Bu yazımızda "cami adabı ve camide karşılaşılan bazı hoş olmayan tavırlar" ile İmam Gazali'nin İhyası'nda yer bulan "mescitteki münkerler"e iki başlık altında yer verdik.
Her mekanın kendine özgü ve kuralları vardır, bunların kimisi yazılıdır kimisi yazılı değildir. Bu çerçevede camide bulunmanın ve cami de ibadet etmenin bir adabı vardır. Dinimiz İslam'a göre Allah'ın evleridir buralar. Temiz olması, temiz tutulması bakımlı olması gerekir. Huşunun, huzurun yok edilmemesi gerekir. Bunları yok edecek davranışlardan kaçınılması gerekir. Orada görev yapanların görevlerinin hakkını vermeleri gerekir.
I. Camilerdeki davranışlarla ilgili bazı gözlemlerimiz:
1-Caminin içinde Kur'an okunuyor vaaz veriliyor ama içeride bir kaç kişi var, caminin bahçesinde sohbetler gruplar çokça, oysa nasiplenmek gerekir sevap biriktirmek gerekir.
2-Caminin içinde elbiseye yapışmış çamur ve benzeri şeyler temizleniyor, saçlar bıyıklar sakallar caminin içinde sürekli elle kurcalanıyor, tabii ki göze batmasa da halılara bir şeyler dökülüyor. Elde tesbih veya zikirmatik taşınması bunlarla meşgul olması daha hoştur.
3-Cami içinde ibadet edenler varken sohbet yap yapanlar oluyor ve bu ibadet yapanların dikkatini mutlaka bozuyor.
4-Bazıları çocuk ve/veya torunlarını camiye getirip adeta "saldım camiye mevlam kayıra" anlayışı ile tamamen serbest bırakılıyor. Bunlar camide ibadet edenlerin tabii ki huzurunu bozuyor.
5-Cami bahçesinde sigara içiliyor, bazısı sigarayı söndürüp üzerine sinmiş ve nefesi ne bulaşmış sigara kokusu ile camiye giriyor. Bu kokular ise yanında durduğu kişi ve kişileri rahatsız ediyor.
6-Sarmısaklı ve bu türden yemek yiyip camiye gelenler yine yanına durduğu kişileri çok kötü rahatsız ediyor. Bu konudaki hadisi uygulamak gerekir. Nane, karanfil vb çiğnenmesi denenebilir.
7-Neredeyse tüm camilerdeki halılar, safların düzgün olmasını sağlayacak şekilde, ayakla durulacak ve secde konulacak yerler bellidir. Ancak sünnet namazlarda her nedense bazıları secde konulacak yerler durup namaz kılmaktadırlar. Halılardaki belli edilmiş yerlerin gözetilmesi, yani ayakta durulacak ve secde edilecek yerlere dikkat edilmesi daha yakışandır.
8-Caminin önemli bir kısmı dolmuş iken sonradan gelip safları yara yara en öne gidenler cemaati rahatsız etmektedir. Şayet on safta durmayı çok önemsiyorsa erken gelmesi, aksi takdirde ilk boş yerde durması daha şıktır.
9-Özellikle cuma günleri en ön safta farz namazını kıldıktan sonra safları yara yara camiden çıkma çabası cemaati rahatsız etmektedir. Eğer camiden erken çıkma niyeti varsa en ön safta değil en arka saflarda yer alması daha şıktır.
10-Camiye çok dar kıyafetler veya rüku secde ederken vücudunu gösterecek şekilde kıyafetler giyilmesi de göz huzurunu bozmaktadır. Cami için uygun kıyafetlerin giyilmesi bu konudaki hadislere uyulması gerekir.
11-Çıplak ayakla veya çok temiz olmayan çoraplarla veya ıslak çoraplarla veya ıslak ayaklarla veya üstü ıslanmış kıyafetlerle camiye girilmesi hoş görüntü vermemektedir.
12-Cami içerisindeki yaslanılabilecek yerlere yaslanarak ayaklarını uzatacak şekilde camiye gireni çıkanı gözler türdeki bazı oturuş şekilleri hoş bir görüntü vermemektedir. Huşuyla ve yayılmadan oturup zikir çekilmesi tesbih çekilmesi dua edilmesi daha hoş bir görüntü verir.
13.Cami içinde esnerken veya öksürürken ağzını kapatmak nezaket gereği ve yanında mendil bulundurmak da ihtiyaçtandır.
II.İmam Gazali'nin İhya'sında mescidlerde münker olarak sayılmış hususlar:
"Münker" kelimesi sözlükte "bilinmeyen, tanınmayan, kabul edilmeyen, çirkin, kötü, yadırganan şey" demektir. Münker marufun yani iyiliğin zıddıdır. Dini bir kavram olarak da Allah'ın razı olmadığı, İslamın çirkin, kötü, suç, günah ve haram olarak bildirdiği davranışları ifade eder. (diyanet .gov.tr).
"1- Yanlış ve eksik namaz kılmak. Mescidlerde özellikle rükû', itidal, secdeler ve secdeler arasındaki oturuşta da tuma'nine yapmayanlara şâhid olunur. (İtidal, rukûdan sonraki kalkış hâlidir. Tuma'nine, biraz durmaktır. Hanefî mezhebine göre tuma'nine sünnettir.). Halbuki Şafiî mezhebine göre namazın bu yerlerinde tuma'nine rükündür ve onun terk edilmesiyle namaz bozulur. Bu sebeple, namazı bu şekilde eksik kılan Şâfiîleri uyarmak ve bilgilendirmek vaciptir.
2- Kıbleye yanlış durmak.
3- Gerek namazın içinde ve gerekse onun dışında Kur’ân'ı yanlış okumak.
4- Namaz kılanın beden veya elbisesinde necaset bulunması.
5- Ezan ve kamet lâfızlarını mânayı bozacak şekilde çok uzatmak.
6- "Hayye ale"lerde göğsünü kıbleden çevirmek.
7- Sabah ezanını şafaktan önce okumak. ALLAH Rasûlü döneminde sabah için iki ezan okunurdu. Bilâl (ra) bunu şafaktan önce, ÂbdULLAH İbni Ummi Mektûm (ra) da, şafak söktükten sonra okurdu. Ancak çevredeki ashâb, bunların seslerini tanıdıkları için, sahur yemek ve namaz kılmak vakitlerini karıştırmazlardı. Her yerde şartlar bu şekilde oluşmadığı için, şafaktan önce ezan okumak oruç ve namaz konusunda karışıklık ve yanlışlıklara sebep olabilir.
8- İmam ve hatiplerin devamlı olarak siyah cübbe (veya sarık) giymeleri. Siyah renkli şeyler giymek haram değildir. Ancak evlâ olan, bu şeyleri giymemektir. ALLAH yanında renklerin en sevimlisi beyaz renktir. Siyah renk ise manen karamsarlığı, maddeten de kirliliği ifade eder.
9- Va'z ve hutbe'de günahlara karşı cür'et kazandıracak tarzda konuşma yapmak. Bazı konuşmacılar sadece ALLAH Teâlâ'nın geniş olan affını anlatırlar. Halbuki, ALLAH Teâlâ’nın kendisi hem affından, hem de azabından birlikte bahsetmiştir. Kur'ân-ı Kerim'in başından sonuna kadar rahmet ve azap âyetleri birlikte zikredilmişlerdir. ALLAH Teâlâ, kendisini de şöyle tanıtmıştır: "Kullarıma haber ver ki, ben mağfiret ve merhamet sahibiyim, azabım da en çok elem veren azaptır." (Hicr, 51). Bu sebeple, yalnızca ALLAH Teâlâ'nın rahmetini anlatmak eksik bir anlatımdır. Bu eksik anlatım kalplerdeki azap korkusunu azaltmak suretiyle günahlara karşı rağbeti arttırır. Bazı konuşmacılar da, ALLAH Teâlâ'ya cennet ümidi ve cehennem korkusuyla değil, O'nun zâtı için ibadet edilmesi gerektiğini telkin ederler. Bu telkin de yanlıştır. Çünkü halkın büyük kısmı ALLAH Teâlâ'ya O'nun zâtı için ibadet edebilecek seviyede değildirler. Bu seviye ilim ve amelde ilerlemiş kâmil müminlerin seviyesidir. Bu müminler cennet ve cehennemin üstünde ALLAH Teâlâ'nın azametini ve ibadete liyâkatini görürler ve O'na bu şekilde ibadet ve kulluk ederler. Bu sebeple, bu seviyede olmayan halkın büyük çoğunluğunun kalbindeki cennet ümidi ve cehennem korkusu da silinirse, bu insanlar artık rahatlıkla günah işleyip itaatsızlık yapabilirler. Bunlara bu yolu açmak ise vebaldir. Esasen bu yöntemi çoğunlukla zındıklar kullanırlar. Gizli din düşmanı olan zındıklar, halkı açıkça günah işlemeye davet edemedikleri için, suret-i haktan görünerek aynı sonuca ulaştıran bu yöntemi kullanırlar. Bu yöntem, aynı zamanda ALLAH ve Rasûlü’nün kullandıkları yöntemi hafife almak ve beğenmemektir. Çünkü ALLAH ve Rasûlü, insanları cennet ümidi ve cehennem korkusuyla da itaate davet etmişlerdir.
(İslâm sevgi dinidir, onun için korku yerine ALLAH Teâla'yı sevmek gerektiği yolunda yapılan telkinler de yanlıştırlar. Çünkü Kur’ân-ı Kerim'de müminlerin ALLAH Teâlâ'yı sevmeleriyle ilgili toplam dört âyet varken (Bakara, 156; Al-i İmrân; 31, Mâide; 54, Meryem, 96), O'ndan korkmaları gerektiğini bildiren ve bunu emreden yüzlerce âyet mevcuttur. Kaldı ki, ALLAH Teâlâ’dan korkmayıp yalnızca O'nu sevmek yeterli olsaydı, O'nu en çok seven, O'nun bütün emirlerini yerine getiren ve günahlardan da tamamıyla masum olan meleklerin korkmamaları câiz olacaktı. Halbuki, ALLAH Teâlâ, meleklerin kendisinden korktuklarını dikkat çekici üsluplarla anlatmıştır. Onun için kim ne dediğini iyi bilmelidir.)
10- Genç erkeğin yalnızca kadınlara namaz kıldırması, Kur'ân okuması ve va'z etmesi. Bunlar da münker işlerdir. Çünkü böyle ortamlarda kötü duygular iyi duygulardan daha fazla uyanırlar.
11- Erkek ve kadınların aynı yerde perdesiz ve birbirlerini görecek bir şekilde namaz kılmaları. Peygamberimiz, kadınlar için evde ve tek başına namaz kılmanın onu mescitte cemaatle kılmaktan daha hayırlı olduğunu söylemiş, fakat bununla birlikte, mescide gitmelerini de menetmemiştir. Fakat, ondan sonraki dönemde Hz. Aişe (ra)’a, kadınları mescide gitmekten menetmiş ve, "ALLAH Rasûlü yeni şartları görseydi, o da menederdi." (Müttefekun aleyh) demiştir.
12- Tecvid kurallarını tatbik etmeyen kimselerin mescitte aşir okumaları.
13- Cuma günleri mescid avlusunun pazar yerine çevrilmesi. Bu durum, haram olmamakla birlikte, mescid giriş ve çıkışında cemaatin dikkatinin dağılmasına ve ibadet huşuunun bozulmasına sebep olur.
14- Çiğ soğan ve sarımsak yemiş kimselerin, bulaşıcı hastalık ve nezle taşıyanların ve her hangi bir şekilde cemaatin huşuunu bozan bir hâli olanların cemaate katılması. Peygamberimiz, "Soğan ve sarımsak yemiş kimseler, cemaatimize yaklaşmasınlar." buyurmuştur.
15- Yeri kirleten ve cemaatin huzurunu kaçıran sarhoş, deli ve çocukların mescide girmeleri. Ancak, büyükleriyle birlikte olan çocuklara bir ölçüde müsamaha göstermek evlâdır."