Hatırlarsanız 2000 yılında bir ilçede ‘Köy-Kent Projesi’ uygulanmıştı.
Proje hayata geçirilirken o ilin vekilleri sıklıkla o ilçeye gitmeleri dolayısıyla muhtarlarla iyice ahbap olmuşlar. Vekil bunlara “Ankara’ya gelir veya uğrarsanız bana uğramaz veya aramaz iseniz gücenirim, gönül koyarım, gece gündüz fark etmez, işte bu da kartım” demiş.
...
Epey bir zaman geçmiş muhtarlar İstanbul'a gidecek olmuşlar. Ankara’da mola vermişler. Muhtarın aklına vekilin dediği gelmiş, bakmışlar saat 03.00 civarı. Kısa bir istişare/wunafe yapmışlar ve saat kaç olursa olsun vekili aramaz iseler, vekilin güceneceğine karar vermişler.
...
Vekili aramışlar, gecenin o saatinde telefon çalınca, vekil “bir kötü haber mi var, yoksa arayan Başbakan mı? yoksa beni bakan mı yaptı onu mu haber verecek?” gibi türlü düşüncelerle birlikte telefonuna ulaşmış.
...
İlk şoktan sonra durumu anlamış, kısa bir hasbihâlden sonra, gönlünden başka şeyler geçirse de, diliyle “iyi ki aradınız, aramasaydınız gönül koyardım” demiş ve aklına bir muziplik gelerek hemen eklemiş “bakınız” demiş, “şimdi Ankara'ya geldiğinizi ve beni aradığınızı diğer vekilimiz duyarsa gücenir, gönül koyar, onun için onu da aramanız iyi olur” diye eklemiş ve muhtarlara o vekilin telefon numarasını yazdırmış ve telefonu kapatmış. Sonraki gün diğer vekille yapacağı muhabbeti düşünerek yüzünde muzip gülümseme ile yatmış. Diğer vekille de benzer bir diyalog yaşanmış.
...
Muhtarlar ise; vekillerini arayarak, onları gücendirmedikleri ve gönüllerini alarak vazifelerini yapmanın verdiği huzurla yollarına devam etmişler. #an
(Not: Anlatan kişi olayın gerçekte yaşandığını ifade etmiştir).