz?”. 

Mübarek! Konuyu "üst"üne götürmeden azıcık bir gayret göster, ne yapılabilir, onu araştır! Yok! Kendince uyanık, kurnaz! Güya kendini de yormamış oluyor, bir aksama olursa da "talimat böyle" ye sığınacak! Bu davranış da doğru değildir!
...
Ama aslında bu davranış, talimat vereceklerin bazısının hoşuna gider ve talimat verme derdine düşerler. Oysa dese ki; “kardeşim önce sen bir çalış, araştır, neler yapılabilir, o alternatifleri bana getir, ona göre karar vereyim”. O zaman talimat almak isteyenin biraz olsun rahatı bozulacak, belki gayrete gelecek belki de rahatı bozulacağı için, hayırlı bir iş yapacak, görevi bırakacak ve üreten biri gelecek,
...
Kendisine saygısı olan, işini iyi yapar, işini muhabbetle yapar, işini geliştirecek, uygulanabilecek öneriler geliştirir ve “üst"üne” sunar.
...
Alttan ne kadar çok “uygulanabilir öneri” gelirse, işin sorumlusu “üst”ün hoşuna da gider, gitmelidir. Kimin hoşuna gitmez? Eyyamcıların, yaptığı işe katkı sunmayanların hoşuna gitmez. Bu şekilde davranan “üst”leri aşmak, sıralı olarak bir “üst”e ve nihayetinde en “üst”e kadar ulaşmak yolu denenmelidir. Olmadı yazılı hale getirmelidir. Öneri, proje iyi bir şey ise mutlaka bir şekilde hayat bulacaktır.
...
Hangi kademede olursa olsun bir iş yapan yukarısı istemiyor!” “yukarısı öneri istemiyor” “yukarısı proje istemiyor” “yukarısı değişim istemiyor vb diyorsa bunlar bahanedir, belki de gerçek dışı beyandır, bunlar kalkınmayı, gelişmeyi, büyümeyi engelleyecek davranışlardır.
...
Unutmayalım, işini muhabbetle yapan her bir “üst” alttan gelen uygulanan projeler hoşuna gider.

Uygulanabilir proje ve fikirleri olan “üst”e sunulmalıdır. Sunulmaması üretimsizliktir, tembelliktir, vebaldir! Kimse “üst”ünü "yukarısı istemiyor" ile bahane etmesin.




18 Şubat 2022 Cuma

Duâ ve Duâ Örnekleri 180222:

Dua! Yazı konusunu, duadan kısa bir bahis ile kaynakçadaki eserlerden derlenen, gerek Kur'anı Kerim ayetlerinde geçen, gerekse hadislerde geçen dua örnekleri oluşturmaktadır.

Dua kelimesi, “çağırmak, seslenmek, istemek; yardım talep etmek” mânasındaki da‘vet ve da‘vâ kelimeleri gibi masdar olup, “küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya vâki olan talep ve niyaz” anlamında isim olarak da kullanılır. Ayrıca Allah’a sunulacak talepleri sözlü veya yazılı olarak dile getiren metinlere de dua denilir. İslâm literatüründe ise Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesini, sevgi ve tâzim duyguları içinde lutuf ve yardımını dilemesini ifade eder. Arapça’da kullanıldığı edatlara göre bir kimse için hayır duada veya bedduada bulunmak mânalarını da taşır.

Duanın ana hedefi insanın Allah’a halini arz etmesi ve O’na niyazda bulunması olduğuna göre dua kul ile Allah arasında bir diyalog anlamı taşır.

Kur’ân-ı Kerîm’de dua ile ilgili âyetler geniş bir yer tutar. 200 kadar âyet doğrudan doğruya dua konusundadır; ayrıca tövbe, istiğfar gibi kulun Allah’a yönelişini ve O’ndan dileklerini ifade eden çok sayıda âyet de geniş anlamda dua ile alâkalıdır.

ALLAH Teâlâ, kendisine duâ edilmesi konusunda şunları söylemiştir: "Kullarım senden beni sordukları zaman, benim onlara yakın olduğumu söyle. Bana duâ edeni ben anında işitir ve ona cevap veririm. O halde, onlar da benim da'vetime cevap versinler ve bana iman etsinler. Böyle yaparlarsa, doğru yolu bulurlar." (Bakara, 186), "RABBİNİZ dedi ki: Bana duâ edin, size cevap vereyim. Büyüklük taslayıp bana duâ ve ibadet etmekten yüz çevirenler, zelil bir şekilde cehenneme gireceklerdir." (Mü’min/Gâfir, 60), "Yalvarış halinde ve gizli bir sesle RABBİNİZE duâ edin. O haddi aşanları sevmez." (A'râf, 55). “En güzel isimler (el-esmâü’l-hüsnâ) Allah’ındır; bu güzel isimlerle O’na dua edin” (A‘râf 7/180).

Dua konusu hadislerde de önemli bir yer tutmuş, ilk dönemlerden itibaren hadis mecmualarının başlıca bölümlerinden biri olarak ele alınmış ve bu durum daha sonraki bazı âlimlerin dua bahsini hadis ilminin bir bölümü şeklinde göstermelerine yol açmıştır

Duâ mevzuunda ALLAH Rasûlü (sa) da şöyle buyurmuştur: "Duâ ibadetin özüdür." (Tirmizî), "ALLAH yanında duadan daha etkili bir şey yoktur." (Tirmizî, İbnu Mâce, Hâkim), "Duâ edince kula üç şeyden birisi mutlaka verilir. Bununla ya günahı bağışlanır, ya hemen bir iyilik verilir veya onun hesabına bir iyilik saklanır." (Deylemî). Bu hadisin diğer bir rivayet şekli de şöyledir: "...İstediği şey ya hemen verilir, ya âhiret için saklanır, ya da istediği şey kadar bir kötülük ve belâ kendisinden uzaklaştırılır." (Ahmed, Hâkim, Buharî/el-Edeb), "ALLAH'tan O'nun fazl ve rahmetini isteyin. Çünkü O, bunların kendisinden istenmesinden hoşlanır." (Tirmizî), "İbadetin efdali, kabul edileceğine inanarak duâ etmek ve sonucu sabırla beklemektir." (Tirmizî).

Kur'an-ı Kerim’de yer alan bazı dualar ile Peygamberimizin yaptığı dualardan bazı örnekler:

A).Kur'ânı Kerim ayetlerinde geçen dualardan bazıları:

1)."RABBİMİZ! Bizden kabul buyur. Şüphe yoktur ki, sen işitensin, bilensin. RABBİMİZ! Bizi sana teslim olmuşlardan kıl; neslimizden de sana teslim olan bir topluluk çıkar. Bize, nasıl ibadet edeceğimizi göster ve tevbemizi kabul et. Şüphe yoktur ki, Sen tevbeleri kabul edensin, çok merhametlisin." (Bakara, 127-128)

2)."RABBİMİZ! Bize dünyada iyilik ver, âhirette iyilik ver ve bizi ateş azabından koru." (Bakara, 201)

3)."RABBİMİZ! Unutsak veya hatâ etsek bizi muâheze etme. RABBİMİZ! Bizden öncekilere yüklediğin ağır yükleri bize yükleme. RABBİMİZ! Gücümüzün yetmediği işleri bizden isteme. Bizi bağışla, bizi affet, bize merhamet et; sen Mevlâmızsın, kâfir bir kavme karşı bize yardım et." (Bakara, 286)

4)."RABBİMİZ! Bizi hidayet ettikten sonra kalplerimizi saptırma ve bize kendi tarafından merhamet et; hiç şüphe yoktur ki, sen çok merhamet edensin." (Âl-i İmrân, 8)

5)."RABBİMİZ! Biz iman ettik; artık günahlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru." (Âl-i İmrân, 16)

6)."RABBİMİZ! Günahlarımızı ve işlerimizdeki israfımızı bağışla, ayaklarımızı (İslâm yolu üzerinde) sâbitleştir ve kâfir kavme karşı bize yardım et." (Âl-i İmrân, 147)

7)."RABBİMİZ! Sen gökleri ve yeri boşuna yaratmadın. Seni bundan tenzih ederiz. Bizi ateş azabından koru. RABBİMİZ! Sen kimi ateşe atarsan onu perişan edersin. Zâlimlerin (sana karşı) yardımcıları yoktur. RABBİMİZ! Biz bir münâdi duyduk; imana çağırıyor ve 'RABBİNİZE iman edin!’ diyordu. Biz de iman ettik. RABBİMİZ! Artık kusurlarımızı bağışla, günahlarımızı affet ve bizi iyilerle beraber vefat ettir. RABBİMİZ! Peygamberlerinin aracılığıyla bize va'dettiklerini ver ve kıyâmet gününde bizi perişan etme. Şüphe yoktur ki, sen va'dinden dönmezsin." (Âl-i İmrân, 191,194)

8)."RABBİMİZ! Üstümüze sabır yağdır ve bizi müslüman olarak vefat ettir." (Araf, 126)

9)."RABBİMİZ! Bizi zâlim kavme fitne (konusu) yapma ve rahmetinle bizi kâfir kavimden koru." (Yûnus, 85, 86)

10)."RABBİM! Beni ve zürriyetimi namaz kılanlardan eyle ve dualarımızı kabul et. RABBİMİZ! Hesabın görüleceği gün beni, anne babamı ve müminleri bağışla." (İbrahim, 41)

11)."RABBİMİZ! Kendi tarafından bize bir rahmet ver ve bu durumumuzdan bize bir kurtuluş yolu aç." (Kehf, 10)

12)."RABBİMİZ! Cehennem azabını bizden uzak tut; onun azabı bitip tükenmez; o ne kötü bir durak ve konaktır." (Furkan, 65, 66)

13)."RABBİMİZ! Bize eşlerimizden ve zürriyetimizden göz aydınlatıcı işler göster ve bizi takva sahiplerine öncü yap." (Furkan, 74)

14)."RABBİMİZ! Bize ve bizden önce iman ile geçmiş kardeşlerimize mağfiret et ve iman edenlere karşı kalplerimize kin koyma. RABBİMİZ! Sen şefkatli ve merhamet sahibisin." (Haşr, 10)

15)."RABBİMİZ! Nurumuzu tamamla ve bizi bağışla; hiç şüphe yoktur ki, sen her şeye kadirsin." (Tahrim, 8)

16)."RABBİM! Küçükken anne ve babam bana merhamet ettikleri gibi, sen de onlara merhamet et." (İsrâ, 24)

17)."RABBİM! Beni gireceğim yere doğrulukla sok, çıkacağım yerden de doğrulukla çıkar ve kendi tarafından bana yardım edici bir kuvvet ver." (İsrâ, 80)

18)."RABBİM! Beni bereketli bir yere yerleştir; sen yer verip yerleştirenlerin en hayırlısısın." (Mu’minûn, 29)

19)."RABBİM! Beni zâlim kavmin içine katma." (Mu’minûn, 94)

20)."RABBİM! Şeytanların tahriklerinden sana sığınırım; RABBİM! Onların bana yaklaşmalarından da sana sığınırım." (Mu’minûn, 97, 98)

21)."RABBİM! Beni ve ev halkımı kötülerin yaptıklarını yapmaktan koru." (Şuarâ, 169)

22)."RABBİM! Bana, anne ve babama yaptığın iyiliklerin şükrünü ifâ etmek ve razı olduğun ameli yapmak için bana niyet ve takat ver ve rahmetinle beni sâlih kullarının arasına kat." (Neml, 19)

23)."RABBİM! Bana sâlih evlâd ver." (Sâffât, 100),

24)."RABBİM! Bana yapacağın her iyiliğe muhtacım." (Kasas, 24)

25)."RABBİM! Kendi yanında cennette bana bir ev yap; beni Firavun şerrinden ve zâlim kavimden koru." (Tahrim, 11)
(Amin)
...

B). ALLAH Rasûlü’nün dualarından bazıları:

1)."ALLAH'ım! Sen benim RABBİMsin; senden başka ilâh yoktur; beni Sen yarattın; ben Senin kulunum ve gücüm nisbetinde Sana verdiğim söz ve ahidlere bağlıyım. Kötülüklerden Sana sığınırım. Senin bana iyilik ettiğini ve nimetler verdiğini ikrar eder, buna karşı şükretmekte âciz kaldığımı itiraf ederim. Aczimi affet ve kusurlarımı ört. Senden başka günahları affeden ve örten yoktur."

2)."ALLAH'ım! Sen anılmaya, aranmaya, ibadet edilmeye çok lâyık olansın. Sen güçlü iken en çok merhamet eden, istenirken en çok cömertlik eden, verirken en çok verensin. Sultan sensin; ortağın yoktur; hep var olan sensin; senden başkası yok olmaya mahkûmdur. Beni merhamet ve kudretinle ateşten koru."

3)."ALLAH'ım! Hayatımın gayesi olan dinimi ıslah et; geçinmemin vasıtası olan dünyamı ıslah et; dönüş yerim olan âhiretimi ıslâh et."

4)."ALLAH'ım! Beni nefsime bırakma; beni nefsime bırakırsan, günahlara, hatalara, kusurlara, zararlara bırakmış olursun. Ben nefsime değil, senin korumana güvenirim. Kusurlarımı affet. Senden başka kusur ve günahları affeden yoktur. Bana tevbe nasip et; sen tevbeleri kabul edensin."

5)."ALLAH'ım! Vücuduma afiyet ver, kulaklarıma afiyet ver, gözlerime afiyet ver. ALLAH'ım! Kalbimi nurlandır, kabrimi nurlandır, kulaklarımı nurlandır, gözlerimi nurlandır; saçlarımı, cildimi, etimi, kanımı, kemiklerimi nurlandır. ALLAH'ım! Önümü, arkamı, sağımı, solumu, üstümü, altımı nurlandır ve nurumu arttır."

6)."ALLAH'ım! Vücudumu güzelleştirdiğin gibi, huy ve ahlâkımı da güzelleştir."

7)."ALLAH'ım! Beni kaderine razı et ve onu hakkımda hayırlı et. Ta ki, hâzır olan şeyin ertelenmesini, ertelenmiş olan şeyin hâzır olmasını temenni etmeyeyim ve olan şeyin olmamasını, olmayan şeyin olmasını istemeyeyim."

8)."ALLAH'ım! Doğru yolu kaybetmekten, bile bile ondan ayrılmaktan, zulmetmekten, zulme uğramaktan, cahillik etmekten, cahilliğe uğramaktan sana sığınırım."

9)."ALLAH'ım! Kusurlarımı affet ve bana rahmet kapılarını aç."

10)."ALLAH’ım! Kusurlarımı affet ve bana rızk kapılarını aç."

11)."ALLAH'ım! Beni en güzel amel ve en güzel ahlaka yönelt; bunlara ancak sen yöneltirsin, beni çirkin amel ve çirkin ahlaktan uzaklaştır; bunlardan ancak sen uzaklaştırırsın."

12)."ALLAH'ım! Sana rükû' ettim, sana iman ettim, sana teslim oldum. Sen benim RABBİMsin. Gözlerim, kulaklarım ve ayaklarımın taşıdığı bütün vücudum sana eğilmiştir." (ALLAH Rasûlü (sa), bu duayı rükû'da okurdu)

13)."ALLAH'ım! Sana secde ettim, sana iman ettim, sana teslim oldum. Yüzüm; kendisini yaratan, şekillendiren, güzelleştiren, ona göz ve kulak takan RABBİne secde etmiştir." (ALLAH Rasûlü (sa), bu duayı secdede okurdu)

14)."ALLAH'ım! Bana şer ve kötülüklerden yıkanmış, küfür ve isyandan temizlenmiş bir kalb ver."

15)."ALLAH'ım! Gaybları kuşatan ilmin ve her şeye yeten kudretin hakkı için, hayat benim için hayırlı olduğu sürece beni yaşat; ölüm benim için hayırlı olduğu zaman da beni vefat ettir."

16)."ALLAH'ım! Senden gizli ve açık hallerimde korkmayı, sevdiğimiz ve sevmediğim işlerde hakkı söylemeyi, varlık ve darlıkta iktisat ve ölçü ile yaşamayı, bitmeyen cennet nimetlerini, sonu gelmeyen göz aydınlığını, kaderine râzı olmayı, ölümden sonra yaşamanın tadını, güzel olan yüzüne bakmanın lezzetini, sana kavuşmanın iştiyakını isterim; zarar veren sıkıntılardan ve dalalete düşüren fitnelerden selâmette olmayı isterim. ALLAH'ım! Bizi iman süsüyle süslendir, bizi doğru yolda olan ve o yolu gösteren kimselerden eyle."

17)."ALLAH'ım! Senden dinde sebat etmeyi, rüşd ve azim sahibi olmayı, nimetlerine şükretmeyi, sana güzelce ibadet etmeyi, temiz bir kalb ve doğru bir dil isterim. İşlediğim günahlar için senden af dilerim, bundan sonra da günahlara karşı sana sığınırım."

18)."ALLAH'ım! Bende affetmediğin bir günah, defetmediğin bir belâ, kaldırmadığın bir sıkıntı, kapatmadığın bir zarar, ödemediğin bir borç, gidermediğin bir ihtiyaç bırakma. Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin."

19)."ALLAH'ım! Senden bildiğim ve bilmediğim bütün hayır çeşitlerinden isterim. Sana, bildiğim ve bilmediğim bütün şer çeşitlerinden sığınırım."

20)."ALLAH'ım! Günahlarımı affet; evimi genişlet; rızkımı bereketlendir; hüzün ve kederi benden uzaklaştır."

21)."ALLAH'ım! Senden faydalı ilim, yararlı amel ve temiz rızk isterim."

22)."ALLAH'ım! Hidâyet verdiklerin gibi bana hidâyet ver; afiyet verdiklerin gibi bana afiyet ver; bana verdiğin iyi şeyleri bereketlendir; takdir ettiğin şeylerin kötüsünden beni koru. Sen hükmedersin, Sana hükmedilmez. Senin dostluk ettiğin (sahip çıktığın) kimse zelil olmaz; Senin düşmanlık ettiğin (terk ettiğin) kimse aziz olmaz. Sen bereket sahibi ve yücesin." (Şâfiîler bu duayı kunutta okurlar)

23)."ALLAH'ım! Senden yardım dileriz; Senden af dileriz; Seni hayırla anarız; Seni inkâr etmez ve Sana karşı nankörlük etmeyiz. Seni inkâr edeni bırakır, Sana itaatsizlik edeni terk ederiz. ALLAH'ım! Yalnız Sana kulluk eder, yalnız Sana namaz kılıp eğilir ve secde ederiz. Yalnız Sana taraf gelir, Sana doğru koşarız. Rahmetini umar, azabından korkarız. Büyük olan azabın kâfirleri er geç yakalayıcıdır." (Hanefîler bu duayı kunutta okurlar)

24)."ALLAH'ım! Sana hamd olsun; Sen göklerin, yerin ve bunlardaki şeylerin nurusun; Sen haksın; sözün haktır; va'din haktır; kıyâmet haktır; hesap haktır; cennet haktır; cehennem haktır. ALLAH'ım! Sana teslim oldum; Sana iman ettim; Sana güvenip tevekkül ettim; Sana döndüm; Senin için kavga ettim; işleri Senin hükmüne havale ettim."

25)."ALLAH'ım! Geçmişteki kusurlarımı, gelecekte olanları, gizli kalanları ve açığa çıkanları affet; sen benim ilâhımsın, senden başka ilâh yoktur."

26)."ALLAH'ım! Senden hayır olan işleri yapmayı, kötü olan işeri terk etmeyi ve fakirleri sevmeyi bana nasib etmeni isterim."

27)."ALLAH'ım! Bana kendi sevgini, Seni sevenlerin sevgisini ve beni sevmene vesile olabilen işlerin sevgisini nasib et."

28)."ALLAH'ım! Senden nimetin tamamını, afiyetin devamını ve sonumun hayırlı olmasını isterim."

29)."ALLAH'ım! Beni Sana çok şükreden, Seni çok zikreden, Senden çok korkan, Sana çok itaat eden, Sana çok dönen bir kul eyle."

30)."ALLAH'ım! Tevbemi kabul et; duama cevap ver; kalbimi doğruya yönlendir; dilimi doğrult; kötü huyları benden al."

31)."ALLAH'ım! Ayıplarımı ört; korkularımı gider; beni borçlu bırakma."

32)."ALLAH'ım! İçimi dışımdan daha hayırlı et; dışımı da ıslah et." "Bütün işlerimde akıbeti hayırlı eyle, beni dünya zilletinden ve âhiret azabından koru." "Bizi bağışla; bize merhamet et; bizden razı ol; amellerimizi kabul et; bizleri ateşten koru ve cennete dâhil et; bütün işlerimizi güzelleştir."

33)."ALLAH'ım! Beni râzı olduğun ve sevdiğin söz, amel, niyet ve hidayete muvaffak et. Sen her şeye kadirsin."

34)."ALLAH'ım! Beni kendi helâl rızkınla haramlardan ve kendi fazlınla senden başkalarından müstağni kıl."

35)."ALLAH'ım! Bana öğrettiklerinden beni faydalandır, bilmediklerimi bana öğret ve ilmimi arttır."

36)."ALLAH'ım! Fayda vermeyen bir ilimden, huşu' duymayan bir kalpten, doymayan bir nefisten ve dinlenmeyen bir duadan sana sığınırım."

37)."ALLAH'ım! Senden sıhhat, iffet, emânete riâyet, güzel ahlâk, kadere razı olmayı isterim."

38)."ALLAH'ım! Senden hidâyet, takva, iffet ve tok gözlü olmayı, sevdiğin ve razı olduğun ameli isterim."

39)."ALLAH'ım! Belânın ağırlığından, şekâvetin ulaşmasından, kaderin kötüsünden, düşmanların şamatasından sana sığınırım."

40)."ALLAH'ım! Kötü günden, kötü geceden, kötü saatten, kötü arkadaştan, kötü komşudan sana sığınırım."

41)."ALLAH'ım! Âciz kalmaktan, tembelleşmekten sana sığınırım; kalb katılığından, basiret körlüğünden, geçimimi temin edememekten sana sığınırım; fâsıklıktan, huysuzluktan, münafıklıktan, gösteriş ve riya yapmaktan sana sığınırım; körlükten, sağırlıktan, konuşamamaktan, delilikten, cüzzamdan ve kötü hastalıklardan sana sığınırım."

42)."ALLAH'ım! Kızgınlığından rızâna, intikamından affına, senden yine sana sığınırım. Senin verdiğin bir şeyi kimse menedemez; senin menettiğin bir şeyi kimse veremez. Kimsenin şöhret ve serveti senin yanında fayda sağlayamaz."

43)."ALLAH'ım! Kendi nefsimin şerrinden ve alnından tuttuğun bütün canlıların şerrinden sana sığınırım."

44)."ALLAH'ım! Cehennem azabından sana sığınırım; kabir azabından sana sığınırım; deccal fitnesinden sana sığınırım; hayat ve ölüm fitnelerinden sana sığınırım."

45)."ALLAH'ım! Tembellikten, aşırı ihtiyarlıktan, korkaklıktan, dünya sıkıntılarından ve kabir azabından sana sığınırım."

46)."ALLAH'ım! Taşkınlık getiren zenginlikten, ümitsizlik veren fakirlikten, oyalayan boş arzulardan ve saptıran arkadaşlardan sana sığınırım."

47)."ALLAH'ım! Bana lütfettiğin nimetin gitmesinden, verdiğin afiyetin bozulmasından ve ansızın gelen intikamından sana sığınırım."
(Amin).
...
(Kaynakça:

İlgili yazımız;
"İçinde Dua Geçen Cümleler 150422":ali nural (alinuralca): İçinde Dua Geçen Cümleler





17 Şubat 2022 Perşembe

Faiz, Enflasyon, Reel Üretim! 170222:

"Faiz düşerse enflasyon artar" diyen, okutan ve bunu dayatan Ülkemin iktisat yorumcuları!
...
Lütfen, aşağıda paylaşılan sayfadaki bazı dünya ülkelerinin faiz oranlarına bakar mısınız, gelişmiş ekonomilerde niçin çok düşük, sıfır, hatta eksi olan faiz oranları Türkiye'de niçin bu kadar yüksek?
...
Kanaatim faiz oranları halen çok yüksek! Düşürülmesi gerekiyor! Ekonomi yönetimi ve tüm ekonomik aktörler, bankalar, ekonomi STK ları bu yönde çabalarını arttırmalı ve destek olmalıdırlar.
...
Fonların daha çok çıktıları olan yatırım konularına, reel üretime, imalata, sanayiye, bilgi teknolojilerine gitmesi, kalkınma, enflasyonun ve faizi düşürücü etkisi olacaktır!



14 Şubat 2022 Pazartesi

Tabiata nefes aldırmak 210621:

1.İlgili Bakanlık ve Üniversiteler tarafından, Türkiye'de balıkçılık dahil, her türlü avcılık ve çevre ile bir çalışma yapılsa!

2.İlgili bakanlık ve fakülteler tarafından bir eylem planı hazırlansa!

3.Balıkçılık, avcılık, orman kesimi durumlarına uygun süreler için (1-2-3-5-10 sene) yasaklansa! 

4. Veya kontrollü yararlanma ve koruma sağlansa! Ciddiyetle uygulansa!

5.Geçimini bu yollardan kazananlara, alternatif geçim imkanları sunulsa!

6.Çevreye saygılı ve ölçülü davranma, temiz çevre, ölçülü avlanma vb konularda farkındalık ve duyarlılık oluşturulsa!

7.Tabiat, çevre, orman, su, göl, yollar vb daha ciddi korunsa, kirletenlere ciddi yaptırımlar uygulansa!

8.Bu konuda topyekûn bir çalışma başlatılsa!

Yaban hayatı, tabiat ve ormanlarımız daha bir canlanmaz mı?

@csbgovtr @TCTarim @tcbestepe @tcmeb






11 Şubat 2022 Cuma

Münafık!(lık!)(lar!) (Nifak ehli!)110222:

Münafıklar tarih boyunca var olmuşlardır, halen de vardırlar. Nerede bir fitne, fesat, karışıklık, hased, riya, yalan, sözünde durmamak, vaadini getirmeme, aldatma, kibir, cimrilik, gösteriş, kötülüğü yaygınlaştırma, iyiliği engelleme, mümünleri alaya alma, günah, kötü haber yayma vb söz konusu ise münafıklara dikkat etmek gerekir! Akla gelmesi gerekir, mücadele etmek gerekir, engellemek gerekir. Münafıkların sergilediği davranışlardan da sakınmak gerekir. Nifak ehli dün olduğu gibi bu gün de islam dünyasına ve müslümanlara zarar vermektedirler. Her türlü yıkıcı faaliyetin içinde olabilmektedirler.

Münafık (nifak) kelimesinin zıttı mü’min kelimesidir. Sözlükte “güven içinde bulunmak, korkusuz olmak” anlamındaki emn (emân, emânet) kökünün “if‘âl” kalıbından türeyen mü’min kelimesi inanıp tasdik eden; başkalarının güvenli olmasını sağlayan, vaadine güvenilen” mânalarına gelir.

Aşağıda çoğunluğu İslam Ansiklopedisi ve İhya-u Ulumiddin’den derlenen münafıklık ile ilgili bilgiler yer almaktadır.

A. İslam Asiklopedisinde Münafıklık konusu:

Münâfık kelimesi “inanmadığı halde kendisini mümin gösteren” kimse demektir. Sözlükte “(tarla faresi) yuvasına girmek; (bir kimse) olduğundan başka türlü görünmek” anlamındaki nifâk masdarından türemiş bir sıfattır. Kelimenin, “tarla faresinin bir tehlike anında kaçmasını sağlamak üzere yuvası için hazırladığı birden fazla çıkış noktasının birinden girip diğerinden çıkması” biçimindeki kök mânasından hareketle münafık, “dinin bir kapısından girip diğerinden kaçan çifte şahsiyetli kimse” olarak da tanımlanmıştır.

İslam tarihinde nifak ehli veya münafık gruplar, sürekli İslam düşmanları ile ve başta Yahudilerle işbirliği içinde olmuşlardır. Nifak ehli bir taraftan, dışarıda lobi faaliyetleri ile düşman ülkeleri İslam devleti aleyhinde kışkırtmışlar, diğer taraftan da içeride İslam muhalifi gruplarla işbirliği içerisinde olmuşlardır. Asrı saadetten günümüze kadar nifak ehlinin kendilerini topluma Müslüman olarak yansıtmaları, yıkıcı faaliyetleri gerçekleştirmelerini kolaylaştırmıştır. Meydana getirdikleri tehlikenin boyutlarının daha da artmasına ve Müslüman toplum içindeki ihanetlerini rahatça gerçekleştirmelerine imkân vermiştir. Nitekim Hz. Peygamber, Medine döneminde ortaya çıkan bu ihanet şebekesini, asla devletin stratejik konumlarına getirmemiş, onlara görev vermemiştir. Çünkü nifak ehlinin hedeflerine ulaşmak amacıyla her türlü kutsal mekânı, kavram, kurum ve kuruluşu istismar etmekten asla geri durmazlar. Nitekim Rasulüllah (s.a.s.) zamanında münafıkların, fitne, fesat yuvası olarak Medine’de Müslümanlara zarar vermek amacıyla Kuba Mescidi’nin karşısına yaptırdıkları ve nifak ehlinin toplantı merkezi hâline dönüştürdükleri Mescid-i Dırar’ı, Tebük seferi dönüşünde yıktırmak suretiyle onların bir araya gelmelerini önlediği bilinmektedir. (Hüseyin Algül, Mescid-i Dırâr, TDV İslam Ansiklopedisi, XXIX, 272-273.)

“Türkiye ve etrafında iç ve dış destekçileri ile nifak ehli emperyalist güçlerin ve kendi keyfi arzu ve istekleri doğrultusunda Müslüman kanını, malını ve ırzını göz kırpmadan heder etmektedir. Bütün bunları sözde din adına yapmakta ve sadece Müslümanları hedef almaktadırlar. Sözde İslam adına hareket ettiğini iddia eden bu nifak grupları genelde iki zihniyet yapısından beslenirler. Birincisi Hz. Ali’yi halife kabul edenleri hatta Müslüman görenleri kâfir sayıp kanını helal sayan Hariciler, ikincisi ise Hz. Ali’yi birinci halife olarak kabul etmeyenleri başta sahabe olmak üzere kendileri dışında diğer bütün Müslümanları tekfir edip, malını, canını ve ırzını helal sayan zihniyet. Her iki grubun ortak noktası dışlamacı ve tekfirci olmasıdır. Eskiden bunlar Harici, Sabbahiyye gibi daha birçok değişik isimlerle anılırken günümüzde el-Kaide, Işid, Deaş, Boko Haram, Hûşî ve Haşdi Şa’bi gibi sayıları onları geçen isimlerle cinayet şebekeleri olarak İslam coğrafyasında yıkıcı faaliyetlerine devam etmektedirler. ... Günümüzde de nifak ehlinin öncelikle dış destekleri kesilmeli, ikinci olarak da Müslümanlar arasında tevhit ve birlik şuuru tesis edilmek suretiyle iç huzur ve güvenlik sağlanmalıdır. Böylelikle nifakçılara, toplumu gruplara bölmek suretiyle birlik ve düzeni bozma imkânı verilmemiş olacaktır.” (https://dergi.diyanet.gov.tr/makaledetay.php?ID=29593)

Hızlı ve kapsamlı kültür değişmeleri, sosyal hayatı büyük çapta etkileyen siyasî hareketlerin gerçekleştiği dönemlerde zayıf karakterli kişilerde nifak denen çifte şahsiyet psikolojisinin oluşması tarihte ve günümüzde gözlemlenen bir husustur. Münâfikūn sûresi, Asr-ı saâdet’ten itibaren İslâm tarihinde müslüman toplumların önemli bir problemini teşkil eden nifakın teşhisi konusuna ışık tutmaktadır. Bazı tefsir kaynaklarında, “Münâfikūn sûresini okuyan kimse nifaktan uzak kalır” meâlinde nakledilen hadisin (meselâ bk. Zemahşerî, IV, 112; Beyzâvî, IV, 282) mevzû olduğu kabul edilmiştir (Muhammed et-Trablusî, II, 723).

Kur’anı Kerim’de Münâfikūn adlı müstakil bir sûre de mevcuttur. Bu âyetlerde münafıkların itikadî durumları, psikolojik yapıları ve ahlâkî bozuklukları, toplumsal hayattaki yerleri, Hz. Peygamber’e ve müminlere karşı tutumları, âhiretteki konumları ayrıntılı biçimde anlatılır. Bu sürenin münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selûl ile ilgili olarak indiğine ilişkin rivayetler vardır. Bu şahıs Bedir Gazvesi’nden hemen sonra müslüman olmuş görünmesine rağmen, Peygamber’e ve onun tebliğ ettiği dine karşı beslediği kin ve düşmanlık duygularından hiçbir zaman kurtulamamıştır.

Münâfikūn Sûresinin muhtevasını iki bölüm halinde ele almak mümkündür. Birinci bölümde münafıkların dış görünümü ile ruhî portrelerine temas eder ve onların yeri geldikçe yemin ederek müslüman olduklarını söyledikleri, görünüşleri ve konuşmalarıyla ilgi çektikleri belirtilir (Ayet 1-8) İkinci bölümde mal hırsı ve evlât sevgisinin Allah yolundan alıkoymaması hususunda uyarılmış, infak yapmaları istenmiştir (Ayet 9-11).

Kur’anı Kerimin çeşitli âyetlerinde münafıkların niteliklerinden bahsedilmekte, meselâ; 

-dış görünüşlerinin aksine onların her şeyden korktukları, özellikle savaştan endişe duydukları (et-Tevbe 9/56-57; Muhammed 47/20-21; el-Haşr 59/11-13; el-Münâfikūn 63/4),

-cimri, yalancı ve kibirli oldukları (et-Tevbe 9/67; el-Münâfikūn 63/1, 5),

-gösterişe önem verdikleri, maddî menfaat için namaz kıldıkları, gerçekte ise dua ve ibadet hayatında isteksiz davrandıkları (en-Nisâ 4/142),

-ekini ve nesli (ekonomiyi ve kültürel hayatını) bozmaya uğraştıkları (el-Bakara 2/205),,

-kötülüğü yaygınlaştırıp iyiliğe engel olmaya çalıştıkları (et-Tevbe 9/67),

-Allah’ı ve müminleri alaya aldıkları (et-Tevbe 9/65, 79),

-müslümanlara yardım edilmesini engellemeye gayret ettikleri (el-Münâfikūn 63/7),

-müminlere karşı kin besledikleri (Âl-i İmrân 3/119),

-kötü haberler yaydıkları (el-Ahzâb 33/57-60),

-günah, düşmanlık ve Hz. Peygamber’e isyan konusunda gizli faaliyetler yürüttükleri (el-Mücâdile 58/8; krş. en-Nisâ 4/108) ifade edilmektedir.

Münafıkların cenazesini kıldırmak, onlara dua etmek ve kabirlerini ziyaret etmek, Peygamberimize ayetle (Tevbe/84) yasaklanmıştır.

Münafığın alâmetleri hakkında bilgi veren rivayetler de mevcuttur ve bunların genellikle ahlâkla ilgili olduğu görülmektedir. Meselâ bir hadiste münafıklık alâmetleri yalan söylemek, sözünde durmamak ve emanete hıyanet etmek şeklinde özetlenmiştir (Buhârî, “Îmân”, 24; Müslim, “Îmân”, 107-108).

"İman edenlerin amelleri arttıkça, münafık ve münkirlerin kızgınlıkları artar" (Prof Dr M.M. Hicazi).
...

B. İhya’da münafıklık konusu:

“Kötülükleri ve günahları bilerek işlemesinden dolayı münafıkların cezası ağırlaştırılmıştır: "Münafıklar, cehennemin en alt tabakasındadırlar." (Nisa, 145).

Hz. Ömer (ra) şöyle demiştir: "Bu ümmet için en çok, ilim bilen münafıklardan korkuyorum. Bunlar, ilimleri dillerinde olan, kalpleri cahil ve amelleri kötü kimselerdir."

Münafıklık (dinin hak olduğunda tereddüt ve şüphe etmek) ise, siyah bir leke gibi kalbe yapışır.

"Dört kötülük vardır ki, bunlar kimde bulunursa, o kimse münafıktır. Bu kötülükler; yalan söylemek, sözünü yerine getirmemek, emânete hıyanet etmek ve düşmanlıkta hak ve hukuk tanımamaktır."

Münafıklık iki çeşittir: iman nifakı ve ahlak nifakı. İman nifakı; kalbinde küfür, şüphe ve inançsızlık taşımaktır. Ahlâk nifakı; olduğu gibi görünmemek, göründüğü gibi olmamak, iki yüzlü ve karaktersiz olmak ve ahlâkî zaaflar taşımaktır.

Huzeyfe (ra) şöyle demiştir: "Münafık olan kimseler, münafık olmadıklarına emindirler”.

Zamanımızda da çoğu kimseler, maddî temizlik konusunda gelin ve damatlar gibi özen ve önem gösterirken; kalplerini kibir, ucub (kendini ve amelini beğenmek), cehalet, riyakârlık ve münafıklık pislikleriyle çürümeye terk ediyorlar. (En garip şey de, bunların kalplerinin temiz olduğunu iddia etmeleridir. İnsanın kendi kendisi hakkındaki iddiası ve şahidliği geçerli değildir. Geçerli olan, başkalarının şahidlik etmesidir. Onun için bir adam, "Ya Rasûlullah! Ben iyi olduğumu nasıl bilebilirim?" diye sorunca, ALLAH Rasûlü (sa) şu cevabı vermiştir: "Seni tanıyanlar senin iyi olduğunu söylerlerse, sen iyisin." buyurmuştur.)

"Bizim münafıklardan farkımız, yatsı ve sabah namazlarını cemaatle kılmamızdır. Çünkü, münafıklar (rahatlarını bozup) bu namazlara katılmazlar." (Mâlik).

ALLAH Teâlâ münafıklar hakkında şöyle buyurmuştur: "Namaza uyuşuk ve isteksiz bir halde kalkarlar" (Bakara, 54), "Zekât verdikleri zaman onu kendilerine zorla yüklenen bir zarar telakki ederler." (Tevbe, 98), "Savaşa götürüldükleri zaman, evde olmayı temenni ederler." (Âl-i İmran, 154, 156; Tevbe, 87, 93; Muhammed, 20) "ALLAH'ın razı olduğu işlerden hoşlanmazlar." (Muhammed, 28)”

ALLAH Rasûlü (sa) şöyle buyurmuştur: "Mümin, günahını üzerine yıkılacak bir dağ gibi görür; münafık ise onu burnuna konan bir sinek zanneder.)

İyiler iyileri, kötüler de kötüleri sever ve dost edinirler. Bu mânayı anlatmak için şöyle denilmiştir: "Mümin bir kimse, yüz münafıkla bir tek müminin bulunduğu bir meclise girse, oradaki müminle ülfet ve ünsiyet kazanır; bir münafık da yüz müminle bir münafığın bulunduğu meclise girse, oradaki münafıkla yakınlık ve dostluk kurar."

Âbdullah İbni Mübarek (ra) şöyle demiştir: "Mümin kişi mümin kardeşinin hataları için mazeret bulmaya çalışır; münafık ise, onu peşinen kötülemek ister."

ALLAH Teâlâ, müminleri akrabalığı gözetmekle vasıflandırmış, (Ra'd, 21) kâfir ve münafıkları da akrabalık bağını koparmakla tanıtmıştır. (Ra'd, 25).

Münafık iki yüzlü, iki yönlü, iki türlü olan kimse demektir. Yalnızken bir hâlde, başkası yanında başka bir hâlde olan kimse de bir anlamda münafıktır. Onun için, "Olduğun gibi görün veya göründüğün gibi ol" denilmiştir. Ancak, aşırıya kaçmamak şartıyla başkası yanında kendine çeki düzen vermek dinen yasak değildir.

ALLAH Rasûlü (as), mümin ve münafıkların alâmetleri sorulunca, şunu söylemiştir: "Müminin himmeti (akıl ve fikri) namazda, oruçta ve ibadettedir; münafığın himmeti ise yiyip içmekte ve cesedine hizmet etmektedir."

Hâtim el-Asamm (ra) şöyle demiştir: "Mümin tefekkür etmek ve ibret almakla meşguldür; münafık dünya hırsı ve uzun yaşamak hayaliyle meşguldür. Mümin yalnızca ALLAH'tan hayır bekler; münafık yalnızca ALLAH'tan hayır beklemez. Mümin sadece ALLAH'tan korkar; münafık sadece ALLAH'tan korkmaz. Mümin dinini malından ve rahatından üstün tutar; münafık malını ve rahatını dininden üstün tutar. Mümin iyi işler yapar ve, 'Eksik oldu, yetmedi, kabul olunmadı.’ diyerek bunlardan dolayı ağlar; münafık kötü işler yapar ve bunlardan dolayı güler. Mümin halveti, sükûneti sever; münafık kalabalığı, gürültüyü sever. Mümin sağlam tohum eker ve yeşermemesinden korkar; münafık çürük tohum eker ve bol hasat bekler. Mümin yapmak (yapıcı olmak) için emir ve nehiylerde bulunur; münafık ise bozmak için emreder ve nehiy yapar."

Kendisiyle tartışılan kimse münafık veya kökten inançsız bir kimse ise, buna sevgi göstermek câiz olmadığı gibi, kendisiyle tartışırken kızmak ve hırçınlık göstermek de câiz değildir. Çünkü ALLAH Teâlâ, "Onlarla en güzel şekilde tartış." (Nahl, 125) buyurmuştur. En güzel şekilde tartışmak ise, karşı tarafı ikna etmeye çalışmaktır. İkna etmek ise kızmak ve kabalık etmekle değil, delil getirmek ve inandırıcı olmakla olur.

"Ağız bozukluğu ve ayıp şeyleri konuşmak münafıklık huylarındandır." (Tirmizî).

Yerine getirmeyeceğini bile bile söz vermek münafıklıktır. ALLAH Rasûlü (as) şöyle buyurmuştur: "Kimde dört sıfat bulunursa o tam bir münafıktır. Bu sıfatlar; yalan söylemek, yerine getirmeyeceği sözü vermek, barıştıktan sonra intikam almak, kavga ederken sınır tanımamaktır." (Müttefekun aleyh).

"Yalan söylemek, münafıklık huylarından bir huydur." (Müttefekun aleyh), "Yalancılıktan uzak durun. Çünkü o diğer günahlara da vesiledir. Ve bunların hepsinin yeri cehennemdir.

"Ey Nebî! Kâfir ve münafıklarla mücahede et ve onlara sertlik göster." (Tahrim, 9).

Hased, kinden dolayı hedef insanın nimet görmesine üzülmek, belâ görmesine sevinmektir. Bu hâl, münafıkların huyudur.

ALLAH Rasûlü (as) da şöyle demiştir: "Mümin gıpta eder. Münafık ise kıskanır."

Riya münafıklıktır. ALLAH Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Münafıklar, cehennemin en alt katındadırlar. Hiç kimse de yardım edip onları oradan çıkaramayacaktır." (Nisa, 145).

"Su, baklayı yeşerttiği gibi, şöhret ve mal düşkünlüğü de kalpte nifak (münafıklık) yeşertir.” (Hadis).

ALLAH Rasûlü (sa), münafığı ve münafıklığı şöyle tarif etmiştir: "Kimde dört huy bulunsa, o kimse hâlis (yüzde yüz) bir münafıktır. Kimde bu huylardan birisi bulunsa, onda münafıklığın dörtte biri vardır. Bu huylar; konuşurken yalan söylemek, söz verirken onu yerine getirmemek, kendisine güvenilmişken hainlik etmek (aldatmak), kavga ederken hak ve hukuka aldırmamaktır." (Müttefekun aleyh)

"Kâfir ve münafıklara itâat etme ve onların eziyetlerine katlanıp ALLAH'a tevekkül et. Vekîl 
olarak O yeterlidir." (Ahzâb, 48).

Münafıklar, peygamberimize "Sen gerçekten ALLAH’ın peygamberisin." dedikleri hâlde, "bunu kalpten söylemedikleri", yani niyet ve iradelerinde sıdk bulunmadığı için ALLAH Teâlâ onları yalanlamış ve şöyle buyurmuştur: "ALLAH şahittir ki, münafıklar yalan söylüyorlar." (Munafikûn, 1) Bu o demektir ki, dilde yalan iki türlüdür. Birincisi gerçeği çarpıtmak, ikincisi ise diliyle söylediği gerçeği kalbiyle tasdik etmemektir. Bu ikinci yalan, aynı zamanda münafıklıktır.
...
Kaynakça:



10 Şubat 2022 Perşembe

Kafkasya Cumhuriyetleri 100222:

Kafkas cumhuriyetleri kendi aralarındaki sosyal, ekonomik ve kültürel ilişkileri en ileri düzeye taşımalıdırlar.

Tüm Kafkas kökenliler de bu ilişkilerin kurulmasını engelleyecek, kurulmuş ilişkileri zedeleyecek söylemlerden kaçınmalıdırlar.

Tam aksine bu ilişkileri arttırmaya katkı sunmalıdırlar.

Kafkasya, ekonomik olarak, maddi olarak, manevi olarak kalkınmak zorundadır.

Kafkasya'nın kendi geleceğini belirleme hakkı güçlü olmasına ve birlik olmasına bağlıdır.

Bir soru sorulacak ise; "Rusya'nın Kafkasya'da ne işi var?" sorusu sorulmalıdır. Herkes ve Rusya da bu soruyu kendisine sormalıdır.

Rusları, Kafkas halkları çağırmadı. Rusya, Kafkasya’ya ticaretle, turistik seyahatle, barışçıl yollarla gelebilirdi, ama öyle gelmedi, orantısız bir güçle, savaşla, soykırımla geldi.

Kafkas halkları ve Kafkas Cumhuriyetleri bu hususu hatırlamalı, başta söylediğimiz gibi, gelecekleri için kalkınmaya, birlik olmaya ve güçlü olmaya odaklanmalıdırlar.

#Kafkascumhuriyetleri #işbirliği #kalkınma 












4 Şubat 2022 Cuma

Üslup! Önemlidir! 040122:

Üslup! Her bir insanın, sözünde, anlatımında, davranışında, hal ve tavırlarında, bir üslubu, bir tarzı, bir edası vardır. Aslında üslup tüm sosyal yaşantımızda, arkadaşlık, aile, akrabalık, ticaret, siyaset gibi tüm alanlarda, tüm ilişkilerde belirleyicidir, düzenleyicidir.

Üslup önemlidir; tercihe sebeptir, karara sebeptir! Bakınız, üslubun önemini göstermesi açısından; ticaret, evlilik ve vaaz ile ilgili altı örnek!

1).Sümerbank yaklaşımı: Hatırlayanlar bilir, Sümerbank mağazaları vardı. Bir şey almaya gittiğinizde kimse ilgilenmezdi. Belki tekel konumundaki dönemlerinden kalan bir davranış şekliydi. O dönemlerde vatandaş o mağazalara mecburdu, zira başka mağaza yoktu veya varsa da daha pahalı idi. Ama rakipleri çoğalınca üslubunu değiştirmeyen Sümerbank mağazaları diğerleri ile rekabet edemedi. 
Yıllar önce sosyalizmden yeni kurtulmuş, bir balkan ülkesindeki devlet mağazasında de benzer intibam oluşmuştu. Mağazaya girip selam verince başını bile kaldırmadan, “nerden geldi bu şimdi?” dercesine isteksiz bir cevap vermişti. 
Yimpaş'ta da benzer bir durum sezinlemiştim. Çalışanların üsluplarını görünce bu mağazanın ömrü fazla olmaz demiştim. 
Şimdilerde Tarım Marketlerinde benzer durumu görüyorum. Hayatta kalmak ve rekabet etmek istiyorlar ise çalışanlar üsluplarını değiştirmelidirler.

2).Satış sorumlusunun tavrı: Yıllar önce otomobili değiştirmeye karar verdim. Birkaç acente gezdim, fiyatlarına, tiplerine baktım ve kafamda bir karar oluşturdum. Gittiğim bayide yönlendirildiğimiz satış görevlisi kişinin (bir bayandı), ilgisiz, bilgisiz tavırları ve üslubu sebebiyle o bayiden ayrıldım, hemen bir taksiye bindim ve kendimce ikinci en iyi tercihim olan başka bir marka aracın olduğu bayiye gittim ve bir miktarda daha fazla ödeyerek o aracı satın aldım. Satış görevlisinin üslubu tercihimizin değişmesine sebep olmuştur!

3).Sirke, bal: Anonim bir hikayedir. Bal ve sirke satılan iki dükkan yan yanadır. Bal satan dükkan sinek avlarken, sirke satanın dükkanı dolup taşıyor. Bal satan “yahu ben dünyanın en tatlı yiyeceğini satıyorum müşterim yok, komşum sirke satıyor ama müşterisi nasıl bu kadar oluyor” diye düşünür-taşınır, akil birine durumu sorunca, “mübarek sen bal satıyorsun ama yüzün sirke satıyor, sirke satanın ise dili ve yüzü “bal” satıyor” cevabını almış.

4).Çinli satıcılar: Çin seyahatimizde alış-veriş için belli noktalara götürmüşlerdi. Burada dikkatimi çeken tüm sevimliliklerini takınan tezgahtar/satıcı genç kızların neredeyse her müşteriye bir şeyler satmayı başarmaları idi. Orası da sosyalist ama piyasa ve pazarlar sosyalist değil. Çinin ticarette ki başarısında bu yaklaşımın, bu üslubun etkisi olmalı.

5).Eş olmada, evlilikte üslup: Yine Çin’de evlilikte tercih ve hal davranış ve tarzın bu tercihleri nasıl değiştirebildiğine ilişkin bir hikaye anlatmışlardı. Şöyle ki; Çin’in kuzeyinde yaşayan insanlar dolayısıyla bayanlar daha boylu boslu fizikleri düzgün, güneyinde yaşayanlar ise fiziki görünüş olarak çok albenisi olmayanlar insanlarmış. Evliliklerde kuzeyli kızlar tercih edilmeye başlayınca güneyli kızlar da; daha mütebessim, daha hamarat, daha iyi iş, daha güzel yemek yaparak, daha becerikli, daha uyumlu davranışlar sergileyerek rekabete girişmişler ve bu üslupları güneyli kızları tercih edilir hale getirmiş. Üslup, hal, tavır insanı çok daha sevimli ve tercih edilir hale getirebiliyor! 

6).Vaaz da üslup: Seneler önce, iki farklı camide, aynı konunun, yani ihlasla namaz kılma konusunun anlatımına şahit oldum, iki anlatımda da üslup farklılığına. Şöyle:

İlk hoca Kocatepe de, çok tatlı bir üslupla, tane tane bağırmadan kızmadan ara sıra tebessüm ederek, konuşan, vaaz eden, ismen bildiğimiz bir insandı. Ki vefat etti Rabbim rahmet eylesin. İnsan dinlerken yorulmuyor, sıkılmıyor, vaktin nasıl geçtiğini bilmiyor. Bu hoca namaz kılmayı anlatıyor, ihlasla kılmak gerektiğine getiriyor. İhlasla kılmak ne demek? Allah'ı görüyormuşcasına, dünyalık tüm düşünceleri elinin tersiyle geriye iterek, tamamen Rabbine yönelerek kılmak demek. Peki böyle namaz kılmak kolay mı veya herkesin kârı mı? Zor tabi. Hoca da bunun farkında. Onun için diyor ki; namazı ne olursa olsun terk etmeyin, Allah’ın emri, farz bir ibadet. Ama ben ihlasla kılamıyorum diye sakın namazı terk etmeyelim, kılmaya devam edelim. Bakarsınız ihlasla iki rekat namaz kılmak ta nasip olur. Ama ihlasla namaz kılmak için namazı kılmaya devam etmek gerekir şeklinde özetliyor.

İkinci hoca Ankara'nın en eski camilerinden birinde vaaz eden, yüzü gülmeyen, ses tonu yüksek, azarlayan tarzda konuşan bir hoca, o da namazı ihlasla kılmayı anlatıyor. İyi niyetinden şüphe yok, ama namazlarınızı ihlasla kılmıyorsanız eğilip kalkmanıza gerek yok, boşa namaz kılıyorsunuz, şeklinde özetliyor.

Bu iki üsluptan hangisi yapıcı, hangisi teşvik edici dersek, ikisinin de niyeti halis olsa dahi, ilk hocanın üslubu tercih edilir. Çünkü namaz kılan insanın ihlasla kılma şansı var, ama hiç kılmayanın böyle bir şansı var mı? Hayır. O halde dışlayıcı değil sevdirici bir üslup daha faydalıdır.

Özetle, üslup, hal, davranış, eda, tarz hayatın her alanında, her aşamasında önemlidir. İfrat ve tefrite kaçmadan orta yol üzere takınılan, içten, samimi ve sevimli bir üslup her zaman avantajdır, tercih sebebidir, faydalıdır, her alanda sürdürülebilirlik sağlar.



TRUMP’ın Sözde Gazze Barış Planı (!) 290925:

Trump'ın 29 eylül 2025 günü açıkladığı Gazze'deki barış için açıkladığı süreç barış planından ziyade tehditler içeren, adil olmayan,...